Muhtâr, Kûfe halkına karşı kendisini "Mehdî" tarafından görevlendirilen bir emir gibi göstermek istemiş, bunu da bazı icraatlarında yansıtmıştır.
12 Eylül ve tüm darbelere dair muhasebe yapmak ve halen var olan darbe düşüncesini ıskartaya çıkaracak yeni bir dil, yeni bir söylem, yeni bir anlayış ve kavrayış artık kendini apaçık bir şekilde hissettirmektedir.
Gerard Vissering’in hazırladığı rapor ve tüzük ile kurulan Merkez Bankası, İsmet İnönü ve Celal Bayar çekişmesine sahne olmuş.
Hamid Dabashi, mepanews.com’da “Gazze Avrupa Felsefesinin Ahlaki İflasını Gözler Önüne Serdi” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazıyı aşağıya alıntılıyoruz.
Mustafa Çağrıcı'nın yazısı;
kitaphaber’den Faik Öcal, sosyal ve siyasal alanlarda meydana gelen olayları anlamak adına, nesnel davranabilmenin, aynı zamanda 15 Temmuzun anlaşılması içinde geçerli olduğunun altını çiziyor.
karar.com yazarı Osman Sert, analizinde, ortaya çıkan normalleşme durunu açısından, Türkiye-Suriye ilişkilerinin seyrinin, Türkiye’nin görünen çabalarına rağmen, düşünülenin aksine pek de kolay olmayacağını belirtiyor.
Gazeteci yazar Bülent Şahih Erdeğer'in, konu ile ilgili analiz yazısı...
Kamil Ergenç Yazdı;
Yusuf Tosun Independent Türkçe için yazdı;
Mutafa Çağrıcı; "Kuşkusuz Kur’an’ı anlamada onun lafızları göz ardı edilemez. Fakat Kur’an’ın lafız olarak dediğinin arkasında bir de mutlaka demek istediği var." diyerek Kur'an'ı anlama ve ona yaklaşma durumuna değiniyor.
Yıldıray Oğur; CHP ve İmamoğlu için yaptığı araştırmalar ve hazırladığı raporlarla bilinen Reform Enstitüsü “3 Ay sonra: 31 Mart tablosu kalıcı mı?” başlıklı araştırmasını dün İstanbul’da tanıttı.
Mücahit Sağman Yazdı;
Bizim tarihimizde ve kültürümüzde bugün yüklendiği sembolik anlamıyla kurt motifinin yaygınlık kazanması 20. yüzyılın başlarındadır.
Yazarımız Sait Alioğlu’nun, kitaphaber.com.tr’de konu ile ilgili olarak yayınlanan yazısı…
Pezeşkiyan, Muhafazakâr değil, reformcu olup, seçildikten sonra yapmış olduğu konuşmasında reforma değinmiş ve ağırlığını o konuya ayırmıştı.
Toplumu, en alt ve önemine binaen başta aile, yakın akraba, sülale, kabile, “aşiret” kavim, ulus/millet, ümmet ve salt inançtan sadır olan dinleri ve mezhepleri kapsayan gruplar oluştura gelmiştir.
O(s) dünden bugüne bize örnek olacak ve örnek alacağımız bir şahsiyet olarak, her ne yapacak isek bize yol göstermeye devam edecektir. Onun(s) Medine toplum modeli örnek alınarak yeni bir siyaset dili de geliştirilebilir.
Gönül isterdi ki, siyasette kendine az buçuk yer bulmuş olan ufuk insan profilin tüm partilerde yer bulması ve trend haline gelme suretiyle halk nezdinde siyasete itibar kazandırması arzulanır
Siyasette dilin ve şeklin değişmesi demek olan ufuk insan profili, büyük oranda İslam’dan ve onun toplum nezdinde bıraktığı kalıcı çizgiyi takip eden anaç insanların yapıp ettikleri ufuk insan profilini şekillendirmiştir.
Siyaset yapma açısından bakıldığında, döneminin ve günümüzün avantaj ve dezavantajları da dikkate alındığında, ufuk insanları gayeleri, performansları ve hizmetleri açısından hareketle tanımlayabiliriz.
Türk siyasetinde; ideolojisi(kimliği) olan ve hizmete de talip parti kategorisi ile her şeyden ziyade, salt ekonomik sorunların çözümü için ortaya atılan partileri içeren iki ana kategori söz konusu…
Yapı ve dil ne kadar değişmiş olsa da, pek değişmeyen zihniyet varlığını devam ettirdiği sürece, yönetimin ve temsiliyetin istenilen ve arzulanan konuma gelmesi, haliyle zaman alacaktır.
Asimilasyon, her şeyden önce İslam açından Rum Suresi 22. Âyet ile Hucurat Suresi 13. Âyetlerde belirtilen hakikatin hilafına hareket etmek anlamına gelir.
Devletler, yüklendikleri bir görevi yerine getirirken, ya adalet unsuruna, ya da onun zıddına olacak şekilde zulüm unsuruna dayanırlar.
Birçok kelâm ekolüne mensup kişilerin, daha insan yaratılmadan önce Allah’ın© ruhlar âleminden(var olmayan insandan) dünya hayatında kendisinin takdis edilmesine dair misak(söz) alması bir hakikat içermiyor.
Özgür irade felsefesine konu olan eğilimlerin ve bunların toplumsal yaşamdaki yıkıcı sonuçlarının başka kültürlerinde ilgisini çektiği bilinmektedir.
Geçmişte de olduğu gibi günümüzde de var olan heyula “Haricilik” olarak karşımıza çıkmaktadır.
Amiyâne olarak birçok kişi tarafından söylene duran “ben, gözümle görmediğime inanmam” yaklaşımı salt rasyonellik olarak değerlendirilebilir. Bu durum aynı zamanda irrasyonelliktir de…
Özgür Eğitim-Sen Genel Başkanı Abdulbaki Değer “Vatandaş olarak içinde yer aldığımız sistemin resmi hakikat düzenine nasıl yerleştirildiğimiz ve bu yerleştirmenin bizi taşıyan bir yerleştirme olup olmadığı hayati önem arz ediyor”