Kitabın farklı coğrafyalarda yaşayan insanları birleştirip kaynaştıran ve dahası yönlendiren çarpıcı bir örneğini Üsküp Kitap Kulübü'nde okudum. Daha da önemlisi genç yüreklerin ne kadar da ilgiye ihtiyaçları olduğunu, yönlenmeyi beklediklerini ve küçük bir dokunuşun onların hayatlarında ne kadar kıymetli olduğunu da bu çalışmayla yeniden müşahede etmiş oldum. Bir de gönül coğrafyamız Balkanların bizim için ne kadar ehemmiyetli olduğunu ve bizim de onlar için ne ifade ettiğini de yine bu kitap sayesinde hatırladım. Nihayetinde yapılan belki de birçok kişi için bilindik sıradan bir faaliyet olabilir ama işin içerisine gönlünüzü de katarak karşılık beklemeksizin samimice yaptığınızda neticesinin ne kadar önemli olduğunu görmemek elde değil. İşte "hem okudum hem de yazdım" mottosu ile yayınlanan Üsküp Kitap Kulübü çalışması bana bu değerlerimizi yeniden anımsattı.
İstanbul'dan Kuzey Makedonya'nın Gostivar şehrine uzanan bu gönül köprüsünün nasıl kitaplarla nakış nakış işlendiğine şahit oluyorsunuz bu çalışmada. Roman ve Coğrafya kitabının yazarı Necla Dursun Hanım'ın öncülüğünde yıl boyunca yapılan bu okuma etkinliklerinin en önemli bağlayıcı unsuru ise kitap. Bu çalışmayla gönülleri onarıp inşa eden kitabın büyüleyici etkisine tanık oluyorsunuz böylece.
Nasıl mı?...
Kısaca özetliyeyim ama siz detaylarını kitaptan okuyun mutlaka. Kuzey Makedonya'nın Gostivar şehrinde liselerde okuyan öğrencilerden oluşan yaklaşık 25 kişilik okuma grubu her ay belirlenen bir kitabı okuduktan sonra bir araya geliyorlar. En başta hatırlatmış olalım; bu bir okul faaliyeti değil, gönüllü katılım esasına dayalı bir kitap okuma etkinliği. Tabii başlangıçta okunacak kitap ismi ve buluşma tarihi belirleniyor, gerekli görev dağılımları yapılıyor ve kulüp üyelerine okunacak kitap dağıtılıyor. Mesela bu proje kapsamında beş kitap okunup değerlendirilmiş: Agatha Cheristne'nin On Kişiydiler, Richard Bach'ın Martı, Stefan Zweig'in Satranç ve Eleanor Coerr'in Sadako kitapları mercek altına alınmış bu kitapta. Nikolay Vasilyeviç'in Gogol'un Paltosu kitabı da bu kapsamda okunmuş ama değerlendirmesi bu kitapta yer almıyor. Yaklaşık bir ay süren okuma faaliyetinin ardından her kitap değerlendirmesi için belirlenen mekânda bir araya geliniyor. Aynı gün İstanbul'dan da yazar ve öğrenci konuklar programa katılım sağlıyor. Kitapla ilgi hazırlanan sunumlar takdim ediliyor ve kitap müzakeresi yapılıyor böylece. Herkese söz verilip kitap değerlendirmesi ve tartışması zenginleştiriliyor.
Kitabın vesile kılınarak bir araya gelinmiş olması başlı başına bir etkinlik aslında. Konuşulan mevzular, kitabın anlattıkları, sunumlar bir yana, yapılan bu ve benzeri etkinliklerin en önemli çıktısı; kaynaşma ve dayanışmayı sağlamış olmasıdır hiç şüphesiz. Bir de katılım gönüllü sağlanıyor ve üstüne emek de harcanıyorsa tadına doyum olmaz. Üsküp Kitap Kulübü'nün bu kıymetli etkinliği bu yönüyle örnek alınacak takdire şayan bir davranış olarak okunmalı. Faaliyete katılan öğrencilerin izlenimlerinden de anlıyoruz ki; bu etkinlik hayatlarına çok şey katmış ve kendileri için unutulmaz bir hikâyeye dönüşmüş durumda. Belki de bu faaliyet birçok gencin yönelimini bulması anlamında anahtar rol oynayacak.
