İtaat Et Kurtul Matrix’i

Zeynep Kılıç Yazdı

İtaat Et Kurtul Matrix’i

Hey gidi günler hey…Veyl  gidi günler veyl…28 şubat travması gelmiş geçmişken. İnsanlar travmatik mevsimlerden kış uykusundan uyanır gibi yeni yeni uyanmakta silkelenmekteyken…Yine, yeniden hasret kaldığı, aç olduğu, aramakta olduğu; barış, hoşgörü, kardeşlik söylemlerine kana kana kanmaktaydı.. Öyle ezberci bir milletiz ki bir ergen veyahut bir deli suya bir taş atsa kırk akıllımız çıkaramaz. Bir tosuncuk yerden çıkıverip bitse milyar dolarları sanal bir hileyle silip süpürür köşeyi döner ve herkesin gözü cebinde, eli böğründe kalır. Veya bir cemaat bir tarikatın cezbine kapılır sorgusuz sualsiz ritim tutarız. Aklımız başımıza gelince damdan düşercesine ah oh la ben nerdeyim n’oldu bana n’oldu bize vaveylaya veririz tüm âlemi. Eli tespih tutan her adamı kurtarıcı meleğimiz Mehdi/Mesih addederken… Çeşitli maddi ve manevi, telkinlerle kendimizi bütünüyle kaybedebiliyoruz. Kadim bir kültüre sahipken, kadim bir medeniyete ve kamil tamamlanmış bir dine tabi iken…Allah bize kutsi mesajını bırakırken, Peygamber bize sünnetini icra ederken… Yüzde yüz natürel İslam’a ismini, cismini bilmediğimiz alternatif olarak yapay ılık bir İslam beliriverir. Ve hepimiz cezbine kapılırız. Elyevme ekmeltu leküm dineküm ve etmemtu aleyküm nimeti (ve bu gün sizin dininizi kemale erdirdim ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım) ayetini unutarak, unutturarak. Hani İslam dini tamamlanmıştı ve hiçbir zaman mutasyona uğramazdı. Fakat ne olduysa oldu, çetelelerde İslami naslar uydurmasyon nasların gölgesinde kalacaktı…Kraldan kralcı hacı-hoca efendiler, mırın, kırın eden nazlı ağabeyler. Nazende ablalar, cevşenler, pırlantalar…İtaat et kurtul matrix’i ve kaçmaya çalışanlara engizisyon mahkemeleri…Ömür boyunca işsiz kalacaksın tehdit savurmaları, DNA’sına kadar rengi, şekli, şemalı, huyu, suyu tutanak defterlerinde kaydedilen öğrenciler. İşkurvari iş görüşmelerinde hııım medrese çıkışlısın kaç ablayı dövdün veylin humezetin lumezetini (o kaş göz işareti yapanlara yazıklar olsun) aldırmadan kaş göz yapmalar, alaylı kıs kıs gülmeler ve dış dünyaya şirine masumiyet selfileri…Gülün efendiler gülün bu sofra sizin idi, tarih sizi de zapt etti, tarih sizi de kaydetti…Sorgusuz sualsiz çalınan sorular ve ortada olmayan soru işaretleri? Yıl olmuş 2012 manşetlerde hayırlı olsun alkışları kısılmış, ağlatılan karanfiller geride kalmış ama hala kapalı kızları ajanvari açıp saçıp üniversitelere yollamalar. Açık giyinenleri yerine göre kapatmalar ve bitmeyen tedbir safsataları… Neyin kafasını yaşıyordunuz abi ya, neyin kimin tedbirini yapıyordunuz. Hangi senaryo oynanıyordu Tv’lerde safiyane safiyane izlerken halk? Yeniden her şey başa dönebilirdi senaryoları. Askeriyeden ihraç eden ağabeylerin pazarda, manavda, meyve, sebze tezgâhının başına dönüp geçim derdine düşen sahneler… Hani nerdeyse tüm dünyaya açılan her birisi birer koloniyi andıran gönül köprüsü kolejler. Hani önden giden atlılar…Bir İran iki İsrail gönülleri sert olup bir türlü zapturapta gelemeyenler fethedilemeyenler. Erbil’de kolejlerde kardeşlik notaları yükselirken anadoluda metropolde bağrımızda yılan beslemeyelim tehdit savurmaları, sahiden siz kimdiniz, neciydiniz, necuydunuz? Ve asıl olan milletine sadakatiniz ne derecedeydi? Siz mi samimiydiniz Türk milletine yoksa yedi ceddi Osmanlı muharebelerinde Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşında şehit düşen şarklıların civanmert torunları mı…Sahiden siz nasıl bir cinstiniz yerden biten. Siz bir batı projesi miydininiz, ya da doğunun kahverengi kaderi, kara kabahat bahtı mı? Yoksa Cumhuriyet devrinden beri yanlış giden tedrisat politikalarımızın semeresi miydiniz…Neden sözde yolunda gittiğiniz şeyhler, alimler sizin gibi yıldızları parlamamıştı, neden sürüldüler neden mezarların ismi cismi bile yoktu, neydi yanlış yaptıkları? Sponsor mu bulmadılar dini istismar için. Afyonları mı eksikti ne. Neydi Allah’ın hükmünü değiştirmekten kastınız. İslam’ı neden ılıtınız. Müslüman’ı soğutunuz imanları dondurdunuz. Allah’ın hükmünü ihlal edenlere savaş açmayacağını mı sandınız ki hükmüyle hükmetmeyenleri kanunlarını değiştirenleri çarpıtanları zalim, fasık ve kafir olarak alenen ilan etmiştir. İşte onlar zalimlerin ta kendileridir, işte onlar kafirlerin ta kendileridir. Ve işte onlar fasıkların ta kendileridir, diye.

Ne istediniz de size verilmedi sıramı, tahta mı, ak karayı ayıran tebeşir mi, yoksa er kişi niyetine üzerinde yatırılan teneşir mi. Hani siyasete karışmayacaktınız, hani siyaset, şeytanın işiydi, hani ahlakımız olacaktınız edebimiz, örf, arımız. Tatmin edici değil miydi bütün bunlar. Beğenmediniz mi, güzel gitmiyor muydu yoksa yekavaz kendinden gayrısını bilmez zikretmez, zikriniz, virdiniz… Sahiden dikteyi, despotizmi eğitime, dine, özgür düşünceye nasıl uyarlayabildiniz? İnsanları nasıl hipnotize etiniz ve deve kuşu gibi nasıl başı yere gömülü cüssesi dışarıda nesiller yetiştirdiniz. İyi hoş her şeye ele geçirdiniz de. İnsaf el insaf yazık değil miydi bunca gönlü kırmaya, bunca emeği heba etmeye, körpecik gençleri kıyım kıyım kıymaya. Kardeşi, kardeşten ayırmaya beyinleri yıkamaya, evleri ocakları söndürmeye, kurunun yanında yaşı da yakmağa…Hesap etmeliydiniz bilmeliydiniz kaderin üstünde bir kaderin varlığına, ve bu kader uğruna gözlerinde fer kalmayan erlerin, gözleri karartan neferlerin varlığına… Yarasız olmazdı elbette ki, çilesiz olmazdı, şehitsiz olmaz kurbansız olmazdı. Dağları oyup zindan etseler de Allah’ın nurunu söndüremezlerdi, davanın önüne geçemezlerdi, geçemezlerdi onların, hiçbir kimse…

Devamı >>>