Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

İslamcılığın Kitleselleşmesi

Ferhat Özbadem yazdı:

İslamcılığın Kitleselleşmesi

İslamcılık, sadece entelektüel çevrelerde tartışılan bir ideoloji olmaktan çıkarak, geniş halk kitlelerini etkileyen, siyaseti, ekonomiyi ve kültürü dönüştüren bir toplumsal harekete dönüşme sürecini devam ettirmektedir. Bu süreç hem yerel hem küresel birçok dinamiğin etkileşimiyle devam etmektedir. Modern ulus-devlet krizleri, neoliberal sistemin açmazları, Batı merkezli kültürel dayatmalar ve Müslüman kimliğinin yozlaşması, İslamcılığın yeniden bir "toplumsal kurtuluş reçetesi" olarak varlığını göstermesine yol açmıştır.

İslamcılık, başlangıçta Batı sömürgeciliğine ve seküler ulus-devletlere karşı bir direniş ideolojisi olarak doğmuştur. Cemaleddin Afgani, Hasan el-Benna, Seyyid Kutub, Mevdudi gibi düşünürler, İslam'ı sadece bireysel bir inanç sistemi değil, aynı zamanda toplumsal adaletin ve siyasal bağımsızlığın temeli olarak görmüşlerdir. Toplumun ıslah edilmesini, merkeze alan bu İslamcı fikriyat zaman içinde birçok coğrafyada büyük bir karşılık bulmuştur.

İslamcılığın kitleselleşmesi günümüzde de devam etmektedir. Dijital teknolojinin de etkisi ile İslamcı fikriyat büyük insan kitleleri tarafından araştırılmakta ve özümsenmekte. İlk etapta biraz tuhaf bir teori gibi gelen "İslamcılığın günümüzde geniş kitleler tarafından özümsendiği" görüşümüzün sebepleri üzerinde durarak ispata çalışalım. Bu sürecin bu şekilde olmasının bir kısım sebepleri üzerinde duralım.

Kapitalist sistemin adaletsizlikleri, gelir eşitsizlikleri ve Batı merkezli kültürel hegemonya, milyonlarca Müslüman genç için moderniteyi ve uyduruk diğer izmleri sorgulanır hale getirmiştir. Neoliberal sistemin sunduğu özgürlük ve refah vaatleri, yalnızca küçük bir elit kesimin erişebildiği hayallere dönüşmüş; yoksulluk, dışlanma ve kültürel yabancılaşma derinleşmiştir. Bu ortamda, İslamcılık, yerli ve adalet merkezli bir alternatif olarak öne çıkmıştır.

Özellikle genç kuşaklar için İslamcılık, sadece dini bir bağlılık değil; aynı zamanda bir duruş, bir kimlik, bir anlam dünyasıdır. Bir önceki kuşağın hayal ettiği şekilde bir İslamcı gençlik profili oluşmadığı için gençlerin İslamcılıkla arasına mesafe koyduğu veya İslamcı gençliğin olmadığı gibi bir fikir hâsıl olabilir fakat gerçek olan şudur ki, bir İslamcı gençlik var ve çok güzel işler başarmaktalar. Yeni İslamcı gençlik bir önceki nesle göre daha az siyasal ve biraz da rahat bir gençlik. Fakat İslamcı iddiaları ve hedefleri var.

İslamcılığın günümüzde kitleselleşmesinde dijital mecraların oynadığı rol büyüktür. Geleneksel medya organlarının tekelini kıran sosyal medya platformları, İslamcı düşünce ve duyguların hızla yayılmasına imkân tanımıştır. YouTube'da, Twitter'da, TikTok'ta ve Instagram'da İslami değerlere dayalı içerikler, gençler arasında hem hızlı bir yayılma hem de güçlü bir etkileşim alanı oluşturmuştur.

Artık İslamcılığın dili yalnızca hutbeler ve manifestolar değil, kısa videolar, görsel anlatımlar, rap müzikler, podcast'ler ve dijital kampanyalardır. Bu yeni dil, İslamcılığı daha anlaşılır, daha sahici ve daha "bizden" kılmıştır. Bir kısım eksik ve hataları ile birlikte dijital mecrada yapılan üretimler ve çalışmalar ciddi bir islamcı genç potansiyeli oluşmasına vesile olmaktadır.

