Gazze’ye insani yardım götürmekten öte hiçbir amacı olmayan ‘Mavi Marmara’nın İsrail komandoları tarafından durdurulması, gemide çoğu Türk vatandaşı 36 ülkeye mensup yüzlerce insana ateş açılması, ‘haydut devlet’ İsrail’in ne ilk ne de son barbarlığıdır. Yardım gemisinin Gazze’ye girmesini önlemek, Gazze halkına uygulanan sürekli soykırımın devamından asla taviz vermemek içindir. İsrail kararlıdır: Gazze’de son Müslüman bu soykırımın kurbanı oluncaya, yani ‘dinsel temizlik’ (‘religious cleansing’) sonucunda Gazze’de bir tek Müslüman kalmayıncaya kadar haydutluk, barbarlık ve terörizmin ardı arkası kesilmeyecektir.
Haydi adını koyalım ve sözü döndürüp dolaştırmadan doğrudan söyleyelim: Bu, soykırım tıpkı 1492’de Hırıstiyan Avrupa’nın, Müslümanları (Endülüs Emevilerini) ve Yahudileri kovarak Avrupa’yı Hırıstiyanlaştırma girişimleri gibi, bu defa gerek Avrupa’da (Boşnak) ve gerekse Asya’da (Filistinli) Müslümanları soykırım yoluyla tasfiye ederek Dünya’yı global ölçekte Judeo-Hırıstiyanlaştırma girişimidir.
Şaron, önce Sabra ve Şatila’da topyekün kıyım yapmış, ayni Şaron 2004’te Refah Mülteci Kampını bombalamış, yüzlerce Müslüman ölmüştü. 2009’da Ehud Barak, Gazze’de hastaneleri bombalıyor, çocukları gözünü kırpmadan öldürüyordu. Bugün ‘Mavi Marmara’ya komandolar indiriliyor. Bakın göreceksiniz, soykırım, yeniden başlayacaktır; tekrar edeyim:- Gazze şeridinde bir tek Müslüman kalmayıncaya kadar…
İsrail’in Filistin politikası iki aşamalı olarak planlanmış görünüyor: İlk aşama, Filistin halkının ve topraklarının sömürgeleştirilmesi idi. İsrail hükûmetleri, sömürgeleştirmeyi meşru göstermek için kolonyalist antropolojinin klasik argümanlarını kullanmıştır: Filistin’li Müslümanlar ‘ilkel’ ve ‘geri kalmış’, İsrailli Museviler ise ‘modern’, ve ‘medenî’dirler…
Daha önce de yazdım, tekrarlayayım: Huricihan İslamoğlu, ‘Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Köylü’ başlıklı o gerçekten önemli kitabında, ‘ilkel’ ve doğulu Filistinlilere karşı, ‘modern’ ve batılı İsraillilerin konumunun nasıl meşrulaştırıldığına ilişkin ibretâmiz örnekler verir. İsrail’in giriştiği modernleştirme (ve elbette, ‘medenîleştirme!) eylemlerinin, Filistin’in Müslüman halkı için ne büyük yararlar (!) sağladığını gösterme işini, bir İsrailli Marksist akademisyen, Shlomo Avineri üstlenmiştir. İslamoğlu, ‘Shlomo Avineri’nin Arap toplumu üzerindeki çalışmaları[nın] söz konusu Meşrulaştırma olgusunun en güzel örneklerinden biri’ olduğunu bildiriyor ve şunları yazıyor: ‘Avineri, çağdaş Arap yöneticilerinin militarist niteliğini ve Arap toplumlarının azgelişmişliğini, Osmanlı despotizmi altında durağanlaşmış ve sınıflaşmamış olması iddiası ile açıklamaktadır. Avineri bu savdan kalkarak İsrail’in Filistin’i sömürgeleştirmesinin, bu bölgeyi geçmiş ATÜT (Asya Tipi Üretim Tarzı H.Y.) kalıntılarını silmek suretiyle, modernleşme yoluna sokabileceğinden söz etmektedir.’ ‘Böylece’, diye yazıyor İslamoğlu, ‘ATÜT, Avineri tarafından, İsrail’in Arap topraklarındaki saldırganlığını meşrulaştıran bir kavramsal aygıt olarak kullanılmaktadır.’
Bryan S.Turner de, Türkçeye ‘Marks ve Oryantalizmin Sonu’ başlığıyla yayımlanan kitabında, Avineri’nin, İsrail’in Filistin topraklarını ‘dolaysız ve yoğun (biçimde) sömürgeleştirme’sini, ‘en yüksek modernleşme olanakları ile’ eşitlediğini bildiriyor. Sömürgeleştirmenin, modernleşme olarak sunulması! Bu oryantalist söylem, bize hiç de yabancı gelmiyor! Bryan S.Turner, Avineri’nin ‘en yüksek modernleşme olanağı’ diye adlandırdığı sömürgeleştirmenin ne olduğunu açıklıkla bildiriyor: Geri kalmış Arap köylülüğünün işçi sınıfına dönüştürülmesi, Avineri’ye göre, Filistin halkını ‘modernleştirecek’tir! Bryan S.Turner, bu sözümona ‘modernleşme’nin arkaplanını da açıklıyor: ‘Arap işgücü, İsrail’in endüstri yedek ordusunun bir parçasıdır ve Arap işçisi esas olarak, tarım, inşaat endüstrileri ve küçük meta üretiminde mevsimlik ve geçici işlerde istihdam yoluyla artı-değer katkısında bulunmaya zorlanan kırsal bir mültecidir. İsrail ekonomisi, yeni bir pazarın ve ucuz emeğin nimetlerinden yararlanırken, işgal bölgeleri (Müslümanlar H.Y) bağımlı ve çarpık bir gelişme patikasına oturtulmuştur.’ İşte, Avineri’nin ‘ en yüksek modernleşme olanakları’!..
Sadece Avineri mi;- elbette değil! Bryan S. Turner, bu sömürüyü ‘modernlik’ gibi gösterme işinde Avineri’nin yalnız olmadığını da vurguluyor. Ona göre, B.Shaicovitch de, New Middle East dergisi’nde yayımlanan bir yazısında, İsrail’in ‘modern bir ekonomik altyapıyı, demokratik bir siyasi aygıtı ve kentsel hizmeti sağlayarak, Arap Filistin’inde çok büyük bir ekonomik ve toplumsal devrimin ‘zoraki ebesi’ gibi hareket ettiğini’ iddia etmektedir. Shaicovitch’e göre, İsrail’in Arap topraklarını işgali, Filistinli Müslümanların modernleşmesini sağlamak içindir: ‘İsrail işgali, İsrail’deki Araplar ile, çevredeki Arap devletlerinin eski yönetici sınıfları arasındaki bağı kopartmış ve dolayısıyla Arap modernleşmesi için gereken koşulları sağlamıştır.’ Shaicovitch, böyle buyuruyor!
Şaron’un Sabra ve Şatila katliamı ile başlayan, 2004’de bir nazi toplama kampına dönüştürülen Refah Mülteci Kampı’nı bombalaması ve geçen yıl Gazze’nin berhava edilmeye çalışılmasıyla devam eden süreç, İsrail’in Filistin’i sömürgeleştirme aşamasından, Filistin’i
soykırım yoluyla Müslümanlardan temizleme aşamasına geçtiğini gösteriyor. Bunun, şimdiki başbakan Netanyahu’nun, daha 1986’da, İsrail’in BM Temsilcisi iken yayıma hazırladığı ve ‘İslam’la terörizm arasında bir bağ olduğu’nun açıkca dilegetirildiği bir derlemede ifadesini bulmuş olduğunu Edward Said’den öğreniyoruz. Düşünün, Filistin’li direnişçinin ‘terörist’ olduğuna, bugün değil, daha 1980’lerde karar verilmiş zaten. Eskilerin deyişiyle, ‘bu rüya, daha görülmeden tâbir edilmiş’ görünüyor…
Sömürgeleştirme süresince Filistin’de başlayan ulusal kurtuluş eylemlerinin şiddetlenmesi ve Hamas’ın güçlenmesi, İsrail’i ,sömürgeleştirmeden vazgeçerek Filistin’i topyekûn yok etme aşamasına getirdiğini söylemek mümkündür. ‘Mavi Marmara’nın kan dökülmesiyle sonuçlanan bir terör eylemiyle durdurulmasının asıl amacı budur: Gazze Müslümanlarının barınaksız, aşsız, ilaçsız bakımsız ve kendi kaderleriyle baş başa bırakılarak yok edilme süreçlerinin engellenmemesi!..
İsrail’in ‘şahin hükümetleri, Filistin’i sömürgeleştiremeyeceklerini anlamışlardır; şimdi Filistin halkını topyekûn imha etmenin peşindedirler…[Bu yazı, ilk defa 6 haziran 2010 yılında yayımlanmıştır.]
Kaynak: farklı bakış