İslamcılığın kendisi ile yüzleşmesi -6-

Abdülaziz Tantik yazdı;

İslamcılığın kendisi ile yüzleşmesi -6-

Yeni Bir Başlangıç İçin Giriş…

Nesnel bir zeminde İslamcılığın kendisine dönüp bakıldığı zaman tespit edilen sorunların çözümünü sağlayacak yeni bir yönteme olan ihtiyaç aşikârdır. Bu aşikârlığı dikkate alarak yeni bir yönteme işaret etmek ve bunun üzerine İslamcılığı yeniden kurma çabaları anlamlı ve gerekli olana işaret eder.

Yeni bir başlangıç her zaman etki tepki meselesini aşmayı içermelidir. Tepkisel tavırlar ve düşünüş biçimleri kendi içinde sorunlu bir zemini muhafaza ettikleri için yeni bir başlangıç sadece onlardan kurtularak sağlanabilecek bir pozisyonu işaret eder.

Yüzleşme bir saf bakış üzerinden sağlanabilir. Bu saf bakış üzerinden gerçekleştirilen yüzleşme ise yeni bir başlangıcın kodlarını belirgin kılar. İşte o kodlardan biri inşa edici bir yaklaşım üzerinden meseleye yönelmektir. İster İslamcılığın tarihsel seyri ile ister İslamcılığın müktesebatı ile ve ister İslamcılığın siyasal karakteri ile bir yüzleşme sağlansın, bu ancak o saf bakışın sağladığı zemin üzerinden gerçekleşirse sahici bir yüzleşme olur. Bu da bize başlangıç için neyi kabul edip neyi etmeyeceğimizi belirgin kılmada kılavuzluk yapar.

Yeni bir başlangıç adımı, geçmişi toptan ret ve toptan kabul üzerine bina edilemez. Her başlangıç kendi içinde zaten geçmişten izler taşıyacaktır. Ancak bu geçmişten taşınması gereken izleri belirli bir şuur üzerinden gerçekleştirildiği zaman bir yüzleşmeye tanıklığı içerir. Başlangıç için her şey bir nötr/tarafsız olma halini taşımalıdır. Ama nötr olunamayacak olan şey; bütün olarak mevcut durumu oluşturan yönelim ve bu yönelimi sağlayan etkenlerdir. İşte İslamcılığın bugün olumsuz bir zeminde duruşunu sağlayan unsurları doğru tespit ederek bizatihi İslamcılığın tarihsel yönelimini reddederek yola çıkılmalıdır. Bu reddetme de elbette ki İslamcılığın talip olduğu anlam ve ahlaki yapıyı reddetme yoktur. Yönelimden kastımız, İslamcılığı bugün anlamsız hale getiren yürüyüşüdür. İslamcılığın bu yürüyüşünü etkileyen yaklaşım biçimlerin bütününü de sığaya çekmek ve terk edilmesi gerekenleri terk etmek elzemlik kesbeder. Zaten daha önceki yazılarımızda bunlara değindik. Şimdi bir yöntemin temel taşlarını işaret edelim:

İnşa edici bir yöntem zaten tepkiselliği dışarıda bırakır. Bu yüzden İslamcılık, İslam Tarihinin tarihsel sürekliliğine yönelik yaptığı eleştirileri yeniden ele almayı ve bunu mevcut bakış üzerinden yapmamayı başarabilmelidir. Bu yüzden de modern düşüncenin ve epistemenin sağladığı yöntemler üzerinden tarihsel sürekliliğini eleştirmekten öte yeni bir yaklaşım ve yöntem üzerinden bunu gerçekleştirmeyi başarması elzemdir.

Aslında top yekûn bir değerlendirme için mevcudu oluşturan durum itibarı ile bize sunulan epistemenin sağladığı unsurlar ve yöntemler ile bir yüzleşme başlangıç için kaçınılmaz görünmektedir. Bu yüzleşmeyi sağlayacak zemin ise o ilk başta var olması gereken bir saf bakışı davet etmektir. Bu saf bakış, ele alacağı bir şeyi ret veya kabul etmenin ötesinde anlamayı öncelemeyi esas alır. Ve sadece iyiyi, güzeli, doğruyu, adaleti, hakkı, hakkaniyeti, hukuku gözetecek bir tarzı asıl tutar. Böylece sadece kendisinin iyiliğini değil, mevcudun iyiliğini de gözetir. Bu mevcut içinde insan, hayvan, bitki ve yaşamı oluşturan tüm unsurlar sayılmalıdır. Yani yaşamı daha iyi, daha güzel, daha güvenli ve daha estetik hale getirmeye yönelik bir istikamet olmalıdır.