Bu etkinlikte sadece kitap müzakere ve değerlendirmesi ile yetinilmiyor tabii. Her buluşmada bir de Türkiye'de markalaşmış bir yiyeceğin uygulamalı tanıtımı da yapılıyor. Örneğin Malatya kayısısı, Çorum leblebisi... Sonuçta ise gençlerin ömür boyu unutamayacağı bir kaynaşma ve dayanışma örneği ile birlikte bir hikâyeleri de oluşmuş oluyor. Hep birlikte yapılan şehir gezmeleri ise etkinliklerine renk katmış olmalı. Vardar Nehri'ne uçurulan kâğıttan martılar da…
İşte gençlere dokunmak budur. Gençlerin gönlünü kazanım onların kedilerini bulmalarına yardımcı olabilecek güzel bir faaliyet böyle yapılabilir ancak. Özellikle de yaşadığımız haz-hız çağında onları hayırlı işlere motive etmek adına güzel bir yöntem. Hem faaliyet, hem de eğitim, kaynaşma, dayanışma… İşin doğrusu bütün eğitici-öğretici faaliyetlerin bu ve benzeri yöntemlerle yapılması gerekir. Severek yapacaksın ve bu faaliyetleri yaparken de faydaya dönüştürmüş olacaksın böylece. Bu örnek yıllardır kangrenleşmiş eğitim sorunumuzu çözmenin küçük bir adımı olabilir aslında. Hem Sivil Toplum Kuruluşları'nın hem de resmi eğitim kurumlarının bu sese kulak vermesinde fayda var. Umarız yankısını bulur.
Bütün bu faaliyetlerin mimarı Yazar Necla Dursun Hanım yapmış oldukları bu etkinlikleri kitap bütünlüğü içinde yayına hazırlayarak önemli bir iş ortaya çıkarmış. Yoksa nasıl haberdar olabilirdik ki? Kısaltılmışı ADEKSAM VE MATÜSİTEB olan kuruluşlar da bu güzel etkinliği destekleyen paydaşlar. Burada kitapta önsözleriyle Üsküp'ten seslenen Bilal Sucubaşı ve Tahsin İbrahim isimlerini zikretmek lazım. Zira onlarında bu çalışmalarda ciddi katkıları var. Hâsılı; bu çalışmayla hem tarihe bir kayıt bırakılmış, hem de yeni kuşaklara bir örneklik oluşturulmuş. Emeği geçenler sağ olsun.
Son olarak Okur Kitaplığı'ndan basılan bu kitabın benim için en çarpıcı yönlerinden biri de; kitap okuma grubu öğrencilerinin kitabın son bölümünde yer alan yazıları oldu. Yaşlarına nazaran dil ve üslup açısından son derece seviyeli düzyazı, öykü ve şiirler var bu kitapta. Üsküp Kitap Kulübü bir okuma grubu değil sanki bir yazı akademisi adeta. Kitap okuma üzerinden gençlerin bu yazma becerilerinin keşfedilmiş olması en büyük kazanımlarından biri hiç şüphesiz. Ve önerim; yeni yapılacak kitap okuma programlarında mutlaka yazma ile ilgili etkinlikler de yer almalı. Böylece bu okuma grubu bir yazı akademisi vazifesi de görmüş olur. Kim bilir belki de geleceğin önemli yazar ve şairleri bu gruptan çıkar.
Üsküp Kitap Kulübü
Necla Dursun
Okur Kitaplığı
Haziran 2025 (88 Sayfa)
Kaynak: kitap haber