Devletlerin içini dolduramadığı adalet, liyakat, merhamet gibi kavramlar, halkın nazarında büyük bir boşluk oluşturmuştur. Seküler siyasal yapılar hem meşruiyet hem de umut üretme açısından yetersiz kalırken; İslamcılık, ahlaki bir öneri sunarak bu boşluğu doldurmayı başarmıştır. İslamcıların bu konudaki tek sorunları çözüm ve tekliflerini halk kitlelerine ulaştırmakta tembel davranmalarıdır. Toplumun rahatsız olduğu sorunlar konusunda İslamcılar çözüm önerilerini kendileri olarak yani İslamcı çizgi olarak ortaya koyabilseler fikriyatın kitleselleşmesi daha da hızlanacaktır.

Bu bağlamda, İslamcılık günümüzde bir yönetim arayışı olmak ile birlikte; bir yeniden inşa çabasıdır. Aileden mahalleye, ekonomiden eğitime, sanattan siyasete kadar hayatın her alanında "İslami olan"ı merkeze alma arzusu, birçok insan için bir toplumsal ideal haline getirilmelidir.

İslamcılığın kitleselleşmesi, beraberinde bir kısım riskler de getirir. Popülizm, slogancılık, yüzeysellik gibi tehditler; bu hareketin derinliğini ve istikametini bozabilir. Kitleselleşen her düşünce gibi, İslamcılık da yozlaşma riskiyle karşı karşıyadır. Bu nedenle, sahici bir İslamcılığın, sürekli olarak kendi iç eleştirisini yapabilmesi, bilgiye, hikmete, sabra ve ahlaka dayalı bir rota izlemesi hayati önemdedir.

İslamcılığın günümüzde kitleselleşmesi hem bir imkân hem de bir sınavdır. Bu süreç, doğru yönetilirse, Müslüman toplumların kendi öz değerleriyle yeniden ayağa kalkmasının önünü açabilir. Fakat bilinçsiz bir kitleselleşme, sadece şekilci bir dini görünürlüğe yol açar ve adalet, özgürlük, liyakat gibi asli hedefleri unutturur. Bu nedenle, İslamcılığın geleceği, entelektüel derinlik ile halk desteğini buluşturabilme yeteneğine bağlıdır.

Anadolu'da özellikle son elli yılda İslamcı düşüncenin toplumsallaşması ve kitleselleşmesi bakımından önemli bir gelişme göstermiştir.

12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası Anadolu'da İslamcılık, henüz tam anlamıyla bir kitlesel hareket olmamakla birlikte, altyapısını oluşturacak bir entelektüel, kurumsal ve kültürel zemin inşa etmeye başlamıştır. Milli Gençlik Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti, Akıncılar, farklı şehirlerde ortaya çıkan cemaat ve hareketler ve İslami gençlik örgütlenmeleri gibi yapılar bu dönemin aktörleri olmuştur.

1990'larda Refah Partisi, İslamcılığı ilk kez geniş kitlelerin doğrudan siyasal talepleriyle buluşturmuştur. "Adil düzen" söylemi, ahlaki siyaset vurgusu ve toplumsal dayanışma ağlarıyla Refah, taşrada ve büyükşehirlerin yoksul mahallelerinde karşılık bulmuştur. Belediyecilikte gösterilen başarılar, halkın İslamcı kadrolara güvenini artırmış, böylece İslamcılık siyasi temsil kurumu ile Anadolu'da ilk kez kitlesel bir boyut kazanmıştır. Bu dönem İslami hareketlerin de Anadolu'da ivme kazandığı ve çok güçlü olduğu bir dönemdir. Anadolu'da İslamcı hareketler bu dönemde kitlelerde kabul görmüş ve ilerlemesini devam ettirmiştir.

