Tarih: 22.05.2020 18:18

Hiç

Facebook Twitter Linked-in

Çölde zerre, deryada damla olamamak…  Yani hiç olma gayesi…

Buz gibi keskin soğuk yüzüme çarpıyor. Ağaçların hışırtıları gecenin sessizliğini bozuyor. Her yer karanlık, yalnızca dolunaydan dönen ayın yaydığı beyaz ışık… bir yandan soğuk içime işlerken bir yanda karanlığın korkusu beni ürpertiyor. Soğukkanlı bir şekilde yaklaşıyor. Dondurucu ve korkutucu bir katil gibi. Apansız bir sis çöküveriyor geceye ve sislerin arasından çıkıp gelen amansız bir düşman!

Gözlerin daha önce şahit olmadığı kadar dehşetli, kalplerin hissedemediği kadar ürpertici…

O bir ölüm makinesi!

Gözleri İblisten, nefesi güneşin kor ateşinden daha alevli.

Bir kolu şimalde (1), bir kolu cenup (2)da

Bir ayağı şarkta, bir ayağı garbta

Hükümdarlığı muhasır tüm kainatta

Dağlardan yüce bir başı arşa yükselen, etrafında daha nice küçükbaşlar her biri ayrı bir cehennemden.

Gövdesi güçlü zırhlarla bereli. Ne top tüfek, ne silah ne de başka bir icat işlemiyor bedenine.

Öyle öfkeli, öyle hızlı virane ediyor geçtiği her yeri. Her adımda nice hayatlar sönüyor…

Kimi sağır, kimi dilsiz, kimi ama!

Ama hayret! Kimseyi öldürmüyor. Herkes aciz, birer birer yeniyor hasımları. Kime dokunsa o da ondan oluyor. Çetin bir düşman büyüdükçe büyüyor her nefes alışımızda.

İşte şimdi tam karşında. Sıra sende!

Kalabalıklar içinde tek başınasın.

Dost yok, ahbap yok

Silahlar çaresiz, kelimeler kifayetsiz

Ne garip! Kimse seni görmüyor. Sesini işitmiyor. Feryadına koşmuyor. Hatta varlığından bi haber. Koşup yalvarıyorsun kimi sağır, kimi dilsiz…

Peki ya karşımda duran bu mahluk! Onu niye kimse duymuyor görmüyor?

Anlamadın mı hala bu senin savaşın!

Senin kıyametin!

Senin yok oluşun!

Senin varoluşun!

Senin büyük cihadın!

Senin ölümün ya da yeniden doğuşun!

Yapayalnız çıplak ellerinle sen yeneceksin başka çaren yok. Çünkü o canavarı sen yarattın.

Zaaflarınla besledin, günahınla büyüttün, kibrin ile zırh kuşattın.

Alevi de sensin, pençesi de sensin, gazabı da…

O senin içinde, gönlünde, ellerinde, gözlerinde. Zihninin en karanlık köşelerinde. Ondan kurtulmak imkansız!

Boşuna gök yüzüne bakma, ebabil kuşları gelmeyecek!,. yer sarsılmayacak, yıldızlar kararmayacak!

Etrafına bakınma! Görülmez ordular olmayacak.

Diz çöküp yalvarma sakın! Sana merhamet edilmeyecek.

O kim mi?

O senin içindeki sensin!

Sen ondaki ruhsun!

Sen nefesindeki ateş, gözlerindeki alev, kulaklarındaki fısıltı, pençelerindeki güç, burnundaki öfke, damarlarındaki kansın!

O senin nefsin, sen onun bedeni

O senin günahın, sen onun bakışı

O senin arzun, sen onun yüreğisin…

Daha ne duruyorsun ürkek ürkek. Hadi silah kuşan, hazırlan ve cepheye dön.

Sen kimsin peki? Hiç düşündün mü?

Sen kibirsin, gurursun, isyansın

Sen günahsın, haksın, zinasın

Sen aczsin, hevessin, şehvetsin

Sen makamsın, mevkisin, rütbesin, etiketsin

Sen tereddüt, kararsızlık, ve boş bir kabuksun (3)

Mahluktan önce kendini yenmelisin. ‘‘İçindeki zindandan kurtulmalısın. İçindeki zindanı sana tanıtan, varlığın derinliklerinde saklı olan zindancıları, senin için keşfeden bilgi. Seni zindanından kurtaracak güç mü? Bu artık ilim sanatı değil Aşk sanatıdır. Eğer ruhun senin zindanın olmuşsa, aşk hüneri şehadetle onu kırar.

Senin zindanında kurtuluş Aşkladır! Seni sana getirecek, seni sana tahrik edecek, seni sana baş kaldıracak, seni sana isyan ettirecek güçlü bir el gerek’’ (4)

Bu hikmet Aşk’tır. Önce aşkı bulacak, tüm benliğin aşk ateşiyle yanacak.