Bir yüzleşme için üç şart olduğunu söylemiştik. İslamcılık, hem İslam’ın tarihsel sürekliliği ile bir yüzleşmeyi sağlamalı… Ayrıca modern episteme ve onun dünya görüşü, kültürü ve etik değerleri ile yüzleşmeli… Hem de içinde var olduğu koşullarla; arabesk; modern ve geleneğin birlikte var olmaya çalıştığı sorun hali ile yüzleşmeli… Ki İslam ile sahici bir ilişki kurmanın imkânlarını sağlamaya muvaffak olabilecek bir zemine sahip olabilsin…

Aslında bu üç yüzleşme biçimi de birbirinin içinde mündemiç bir şekilde var olmaktadır. Bu yüzden biri ile yüzleşirken diğerini de dikkate alarak yol alınmalıdır. Örneğin, Müslümanların tarihsel seyri ile yüzleşirken, batının meydana getirdiği tarihsel yöntemleri dikkate alarak bir yol almanın bugünü oluşturduğunu dikkate almakta yarar var. Tarih ile sahici bir ilişki kurmanın yolu, mevcut anlayışları aşabilecek bir zemine yaslanmayı zorunlu kılıyor. Bu yüzden tarihsel müktesebat ile yeni bir ilişki biçimi ve yeni bir yöntem ile meseleye yaklaşılması zorunlu olmaktadır. Aynı yaklaşım biçimi modern episteme ve kültür ile bir hesaplaşmayı da zorunlu kılmaktadır. Çünkü mevcut durumun oluşması, modern epistemeden etkilenmişliğin belirleyici bir fonksiyon icra etmesiyledir. İslamcılık, siyasal bir kurtuluşu ararken, kendisini içinde bulduğu koşullar yüzünden bir eziklik duygusu yaşadı.  O güne kadar sürekli güçlü ve belirleyici bir konumu ihtiva etmesine rağmen o gün yenilgiyi tatması…  Bu yenilginin sürgit devamını tadarak ezikliği kabullenmesi ve çıkışı ve kurtuluşu da bu yenilgiyi oluşturan etkenlere sahip olmada olduğu tezine yaslanmasıdır. Bu başlı başına bir travmayı oluştururken sağlıklı ve sahici bir ilişkiyi imkânsız hale getirmektedir. Bu travma, siyasi, sosyal, psikolojik ve ekonomik ilişkileri de zedelemektedir.

Bu duruma ek olarak neredeyse bütün İslam coğrafyalarında modern eğitimin başat unsura dönüşmesi ve idrak ile algıyı oluşturan iletişim aygıtlarını da dikkate aldığımızda bu zorunlu durumun baskın bir karaktere dönüşmesini sağladığı tezi güçlü olur. İşte bu yüzden müslüman, İslamcılığı kirleten ve onu bir anlamsızlık girdabına sürükleyen etkenlerin tümünü geride bırakmalıdır. Bir müslüman ahlakını öncelemesi gereken İslamcılığın bu konuda da bir yenilgiye uğradığını kabul ederek sağlam, sahici ve güçlü bir ahlaki yapıyı inşa etmede sahip olması gereken bakışı da bu yüzleşmenin sonucunda elde edebileceğine olan inancını diri tutması ve bir umudu süreklileştirerek yeni bir başlangıcın merkezi karakteri kılmayı başarması elzemdir.

Bir başlangıcın olmazsa olmazı ise bir umutsuzluğun kesinlik kazanmasıdır. Buradaki umutsuzluk, mevcudun işe yararlılığının artık mümkün olmadığı inancının açıklık kazanmasıdır. Çünkü bir umut ışığının varlığı hep mevcudu bir şekilde korumaya matuf bir psikolojik vasatı diri tutar ve yanlışlara yeni yanlışlar eklenerek varlığını sürdürmeye devam eder. Hâlbuki umutsuzluğu kesinleştirdikten sonra mevcudu geride bırakmanın olumsal bir psikolojik vasatını kurmak daha kolay olacaktır. İşte bu kolaylık, mevcut siyasal olanı, toplumsal olanı, iktisadi olanı da geride bırakacak bir zemini işaret ve inşa eder. İnsan kolayca eskiyi terk etmez. Yeniye de adapta olamaz! Bu yüzden umutsuzluğun gücü ile eskiyi aşma ve yeniye adaptasyon normalleşir. Bir şeyden kopmadan yeni bir şeye yönelmek neredeyse imkânsızdır. Bu bütün şartların tükendiğini kabul ederek yeni bir zemine yönelmenin mümkünlüğünü gösterir.

 

Devamı >>>