Ancak bu ilerleme 28 Şubat 1997 askeri darbesi ile süreciyle kesintiye uğramış; İslamcı hareketin kurumsal yapıları dağıtılmış, birçok aktör sistem dışına itilmiştir. Ak Parti'nin kurulması ile birlikte yeni bir süreç başladı. İslamcıların bir kısmı (dönemin şartlarının da etkisi ile) bu sürece dâhil oldular. Bu dönemde İslamcılar ve dindar halk üzerindeki seküler, askeri, jakoben baskı minimize edilmiş, bazı sembolik hareketlerle İslamcılığın önünün açık olduğu beyan edilmiştir. Bu kısımda en büyük sorun sürece entegre olan bir kısım İslamcının (kişi ve kurum olarak) sorumluluklarını unutup, bütün görev ve sorumluluklarını iktidara yüklemesi olmuştur.

İslamcılığın siyasal iktidar ile olan ilişkisi bu süreçte tartışmalı bir hale gelmiştir. Bu dönemi "İslamcılığın iktidarla imtihanı" olarak tanımlayabiliriz; çünkü ideolojik saflık yerini pragmatizme bırakmış, İslamcılığın devrimci ve adaletçi tonu zayıflamıştır.

Yaşadığımız dönemde içi boş bir dindarlık, milliyetçilik sosu ile süslenmiş bir dindarlık, muhafazakâr bir dindarlık, kapitalist bir dindarlık, liberal bir dindarlık hatta seküler bir dindarlık algısı toplumu çepeçevre kuşatmıştır.

Bu yönü ile baktığımızda "kitleselleşen dindarlığın gerçekten İslamcı olup olmadığı" sorusu akla gelebilir. Çünkü İslamcılık, sadece dini kimliklerin görünür olması değil; aynı zamanda adalet, liyakat, israf karşıtlığı, mazlumların yanında olma gibi temel ilkelerle de tanımlanmalıdır. Bu değerlerin yerini çıkar gruplarının hâkimiyeti aldığında, kitleselleşme sadece nicel bir büyüme olur; nitelik kaybı kaçınılmaz hale gelir. Bu noktada elbette içi boş dindarlık İslamcılık sayılmaz. Fakat u olumsuz gerçeklik ile birlikte günümüzde İslamcılık eskisinden daha güçlü ve iyi diyebiliriz.

Bugün Anadolu'daki genç dindar kuşak, önceki nesillerden farklı bir dil, yöntem ve beklenti içindedir. Sosyal medya kullanımı, dijital içerikler, adalet arayışı, özgürlük talebi gibi temalar, klasik cemaat yapıların ile birlikte yani bir İslamcılık zemini oluşturmaktadır.

Bu kuşak için İslamcılık; sistem odaklı, aynı zamanda ahlaki, felsefi ve kültürel bir düşünce ve yaşam inşası çabasıdır. Geleneksel İslamcı yapılarla yürüyen gençler de var, bu yapılara mesafe koyan ama kapitalist moderniteyi de sorgulayan gençler de var. İslamcılığın geleceğini belirleyecek yeni bir damarın habercisi olan bu gençler çok güçlü bir dip dalga olarak gelmektedirler.

Anadolu'da İslamcılık, bugün hem geniş kitlelere ulaşmış hem de en çok sorgulanan fikri zemindir. Bu kitleselleşmenin bir imkâna dönüşmesi için: İslamcılığın özüne dönmesi, adalet, liyakat, şeffaflık, ahlak gibi ilkeleri merkezine alması gerekir. Siyasi pragmatizmle mesafeli, düşünsel derinliği olan bir hat inşa edilmelidir. Genç kuşaklarla diyalog içinde olan, dijital dünyaya entegre, fakat popülizme düşmeyen bir İslamcılık çizgisi önemlidir.

Aksi takdirde, sadece görünür olan ama özünü yitirmiş bir "kalabalık muhafazakârlık" geriye kalır. Gerçek bir İslamcılık ise yalnızca kalabalıkları değil, düşünce ve yaşamları da kuşatmayı hedefler.

 

Kaynak: kitap haber



Anahtar Kelimeler: İslamcılığın Kitleselleşmesi

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER