Tarih: 05.06.2020 13:19

Johnson Mektubu Türkiye'nin Kıbrıs'a müdahalesini engellemişti

Facebook Twitter Linked-in

Osmanlı Devleti tarafından 1571’de fethedilen Kıbrıs adası 1878 yılındaki Berlin antlaşmasına kadar doğrudan Osmanlı Devleti tarafından yönetildi. Berlin antlaşması ile İngiltere’nin adada asker bulundurması ve adayı yönetmesi kabul edildi. Böylece ada Osmanlı toprağı olarak kalacak ancak yönetimi İngiltere tarafından yapılacaktı. Osmanlı Devletinin İngiltere ve müttefiklerine karşı 1914 yılında Almanya’nın yanında savaşa girmesi üzerine İngiltere 5 Kasım 1914’te adayı ilhak ettiğini açıkladı.  I.Dünya savaşı sonunda yapılan Lozan antlaşması ile de Türkiye, Kıbrıs adasının İngiltere’ye ait olduğunu kabul etti. Böylece Kıbrıs konusu 1950’li yıllara kadar Türkiye’nin iç ve dış siyasetinde yer almadı. Ta ki Kıbrıs adasında yaşayan Rumların Enosis’i ( Yunanistan’a katılma ) gerçekleştirmeye çalışmalarına kadar. 

1950’li yıllarda Rumların Enosis çabalarının yoğunlaşması Kıbrıs’ta yaşanan gelişmeleri Türkiye’nin iç siyasetine dahil etmeye başladı. Rumların İngiliz yönetimine karşı isyanı, yaşanan gerginlik adanın yönetiminin yeniden düzenlenmesinin gerekliliğini göstermeye başlamıştı. 

Bu gelişmeler üzerine Türkiye, Yunanistan, İngiltere adada iki toplumlu bir Kıbrıs devletinin kurulması  yönünde görüşmeler yaptılar. 1959’da Londra ve Zürih’te yapılan antlaşmalarla Türk ve Rum halklarının ortak yönetecekleri bir Kıbrıs devletinin kurulması kabul edildi. Yapılan antlaşmada Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin yeni kurulan Kıbrıs devletinin garantör devletleri olduğu kabul edildi. Kıbrıs’ta Anayasal düzenin ortadan kaldırılmasına yönelik herhangi bir hareketi bu devletler ortak hareket ederek önleyeceklerdi ortak bir tavra varılamadığı takdirde ise her üç devletin de ayrı ayrı müdahale yetkisi olacaktı. Bu antlaşma ile Kıbrıs adasında yeni bir devlet kuruldu ve Türkiye yeni kurulan bu devlet üzerinde garantör olarak söz hakkına sahip oldu. 

Ancak antlaşma ile kurulan bu devlet de adaya barış getiremedi çünkü adadaki Rum yöneticiler barış değil Yunanistan’la birleşmek amacındaydılar. 1963 yılından itibaren ise Rum yönetimi ve fanatik milliyetçi Rumların  (EOKA - Kıbrıs  Milli Mücadele Örgütü ) daha önce İngilizlere karşı başlattıkları isyanın bir benzerini bu kez de Türklere karşı başlattı. Adada yaşayan Türklere karşı başlayan tecavüzler kısa sürede katliama dönüştü. 1963 yılında tarihe Kanlı Noel diye geçen aralık ayındaki katliamda yüzlerce Türk katledildi. Olayların günden güne tırmanması üzerine Türk savaş uçakları Lefkoşa üzerinde alçak uçuşlar yaparak adadaki Rum yöneticilere mesaj verdi. Kısa süre sonra Birleşmiş Milletler devreye girerek adada kontrolü sağlamaya çalıştı. Ancak Rumlar BM’nin müdahalesine rağmen saldırılarını artırdılar. Türkiye’nin uluslar arası arenadaki tüm çabaları karşılıksız kalmaya başlamıştı. İngiltere garantör devlet olarak üzerine düşen vazifeyi de yerine getirmiyordu. 

Adada yaşanan tüm bu gelişmeler Türkiye’nin adaya müdahalesini gündeme getirdi. Türkiye, Londra ve Zürih antlaşmaları ile adaya müdahale edebilirdi. Bu çerçevede 1964 yılında İsmet İnönü hükümeti TBMM’den Kıbrıs’a müdahale yetkisi aldı. Hükümetin aldığı müdahale yetkisi ve 7 Haziran’da adaya müdahale edeceğini açıklaması Türkiye ile Amerika Birleşik Devletlerini karşı karşıya getirdi. ABD devlet başkanı Johnson 5 Haziran’da Başbakan İsmet İnönü’ye içeriği kaba ve sert olan bir mektup gönderdi. Tarihe Johnson Mektubu olarak geçen ünlü mektupta Türkiye’nin adaya yapacağı müdahalenin iki Nato ülkesini (Türkiye ve Yunanistan) savaş durumuna sokacağı, bunun kabul edilemez olduğu, Sovyetler Birliği’nin Türkiye’ye karşı yapacağı olası bir müdahalede Nato’nun Türkiye’nin yanında olmaya bileceği ve ABD’nin 1947 antlaşması çerçevesinde Türkiye’ye verdiği askeri malzemelerin bu müdahalede kullanılamayacağı sert cümlelerle ifade edildi. Türkiye’nin en çok güvendiği müttefiki Amerika’dan aldığı diplomatik teamüllerin dışında yazılmış bu mektup Türkiye’de hayal kırıklığına sebep oldu. Bu mektup Türkiye’nin uluslar arası arenada ne kadar yalnız olduğunu da açıkça göstermişti. Amerika açık bir şekilde Türkiye’yi tehdit ediyordu. İsmet İnönü’nün mektuba ilk tepkisi “ Dünya yeniden kurulur Türkiye yerini alır” şeklinde bir rest  olsa da  Başbakan İsmet İnönü Kıbrıs’a müdahale fikrinden vazgeçmek zorunda kaldı.  

Adadaki Rum yönetiminin ve EOKA örgütünün faaliyetleri ise son bulmadı. Türklere yönelik katliamlar tekrar tekrar yaşanmaya başladı. Adadaki bu gelişmeler üzerine 1967’de Kıbrıs Geçici Türk Yönetimi kuruldu. 15 Temmuz 1974’te EOKA’nın Yunanistan’daki cunta hükümetinden aldıkları emirle darbe yaparak iktidarı ele geçirmeleri üzerine Türkiye garantörlük hakkını kullanarak 20 Temmuz 1974 tarihinde Kıbrıs’a askeri müdahalede bulundu. Adada yaşayan Türklerin can güvenliğini koruması altına aldı.

 Kaynaklar : Niyazi Kızılyürek,Brileşik Kıbrıs Cumhuriyeti & Doğmamış Bir Devletin Tarihin

Nasuh Uslu,Türk- Amerikan İlişkilerinde Kıbrıs

Kaynak: dunyabulteni.net




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —