İsrail 8 Nisan Salı günü 120 üyeli Parlamentosundaki (Knesset) yeni dağılımı belirlemek üzere seçime gidiyor. Sistemin niteliği gereği seçime katılan partilerin hiçbiri mutlak çoğunluğu ele geçiremeyeceği için ülke yine bir koalisyon tarafından yönetilecek, muhtemelen de başbakanlık koltuğuna tekrar Binyamin Netanyahu oturacak.
Kamuoyu yoklamaları Netanyahu´nun liderliğindeki Likud´un 30 sandalye kadar alacağına işaret ediyor. Yaklaşık aynı sayıyı da eski Genel Kurmay Başkanı Benny Gantz´ın önderliğindeki Mavi-Beyaz koalisyonunun alabileceği düşünülüyor. Ancak genel kanı Netanyahu´nun koalisyon oluşturma şansının daha fazla olduğu yönünde.
İsrail´i kuran, Oslo Barış sürecini başlatan İşçi Partisi´nin ise bu seçimlerden dördüncü parti olarak çıkacağı, İsrail vatandaşı Filistinlileri temsil eden partilerin (Hadash-Taal ve Balad-Raam) Knesset´e gireceği fakat kimsenin onları koalisyon ortağı olarak kabul etmeyeceği, ultra-Ortodoksların bir kez daha İsrail siyasetinde kilit rol oynayacağı söyleniyor.
***
18 yıllık iktidarı boyunca Netanyahu aslında çok yıprandı, hakkında hazırlanmış bir iddianame, Küba purolarıyla şampanya şişelerini içeren söylentiler var. Karşısındaki rakibi de güçlü. Fakat Washington´daki muhataplarından aldığı açık destek şansını artıyor, başbakanlık koltuğuna bir kez daha oturmasına zemin hazırlıyor.
Trump´ın ABD Büyükelçiliği´ni yıllardır askıda olan Kudüs´e taşınma kararını hayata geçirmesi, İran´a karşı Netanyahu´nun savunduğu politikayı benimsemesi, son olarak da Golan´ın ilhakı kararını kabullenmesi (damat Kushner´in hazırladığı ?barış planının? da katkısıyla) Natanyahu´yu İsrail´in vazgeçilmez lideri haline getirdi.
Ayrıca Arap ülkeleri de Netanyahu´nun gücünün pekişmesine yardımcı oldu. Ceyhun Çiçekçi´nin Dış Politika Dergisi´nin son sayısında yazdığı gibi Çad Cumhurbaşkanı İdris Debi geçtiğimiz Kasım Kudüs´e başkent olarak tanındığını gösterecek bir ziyaret gerçekleştirdi, İsrail Spor Bakanı Miri Regev judo şampiyonası için Ekim ayında gittiği BAE´de İsrail milli marşını dinledi, yine Ekim´de Umman arabuluculuk gerekçesiyle Netanyahu´yu ağırladı.
Suudiler ise İran´dan duydukları endişe yüzünden İsrail´le işbirliğini derinleştirdiler. Mısır, Ürdün gibi ülkeler zaten yıllardır İsrail yanlısı denebilecek politikalar izlediler. Netanyahu da pek çok İsrailli tarafından ülkesini bölgesindeki izole edilmişliğinden kurtaran, ama aynı zamanda da sert tepkiler vererek güvenliğini pekiştiren bir lider olarak görüldü.
Yine de Salı akşamını, seçimin hatta koalisyon çabalarının ne şekilde sonuçlanacağını beklemekte yarar var. İsrail seçmeni bir sürpriz yapabilir, siyaset sahnesine yeni koalisyonlar çıkabilir. Netanyahu tarafından kurulacak yeni hükümet bile iki devletli çözüm konusunda daha farklı bir tavır sergileyebilir.
***
Ancak unutmamak gerekir ki iktidara kim gelirse gelsin geçmişe dönmek zor, barış süreci yeniden başlatılsa dahi var olan koşullar dikkate alınarak başlatılacak. Zamanında İşçi Parti´nin kabul etmediği, edemediği, bu yüzden gerçekleşmesini ertelediği, taksitlendirdiği barışın şimdi kabul edilebilmesi imkansıza yakın. Mülteciler, Kudüs, toprak tavizleri ne yazık ki yeni koşullara uyumlu bir şekilde konuşulacak.
ABD´de hiç olmadığı kadar İsrail yanlısı bir yönetim var. Suudi Arabistan´ın inisiyatifiyle kabul edilen Arap Barış planı artık kimsenin gündeminde değil. Bir yandan İran korkusu, diğer yandan Arap Baharı metaforuyla özetlenen siyasi sismik sarsıntının yarattığı şok dalgaları Filistin sorununu arka plana itti. Türkiye´nin çabası olmasaydı İKÖ bile Kudüs´ün statüsü sorununu cılız birkaç açıklamayla geçiştirebilirdi.
Diğer yandan Türkiye ile İsrail´in ilişkilerini de bir şekilde normalleşmesinde yarar var. Politikalarını eleştirsek de İsrail Türkiye açısından önemli bir ülke. Ticari açıdan da önemli, Washington´daki ağırlığı yüzünden de, Filistin´e yardım etmek, çözüm sürecine katkıda bulunmak istememiz halinde de. Umudum seçimlerden Netanyahu´nun mağlup çıkması, ama aksi de olsa seçimlerden, yeni kurulacak koalisyondan fırsat yaratmakta fayda olabilir?