Şimdi bir kuyudasın, Yusuf’un(as) yanında, seni kuyuya kim attı?

Şeytanın oyuncağı olmuş kardeşlerin mi? Yoksa Yakup’un(as) Yusuf’a duyduğu aşk mı? Hani Yakup’un ciğerparesi, en sevdiği, sakındığı, paylaşamadığı Yusuf’u yani seni, kuyuya attı.

Mızmızlanmanın faydası yok, sınavın başladı çık o kuyudan ama koyu çıkamayacağın kadar derin, nemli ve soğuk? o halde kervanı beklemelisin tıpkı Yusuf gibi! Ama önce bir sınavdan daha geçmelisin.

‘’sınav için de sınav’’ ne ibret verici.

‘’(Ey resulüm) deki: Sizin dua ve niyazlarınız olmazsa, rabbim size ne diye değer versin?… (Furkan77) tevbe kapısı ne büyük nimet. Aç ellerini ‘O’ na dua ve niyazda bulun.

‘İhtilafsız, samimi, teslimiyetçi’ olmalısın.

‘O’ ki tüm kainatı rahmetiyle kuşatan, ol deyip olduran, kalplerimizde gizli olanı bilen sonsuz kudret sahibidir. Muhabbetin kavi olursa, sana kervanı gönderecek. Yoksa kuyuda son bulup yok olacaksın.

Kervan göründü! Ne mutlu sana!

İlk sınavı kazandın. İlk silahını aldın koy onu cebine. tevbe kapısını başarıyla açtın. Suçunu itiraf ettin, pişman oldun, günahından utandın. Bunu rabbine beyan ettin tevbe iksirinden içerek hafifledin ve rabbinle ahidleştin.

Şimdi köle pazarına düştün. Ne çileli bir yol!

Yoksa bıktın, usandın mı hemen? Vazgeçmek yok. Horlanacaksın, değersiz bir eşya gibi pazarda satılacak ve önemsiz bir köle olarak son nefesini vereceksin.

Ya sahibin kim olacak?

‘’Göklerde ve yerde bulunan her şey Allah’ı tespih etmiştir. O azizdir, hakimdir’’(hadid 57/1)

İşte bir yol daha! Aç ellerini ve rabbini tespih et. Dua ve niyazla yakar ve tekrar iste. Unutma ki rabbim vermeyi istemeseydi, istemeyi vermezdi. Ancak:

‘İhtilafsız, samimi, teslimiyetçi’ olmalısın.

Aciz ve değersizsin, hikmeti kendinden sanma. Lütuf sahibi ‘O’dur.

Ey tevbe kapısını açan bahtiyar sen!

Ey köle pazarında değerlenen aciz sen! İkinci sınavı da geçtin. Kibrin mızrağını ve gurur kalkanını ayaklar altına aldın. Yüzünü ağarttın, boyun büktün, aciz düştün ve yine ‘O’na yöneldin.İşte kazandın, bir silah daha! Al onu koy heybene. Aşka bir 6 adım daha yaklaştın. Aşkı bulmak mı? Henüz yolun çok başındasın! Sabret.

Büyüdün, firavunun sarayında ay yüzlü Yusuf(as) oldun. Züleyha’nın gözü üstünde. Sen aşka varamadın lakin aşkı arayan sende, aşkı buldu züleyha! İblis yanında dert ortağın, sırdaşın. gaflete düşme, Zinâya yaklaşmayın o cidden hayâsızlıktır, kötü bir yoldur.” (İsrâ: 17/32) uyarısını dinle ve sakın hayasızlık deryasına dalma. Zaafa düştün ve zindandasın.

Ah! Bu ne bedbaht, be ne berbat bir çile.

Şimdi o zindandan kurtul. Hatırla Yusuf(as) nasıl çıkmıştı oradan? Unuttun mu? Yusuf’un gömleği arkadan yırtılmıştı. Yusuf çıktı zindandan hükümran oldu. Sen hala zindandasın. Çünkü senin gömleğin önden yırtılmış.

‘’Gömleği önden yırtılmak’’ (5) ne talihsiz, ne hazin ne rezil bir etiket! Sen, zayıf ve hayasız varlık! Ne kötü bir yol seçtin. Yenildin, düştün. Kalen yağma edildi. Servetin ganimet, şerefin esir edildi. ‘’ilk bakış sana ama ikincisi aleyhinedir’’(hadisi şerif) uyarısına uymadın. Verdiğin mücadeleyi heba ettin. Yusuf’un Züleyhası vardı gömleğini arkadan yırtan, sonra zindana düşüren, sonra hükümran kılan.

Senin Züleyhan kim?

Seni kendine çağıran kim?

