İstanbul Müftüsü Yılmaz: Pek çok cemaat ve tarikatın şeffaf ve denetlenebilir olmaması problemdir

İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, Türkiye´de İslam adına faaliyet gösteren pek çok cemaat ve tarikatın, şeffaf ve denetlenebilir olmamasının, gerçekten ciddi bir problem olduğunu söyledi.

İstanbul Müftüsü Yılmaz: Pek çok cemaat ve tarikatın şeffaf ve denetlenebilir olmaması problemdir

İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, Diyanet İşleri Başkanlığı´nda görev alan müftü ve vaizlerin yetiştirildiği Pendik Haseki Dini Yüksek İhtisas Merkezi´ndeki "Yol Ahlakı" konulu konferansta yaptığı konuşmada, cemaat ve tarikatların denetlenmesi gerektiğini kaydetti. 

Haseki Yüksek İhtisas Merkezi´nin Diyanet Akademisi olarak adlandırılacağını belirten Yılmaz, "Burası, bizim din ve diyanet hizmetimizde çok önemli bir yere oturuyor. Çünkü 1975 yılında açılan bu müessese, Türkiye´deki geleneksel din eğitiminin farklı kaynaklarla irtibatını kurmak üzere kuruldu. Hamdolsun o günden bugüne çok önemli hizmetler ve fonksiyonlar icra etti." dedi. 

Yılmaz, "Pek çok alanda yenilenme konusundaki eksikliklerimiz bizi zaman zaman mahcup ediyor ve sıkıntıya sokuyor. Zaten Diyanet´in yeteri kadar hasmı var. Bizim sözlerimizi çarpıtarak teşkilatımızla uğraşıyorlar." ifadelerini kullandı.

 

"BU İŞ TAMAMLANACAK GİBİ DURUYOR"

Yüksek İhtisas Merkezi´nin arzu edilen hukuki statüye kavuşturulamadığını ancak bu yıl içinde konunun halledileceğini aktaran Yılmaz, "Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı olarak 6 yıl boyunca çok mücadele ettiğim konulardan birisiydi. Biraz daha kuvvetle inanıyorum, bu iş tamamlanacak gibi duruyor. Diyanet Akademisi olarak adı tescil edilecek. Bu gerçekleşirse, hem hocalarımız akademi unvanıyla adlandırılmış olacak hem onların sosyal haklarının ve burada kalmalarının önünü açacak, hem de kursiyerlerimizin ve personelimizin buraya daha rahat devam etmelerini sağlayacak." diye konuştu.

"DİYANET´İN YETERİ KADAR HASMI VAR, SÖZLERİMİZİ ÇARPITARAK TEŞKİLATIMIZLA UĞRAŞIYORLAR"

Sayıları 10´u bulan yüksek ihtisas eğitim merkezleri olduğunu ve her birinin farklı fonksiyonları olacak şekilde tasnif edileceği şekilde hazırlık yapıldığını anlatan Yılmaz, şöyle devam etti:

"Diyanet İşleri Başkanlığı, sürekli yenilenen bir kurum. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak, doğruları cesaretle söyleyen ve topluma dini bilgileri en güzel şekilde ulaştırmaya çalışan bir konumdayız. Yenilenmeyi, gerçekten hayatın olmazsa olmazı gören bir kurumuz. Pek çok alanda yenilenme konusundaki eksikliklerimiz bizi zaman zaman mahcup ediyor ve sıkıntıya sokuyor. Zaten Diyanet´in yeteri kadar hasmı var. Bizim sözlerimizi çarpıtarak teşkilatımızla uğraşıyorlar."

"MODEL OLAN BİR DİYANET OLMAK DURUMUNDAYIZ"

Dini Terimler Sözlüğü´ndeki "buluğ" kelimesinden yola çıkarak 9-12 yaşlar arasındaki küçük kız çocuklarıyla evlenilebileceği yorumları yapılarak Diyanet camiasına yönelik olumsuz haberler çıktığını hatırlatan Yılmaz, "Diyanet olarak çok paniğe kapılmamamız gerekiyor. ´Buluğun, namaz v.b. dini vecibeler için önem arz ettiğini söyleyip, dolayısıyla burada anlatılan budur´ diyebilirdik. Neden böyle bir yorumda bulundunuz diye bir savunma geliştirilebilirdi. Onun için konuşan ama konuştuğunda da ses getiren ve yenilenen bir Diyanet olmak zorundayız. Model alan değil, model olan bir Diyanet olmak durumundayız." ifadelerini kullandı.

"PEK ÇOK CEMAAT VE TARİKATIN DENETLENEBİLİR OLMAMASI BİR PROBLEM"

Türkiye´de cemaat ve tarikatların denetlenmediğine dikkati çeken Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Denetlenebilir olmak Diyanet İşleri Başkanlığı´nın en büyük avantajıdır. Bugün Türkiye´de İslam adına faaliyet gösteren pek çok cemaat ve tarikatın şeffaf ve denetlenebilir olmaması gerçekten bir problemdir. Osmanlı döneminde devlet bu tip tarikat yapılarını denetlemeyi gündemine almıştır. Çünkü onlardan çok çekmiştir. 1402 yılında Ankara Savaşı´ndan sonra Şeyh Bedreddin vak´ası Osmanlı´nın başına 10-15 yıllık bir sıkıntı meydana getirmiştir. Şeyhliği, şahlığa çevirmek isteyen bu zat, Osmanlı´ya bir fetret dönemi yaşatmıştır. Osmanlı, bunun farkındadır. Bu yüzden Meşihat makamının içerisinde birimler kurarak, tarikatları kontrol etmek istemiştir. Diyanet´in algısı da budur."

"KURUM KURULMALI VE DENETLENMELİ"

"Diyanet şeffaf bir kurumdur; hedefleri, amaçları, imkanları bellidir." diyen Prof. Dr. Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı:

 

"O yüzden biz bu şeffaflık ve denetlenebilirlik özelliğimizi sürdürmeliyiz. Hatta cemaatlerin de bu konuma gelmesinde ısrarcı olmalıyız. Zaten şu anda arzu edilen ve beklenen durum budur. 15 Temmuz´dan sonra yaptığımız Din İşleri Yüksek Kurulu Olağanüstü Toplantısı´nda böyle bir karar alınmıştı. Türkiye´de bu yapıların denetlenmesi için Meclis-i Meşayih benzeri bir kurum kurulmalı ve bunları denetleyebilmeli. Neyi denetleyecek? Mensuplarını denetleyecek, kaç kişi bunlar? Ekonomik şeffaflığını denetleyecek. Hedefleri nelerdir bunların, onlara bakacak. Bu yapıların meçhul, gölgeli kalması problemdir."



Kâtip Kara
11.01.2018 11:30:58
Zahiren bakıldığında bu tespitler güzel gibi duruyor. Denetlenme, her şeyden önce, din ve toplumdan ziyade modern devletin geleceği için düşünülmüş gibi duruyor. Hadi buna da eyvallah. Ya Diyanet kurumunu, meclisten de öte, sivil toplum kuruluşları -laik, İslamcı farketmez- sivil örgütler ve halkın denetleme inkânı var mı? Yoksa, zaten yok. O zaman arada oluşan boşluk nasıl doldurulacak? Bunu bir düşünün...