İyilik ve Güzelliklerin Sonsuzluğunda

Ali Haydar HAKSAL

İyilik ve Güzelliklerin Sonsuzluğunda

İyilik ve güzellikler üzerine kurgulanan bir hayat başlangıçta olduğu gibi zorlukları olsa da devam eder. Zorlukları olabilir, olmalıdır da. Çünkü güzellik ve iyiliğin karşıtı, yani zıtları olumsuzluklar içerir. Her iki durum da insanın doğasında var. İnsanın yakasını bırakmayan olumsuz hâl ve davranışlar şeytanın yol arkadaşlığı ve birlikteliği.

İnsan kendi tercihini kendisi yapar, iradesiyle ya da iradesizliğiyle.

Albenili olanlar her zaman iyi ve güzel değildir yanılsatıcı bir şeyi var bu dünyanın. Haram olan şeylerin iyi olduğunu kim söyleyebilir? Anlık zevkler ve aldanışlar insanı asıl olandan koparır ve götürür.

Dünya tamahının anlıkları insanın kapılması için yeterli nedenlerdir. İnsanı refaha kavuşturur, saltanat sunar. Bütün bunlar olurken bir gözü karalık kendisini bürür. Hakikat dışında bir başka varlığa kendini kaptırır. Hakikat olmayan bir şeyi hakikat gibi görmeye başlar. Aldatıcı olan hemen her şey görünürde çekicidir. İnsan kapılmayıversin o dünya içinde kaybolur.

 

 

 

Güzelliklerin bütünü geneldir. Başlı başına bir dünyadır. Bir Müslüman´ın haramlardan sakınması kendi hayrına. Bir kısmını kabullenme diğerlerini göz ardı etme onu bütüncül bir hayatın içinde tutmaz.

Hesaplaşmamız önce kendimiz ile sonra çevremiz iledir. Kendimizi olumsuzluklardan ne kadar sakındırırsak o kadar huzur buluruz. Önce kendimiz, çünkü kendimizden sorumluyuz. Başkasının hesabını verecek olan biz değiliz. Eğer bizden kaynaklı bir şey yoksa. Bizden kaynaklı ve biz kimi durumlardan ötürü sorumluysak o zaman onun da hesabını vermek durumundayız. Bizden yayılacak kötülükler bizimle sınırlı kalmaz ama bizden yayılan iyilik ve güzellikler bizi koruduğu gibi etrafa da yansıyorsa bundan daha iyi ne olabilir? Kötülükler bulaşıcıdır, etkiler. Kişinin kendisiyle sınırlı kalmaz. İyilikler de öyledir. Kişinin kendisinde var olan iyilik ve güzellikler kişinin kendisiyle sınırlı olmuyor. Ondan da çevresine yansımaları oluyor.

Peygamber ahlâklı olmak insanlığın iyiliğinedir. Başta kişinin kendisine. Dinde ve kitapta kötülükler asla övülmez, önerilmez, teşvik edilmez. Bu gibi konularda uyarılır insan. Yol ve tercihler önerilir.

İyilikte yarış, birbirini geçme ve destek olma var. Kötülüklerde ise tam bir bataklık insanı içine alınca sürükler ve götürür. Sonu olmayan bir yıkım yaşanır. Kötülüğün azı ya da çoğuna övgü olmaz. Azdan başlanır çoğa doğru gidilir bu da insanın felâketi olur.

İnsan görünürde Müslüman kisveli olabilir. İçi dışı gibi değilse, ya da tam tersi dışı içi gibi değilse insanı yanıltır ve aldatıcı olur. İnsan hem faiz yiyecek, hem aşırılıklara kapılacak, dünya saltanatının katlarını artıracak hem de Müslüman olacak! Bunlar çelişen şeyler. Dış görünümler insanı yanıltamasın, hayatın veya durumun bütününü göz önünde bulundursun.

İyiliklerin tartısı yoktur. İnsanı kuşatan bir güzellikler bütünüdür.

Müslümanların devletsizliği en büyük sorunları.

İyilik ve güzellikler arttıkça kötülüklere yer kalmaz. Bunları arttırmanın yoluna bakılmalı. Peygamber ahlâklı bir varlık ve süreklilik kötülüklerin azalmasına nedendir. Kişiler İslâm peygamberinin yolunda olduklarını söyleyebilirler. Ona neden böyle olduğunun itirazı olamaz. Ancak kişinin o hâl üzere olduğunu görmek bir arzudur. Ötesi yanıltıcı olur. Onun yaşama üslubu ve biçimini özümsemedikten sonra istenildiği kadar Müslüman görünümlü olsun onu o yol üzerinde olduğu söylenemez. Kişilerin yaşayış biçimleri hangi yol üzere olduklarını göstermeye yeter. Kişi kendisine aynadır, ötesi yanıltıcıdır.

Peygamberlerin sarayları, saltanatları mı olmuş, dünyalık mı yığmışlar? Çoluk çocuklarının geleceklerini garanti altına almak için dünyalık mı biriktirmişler? O zaman birer Müslüman olarak kendimizi tartılara koymak zorundayız. Hemen her yönüyle. Ne kendimizi ne de başkalarını aldatalım. Devlete ve huzura gidecek yol çabası yeter bir nedendir.