Seni şehvet çukuruna çeken,

Senin ateşine odun taşıyan,

Senin kuyunu kazan,

Senin kulağına neşeli şarkılar fısıldıyan,

Senin ipini çeken kim?

Ey ‘HİÇ’ olma yolunun yolcusu!

Ey sefil insan!

Ey günahkar sen!

İşte en zor sınavın burada başlıyor. Nefis zindanından kurtar kendini.’’Sen, her şey olabilecek hiçbir şey! Sen Adem olmalı, tarih serüveninde savrulmalı, Adem’in yazgısıyla yaşamalı ve kendi zorbalığından azade olmalısın.’’ (6) Başka kurtuluş yok!

Habil ol, kardeşinin ellerinde başın ezilsin

Musa ol, yar denizleri kurtul firavundan

Yunus ol, gir balığın karnına arın utancından

Zekeriya ol, ağaç kovuğunda biçsinler seni

İbrahim ol, gir gönül mabedine savur baltanı, yık diktiğin bütün putları

İsa ol, geril çarmıha hisset ruhundaki ızdırabı, çileyi, azabı Nuh ol, öyle bir gemi inşa et ki; yüreğinin gaflet bataklığından, aşkın engin sularına götürsün seni. Şimdi aşk denizindesin! Artık hazır sayılırsın, çık şimdi canavarın karşısına. Kuşan manevi silahlarını, geçir üstüne tevbe zırhını!

Anan, baban, kardeşin

Eş, dost, akraban

Hepsi sana karşı, sana düşman yaratık ile müttefik!

Bir sen varsın karşıda birde AŞK!

Aşkı buldun ne mutlu sana!

Artık Allah ile müttefiksin!

’Hasbunallahu ve ni’mel vekil’’

‘’Allah bize yeter, o ne güzel dost ve ne güzel vekildir’’ dedin.

Allah ile dost olmak!

Allah ile müttefik olmak!

Allaha aşık olmak!

Ne müstesna bir ayrıcalık. Ne ulvi bir makam. Ne güzel bir zafer. Artık İbrahimsin! Öyle bir makama vardın ki, ‘O’nun yolunda İsmail’ini kurban edebilirsin. İbrahim’in İsmail’i kalbindeki sevgi idi.

Senin İsmail’in kim?

Senin İsmail’in belki de sensin! Tereddüt etmeden daya bıçağı boğazına. İbrahim olmak kolay değil. En sevdiğinden, gönül parenden, ömür sermayenden, yani kendinden vazgeçmektir.

Sen buna hazır mısın?

Senin İsmail’in kim?

Senin İsmail’in senin içinde. Senin İsmail’in, besleyip büyüttüğün nefsin ta kendisi. Yani o mahluk, yani o canavar! Sarıl şimdi boğazına, daya bıçağı, merhamet gösterme, zaafa düşme, iblise kanma, vesveseye aldırış etme, yap artık bitir bu vefasız şarkıyı!

Sen ki, Allah ile müttefik olmuş bir fatihsin

Sen ki, küfür elbisesini yırtıp atmış bir derviş

Tevbe zırhını kuşatmış bir mücahitsin. Akıt damarlarında irinleşmiş günah kirini. Yere serilsin canavarlaşmış nefsin cesedi. Parçalara ayır her bir uzvunu, ayrı ayrı diyarlara savur.

Sen büyük komutan! Şimdi’’ tevhid ordusunu aşk ülkesine ulaştırdın. Ama; Rehavete kapılmak yok!

Gevşemek yok!

Silahları bırakmak yok!’’ (7)

‘’Çünkü en şanlı zaferinden sonra dahi tehlikedesin! İçindeki canavarı yendin. En sinsi düşmanını yüreğinden söküp attın. Fakat düşman bir değil türlü türlü.’’ Artık düşman dışarıdan saldıracak. Hiç bıkmadan, usanmadan. Birini yensen diğeri gelecek. Şekli, şemali, sayısı ya da sonu yok.

Zira bu sefer düşman iblis olacak!

‘’Dün seni aldatmak için İsmail’i, Yusuf’u, Züleyha’yı bahane ederken, bu sefer zaferini, gururunu ve de aşkını bahane ederek seni tekrar kibir çukuruna gömmek isteyebilir.’’ (8)

Bu bitmek tükenmek bilmez bir savaştır. Her daim gözün silahta, elin tetikte, gözlerin açık, şuurun yerinde olmalı.

Kalbindeki aşk ile;

Çölde zerre, deryada damla olamamanın yani ‘HİÇ’ olma dergahının bir talebesi olma mücadelesiyle yaşamalısın…..  Selam ve dua ile….

____________________

Dipnotlar:

1Şimal

2Cenup

3Hac, Ali Şeriati

4) Hac, Ali Şeriati

5) Şahin, Haydar

6) Hac, Ali Şeriati

7) Hac, Ali Şeriati

8) Hac, Ali Şeriati




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —