Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Kays Said'in Tunus'a vaadi: Otoriterliğin geri dönüşü

Arş. Gör. Dr. Rumeysa Köktaş Independent Türkçe’de “Kays Said'in Tunus'a vaadi: Otoriterliğin geri dönüşü” yayınladı. Adı geçen yazıyı iktibas ediyoruz…

Kays Said

Tunus bir zamanlar Arap ayaklanmalarının tek başarı öyküsü ve demokratik kazanımlar hususunda en çok ümit vadeden ülke olarak tanımlanıyordu.

Ancak son yıllarda Tunus'u anma biçimimizde alışkın olduğumuz bu olumlu tanımlamalarda büyük bir değişim oldu.

2011'de Zeynel Abidin bin Ali'nin devrilmesi ve 2014'te ilerici bir anayasanın kabul edilmesinin ardından oluşan iyimserlik, 2019'da iktidara gelen Kays Said'in uygulamaları ile giderek yerini olumsuz bir havaya bırakmış durumda.

Özellikle Said'in 25 Temmuz 2021 yılında yürürlüğe koyduğu tartışmalı kararlar, Tunus'taki demokratik deneyimin temelini oluşturan kurumların sistematik olarak ortadan kaldırılmasına kapı aralamıştır.

Bugün gelinen noktada ise Said'in attığı adımlar, Tunus'un 2011 sonrası kazanımlarını aşındırmakla kalmamış, aynı zamanda ülkenin yarım yüzyıllık otoriter geçmişine geri dönüşü mümkün kılan bir siyasi iklim yaratmıştır.

Tunus'un 2011 sonrası demokratik ilerleyişini sekteye uğratan ve elde edilen kazanımların aşamalı bir şekilde yitirilmesine sebep olan en önemli gelişme 25 Temmuz 2021'de Cumhurbaşkanı Said'in Anayasası'nın 80.'inci maddesini gerekçe göstererek parlamentoyu feshetmesi, Başbakan Hişam Meşişi'yi görevden alması ve yürütme yetkisini üstlenmesi ile yaşanmıştır.

Said bu hamlesini siyasi felç, artan yolsuzluklar ve ekonominin kötü yönetilmesi gibi sebeplerle halkın artan hoşnutsuzluğu ile gerekçelendirdi.

Nitekim ülke o güne kadar gördüğü en yüksek Kovid-19 vakaları ile karşı karşıyaydı ve siyasi kutuplaşmalardan kaynaklı olarak yasamada ciddi bir tıkanıklık söz konusuydu.

Ayrıca, ekonomi de durdurulamayan bir gerileyiş içerisindeydi.

Dolayısıyla pek çok Tunuslu, Said'in söz konusu hamlesinin antidemokratik doğasını görmezden gelmeye istekliydi ve onun düzeni hızla yeniden sağlayacağını umuyordu.

Ancak bunun yerine Said, ilerleyen dönemdeki hamleleri ile iktidarı kendi tekelinde merkezileştirmiş, muhalif sesleri baskı ve kontrol ile susturmuş ve demokratik kurumların altını oyarak otoriter yönetimin yeniden tesisini olanaklı hale getirmiştir.
 

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said / Fotoğraf: AA

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said / Fotoğraf: AA

 

Cumhurbaşkanı Said'in iktidarı merkezileştirme çabaları yargıya müdahale ve yeni anayasa referandumu ile 2022 yılında doruk noktasına ulaştı.

Said, 7 Şubat 2022'de yolsuzlukla mücadeleyi öne sürerek Yüksek Yargı Konseyi'nin feshini ve yargıçları görevden alma yetkisini tek başına üstlendiğini ilan etmiştir.

Yargı bağımsızlığının ciddi anlamda aşındırılmasına yol açabilecek olan bu hamleden sonra bir diğer önemli gelişme 25 Temmuz 2022'de yeni anayasanın yürürlüğe girmesi ile gerçekleşti.

Düşük katılım ve usul ihlali iddialarıyla gölgelenen bu anayasa Tunus siyasi sisteminde pek çok değişikliği beraberinde getirmiştir.

En önemlisi ise, bu anayasa; cumhurbaşkanına başbakanı ve bakanları atama ve görevden alma yetkisi tanıması, yürütme erkini doğrudan cumhurbaşkanına bağlayarak hükümeti yalnızca yardımcı bir organ olarak tanımlaması ve Anayasa Mahkemesi üyelerinin atanmasında cumhurbaşkanını tek yetkili merci haline getirmesi gibi düzenlemelerle, güçler ayrılığı ilkesini ciddi biçimde zayıflatmış ve iktidarın tek elde toplanmasına zemin hazırlamıştır.

Tunus'ta cumhurbaşkanlığı yetkilerinin bu denli genişlemesi yalnızca kurumsal denge-denetleme mekanizmalarını zayıflatmakla kalmamış, aynı zamanda ifade özgürlüğü ve muhalefet üzerinde artan bir baskı ortamının da önünü açmıştır.

