Kanunları TBMM yapar; AB değil!

Milli Gazete yazarı Şakir Tarım Analiz Etti...

Kanunları TBMM yapar; AB değil!

Bismillâhirrahmânirrahîm;

İSTANBUL Sözleşmesi ile ilgili yazılarımızdaki temayı anlamayan veya anlamak istemeyenlerin olduğunu görüyorum. Bu konudaki temel düşüncemiz; “Türkiye bağımsız bir ülkedir. Türkiye ile ilgili kanunları bu ülkenin sahipleri hazırlar. Millî iradenin temsil yeri ise TBMM’dir. Türkiye’nin sosyal yapısının nasıl olacağını; ne AB, ne de başka bir ülke belirleyebilir! Türkiye özgür insanların ülkesidir”, şeklindedir.

İstanbul Sözleşmesi, Hükümet’çe 2011’de imzalandı. Aynı yıl TBMM tarafından onaylandı. 2012’de Sözleşme’nin uygulanması için 6284 sayılı yasa çıkarıldı. İlk yıllarda konu, basına fazla yansımadı. Herhalde hazırlık safhası yaşandı. Ülkemizde cinayetler, intiharlar, aile faciaları yaşanıp, aile çöküşe geçmeye başlayınca halkta tedirginlik oluştu. Konu, yazar ve çizerlerce gündeme alınmaya başladı.

09.05.2019 günü, AKP Kayseri Milletvekili Hülya Nergis şu açıklamayı yaptı: “İstanbul Sözleşmesi’nin metni Avrupa Konseyi tarafından hazırlandı. Türkiye bu Sözleşme’ye imza attı.” Bu sözler, Sözleşme’nin kaynağının AB olduğunu, şüphe götürmez bir gerçek olarak ortaya koyuyordu.

Hülya Nergis, 06.05.2019 günü yaptığı açıklamasında da Sözleşme’nin Etkin Uygulanması ve İzlenmesi Alt Komisyonu olarak 7. toplantılarını yaptıklarını söyleyerek, temsilci olarak bir araya geldikleri kadın derneklerinin isimlerini açıkladı: Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM), Türk Kadınlar Birliği, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, Kadın Dayanışma Vakfı… Dikkat edilirse, toplantılarda Feminist derneklerin belirleyici rolü açıkça görülecektir.

DİN VE NAMUS KUTSALDIR

2009 yılında Viyana’da, AB’nin Aileden Sorumlu Devlet Bakanları toplandı. Türkiye’den katılan Selma Aliye Kavaf, sonuç bildirgesindeki “farklı aile formları” ifadesinin eşcinsel aileleri de kapsadığını öğrenince, “Eşcinsellik hastalıktır” diyerek itiraz etti. Fakat Türkiye’ye döndükten sonra bakanlığından oldu.

Yerine geçen Fatma Şahin, “Eşcinsellerin haklarına pozitif baktığını” açıkladı. Sözleşme’yi kabullendi. Sözleşme’yi savunanlar, Türkiye’yi temsil eden bakan ve bazı milletvekilleri AB’ye gitti, görüş bildirdi, diyorlar. Evet, gittiler, ama milletimizin görüşünü, konuya bakışını alarak gitmediler ki!

Milletimizin görüşü, Selma Aliye Kavaf’ın Sözleşme’ye itiraz eden tavrıydı. Nereden biliyorsunuz, diyeceksiniz? Hani, Diyanet İşleri Başkanımız, Ramazan ayının ilk Cuma’sında, “İslâm zinayı en büyük haramlardan sayar; eşcinselliği lânetler” demişti ya! Bir baro başkanının bu söyleme tepkisi üzerine, halkımızın yüzde 99’u Diyanet İşleri Başkanımızı desteklemişti. Bu tavrıyla halkımız, dinin emirlerinden taviz verilemeyeceğini hatırlatmıştı.

Halkımız dinine bağlıdır. Sözleşme’nin 12. Maddesi’nin 5. Şıkkı’nda geçen; “Kültür, örf ve adet, gelenek veya sözde namusun işbu sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemi için mazeret oluşturmamasını sağlar” ifadesini kesinlikle kabul etmez. Bu ülkenin en sıradan gördüğünüz vatandaşı bile, din ve namusu söz konusu olduğunda aslanlar gibi kükrer, hiçbir engel onun karşısında duramaz.

Herkes şunu iyi bilmelidir ki; halkımızın gözünde din ve namus, AB’nin insafına bırakılmayacak ölçüde önemlidir.   

KANUN MİLLÎ OLMALI

İSTANBUL Sözleşmesi’nin aileyi yok etmeyi amaçladığı o kadar açık ki! 48. Madde’de, aile içi problemlerde, karı-koca arasındaki arabuluculuk ve uzlaştırmaya kesinlikle izin verilmiyor. AB, Sözleşmesi’ni kendisi kullansın! Kitab’ımızın uygun gördüğü çözüm yöntemi, onlarınkinden binlerce kat ileride ve tabiî:

“Eğer karı-kocanın aralarının açılmasından korkuyorsanız, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar barıştırmak isterse Allah aralarını bulur. Şüphesiz Allah her şeyi bilen, her şeyden haberdar olandır.” (Nisa, 35) 

Şu anda, yürürlükteki kanunlar bile kadın ve aileyi İstanbul Sözleşmesi’nden daha fazla koruyor. Eksik tarafları varsa günün şartlarına göre o düzenlemeyi de TBMM yapar; kesinlikle AB değil.

Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM), 01.08.2020 günü İstanbul Sözleşmesi’ne destek veren 16 maddelik bir açıklama yayınladı. Çok yadırgadım. AKP’nin kucağında büyümüş bir dernek niçin Türkiye’nin şartlarıyla örtüşen, şiddeti önleyecek kanunlar çıkarılması için gayret etmez? TBMM, devlet kurumlarımız, STK’lar AB’nin yanlışlarının “onay makamı” değil ki! Bizim yöneticilerimizin aklı yok mu? Niçin kendi kanunlarımızı kendimiz yapmıyoruz?

“Biz bize yeteriz”; “Birlikte Türkiye” gibi sloganlar, görünüşte mutantan; fakat içi bomboş söylemlerden ibaret mi kalacak? Bu sözlerin içini kim dolduracak? Gereğini kim yerine getirecek? TBMM, milletin görüşünün temsil edildiği mekândır. Milletvekili önemli insandır. Kesinlikle bostan korkuluğu değildir. Ülke için gerekli kanunları TBMM hazırlasın; kesinlikle yabancılar değil!