Bu baskıcı ortamın en somut araçlarından biri, Eylül 2022'de yürürlüğe giren 54 sayılı Bilgi ve İletişim Sistemleriyle İlgili Suçlarla Mücadeleye Dair Kararname olmuştur.

İlgili kararname, kamuoyunu yanıltıcı bilgi yaymakla suçlanan kişilere beş yıla kadar hapis ve elli bin dinara kadar para cezası öngörmekte; kamu görevlileri söz konusu olduğunda ise cezalar iki katına çıkmaktadır.

54 sayılı Kararnamenin özellikle 24'üncü maddesi, bilgi ve iletişim teknolojileri aracılığıyla "yanıltıcı haber yaymak", "kamu güvenliğini tehdit etmek" veya "halk arasında korku yaratmak" gibi muğlak tanımlarla neredeyse her türlü eleştirel ifadenin cezai yaptırımına olanak tanımaktadır.

"Yalan haber" ya da "tehdit ve korku yaratan söylenti"nin açıkça tanımlanmamış olması yargıya muazzam bir takdir yetkisi vermiştir.

Bu yasal düzenleme, yalnızca gazetecileri ve muhalif siyasetçileri değil, avukatlar ve sıradan vatandaşlar da dahil olmak üzere Said'i eleştiren herkesin cezai soruşturmaya maruz kalmasına neden olmuştur.

Nitekim 2023 yılı, "devlet güvenliğine karşı komplo" suçlamalarıyla muhalif isimlerin gözaltına alındığı bir dalgayı başlatmış, yıl sonunda ise Said'in sivil toplum kuruluşlarını "yabancı gündemlerin Truva atı" olarak nitelendirdiği sert açıklamalarıyla sivil alan da hedef haline gelmiştir. 

Cumhurbaşkanı Said'in muhalefeti bastırmaya yönelik yaptırımlarının en çarpıcı örneklerinden biri, Nahda Partisi'nin lideri ve eski Meclis Başkanı Raşid Gannuşi'nin tutuklanmasıdır.
 

Nahda Hareketi Lideri Raşid el-Gannuşi / Fotoğraf: AA

Nahda Hareketi Lideri Raşid el-Gannuşi / Fotoğraf: AA

 

17 Nisan 2023'te gözaltına alınan Gannuşi, önce "devlet güvenliğine karşı komplo kurmak" ve "kışkırtma" suçlamalarıyla 1 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır.

Ardından, partisinin 2019 seçim kampanyasında yabancı fon kullandığı iddiasıyla üç yıl hapis ve 1,1 milyon dolar para cezasına mahkûm edilmiştir.

Son olarak, 2025 yılı başında ise, "devlet güvenliğini baltalama" suçlamasıyla 22 yıl hapis cezası almıştır. Gannuşi'nin avukatları bu davaların siyasi saiklerle yürütüldüğünü ve yargının yürütme organının etkisi altında olduğunu ifade etmiştir.

Gannuşi'nin tutukluluğu, Tunus'ta demokratik kazanımların hızla erozyona uğradığını ve muhalif seslerin susturulmaya çalışıldığının en önemli göstergelerinden biridir.

Muhalif aktörlerin susturulması ve sivil alanın daraltılmasıyla şekillenen bu siyasal ortam, 6 Ekim 2024'te düzenlenen cumhurbaşkanlığı seçimlerinin koşullarını da belirlemiştir.

Seçimler, görünürde Said'in yüzde 90'ın üzerinde oy oranıyla yeniden seçilmesiyle sonuçlansa da, bu tablo gerçekte demokratik meşruiyetten çok otoriter tahakkümün göstergesi niteliğindedir.

Zira seçim süreci, yüzde 28,8 gibi oldukça düşük katılım oranı, adaylıkları reddedilen ya da tutuklanan muhalif isimler ve bağımsız gözlem mekanizmalarının dışlanmasıyla ciddi meşruiyet sorunları barındırmaktadır.

Bu bağlamda 6 Ekim seçimlerinin, neredeyse 14 yıldır ilk kez demokratik olmayan usullerle gerçekleştirilen bir seçim olduğunu ve ülkenin otoriterleşmeye doğru giden gerileyişini yansıttığını söyleyebiliriz.

Bu süreçte Said, tam anlamıyla popülist lider özelliklerini yansıtacak şekilde kendisini "yolsuzlukla mücadele eden", "devrimci sürekliliği sağlayan halkçı bir lider" olarak sunmuş ve ülkenin ekonomik gerileyişinde "karanlık güçlerin iş başında olduğuna" yönelik komplocu bir söylem benimsemiştir.

Ancak bu popülist söylemin ardında, devlet gücünün kişiselleştiği, eleştirel tüm seslerin bastırıldığı ve siyasal rekabetin işlevsizleştirildiği bir yapı bulunmaktadır. 

 

Devamı >>>



Anahtar Kelimeler: ' Tunus' vaadi: Otoriterliğin dönüşü

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER