Hayrettin Hoca, ne demek istiyor?

Hayrettin Karaman Hoca´nın Yeni Şafak Gazetesi´nde; aynı konuları içeren, ilki 13 Haziran 2019 tarihli ?Doğrucu Davut olmak? diğeri ise, 14 Haziran 2019 tarihli ?Kötüyü ayıklamak (Ayıkla pirincin taşını)? iki yazısı, iki gün üst üste yayımlanmıştı. Hoca,

Hayrettin Hoca, ne demek istiyor?

Yeni Şafak Gazetesi´nin ?ilahiyatçı´ Hayrettinn Karman 14 Haziran 2019 tarihli?Kötüyü ayıklamak (Ayıkla pirincin taşını)? başlıklı yazısının girişinde: ?Pirinç pilavını yerken dişlerin kırılmasını önlemek için pirincin taşını iyice ayıklamak gerekir, lakin ayıklamanın bazı zorlukları da vardır; bazı taşlar pirince çok benzer, bazen taş çok olur ayıklamakla bitmez, ayıklamaya karşı olanlar ince ayıklamaya mani olurlar?? ifadesini kullanıyor.

? Ve ?İşte bu ters durumlar yüzünden iyiyi kötüden, faydalıyı zararlıdan, layık olanı olmayandan ayırmak zor veya imkânsız olunca söylenen ?Ayıkla pirincin taşını? deyiminin de bir hikâyesi varmış´:diyerek mevzua giriyor.

Buraya kadar her şey ?normal.

Daha sonra ise, ?Ayıkla pirincin taşının hikmetine(!) binaen, hikâyeyi anlatmaya çalışıyor.

Hikâye, Yavuz Selim döneminde, Osmanlı toprağına ?yeni´ katılan Yemen´de, çıkan bir isyanı ?güzellikle´ bastımla esnasında, bir kaza sonucu dökülüp yere saçılan pirincin içerisine, taşı ile birlikte bir miktar çöl kumu karışıyor.

Bu vesileyle, orduda bulunan bir Yeniçeri askeri, taşla birlikte pirince karışan çöl kumuna bakarak ?Hadi ?ayıklayın bakalım pirincin taşını´ şimdi? dediği rivayet edilir.

Hayrettin Hoca, bundan hareketle ?Beğenilen bazı yöneticilerin yakın veya uzak çevrelerinde, genel olarak icraatı takdir edilen bir iktidarın bir kısım mensuplarında ahlak, liyakat, adalet, hakkaniyet bakımından arızalar, eksikler, çürüklükler oluyor, iyi niyetli bazı insanlar da yetkili sorumlular bunları niçin ayıklamıyorlar diye ?haklı olarak? yakınıyorlar; yakınmakla kalmıyorlar, Doğrucu Davutluk adına olur olmaz zamanlarda biraz da abartarak ve genelleme yaparak şikâyetlerini yayıyorlar. Siperde bekleyen muhalefet -ki, kendilerinde de ayıklanacak pek çok unsur olduğu halde bunu yapmazlar- fırsatı kaçırmıyor, iktidar dostlarının yersiz ve zamansız ifadelerini kullanarak amaçlarına ulaşmaya çalışıyor, bazen de ulaşıyorlar.? Tespitinde bulunuyor.

Buraya kadar da normal?

Hoca, yine bundan hareketle ?Dostlar, ?Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak? akla ve hikmete uymaz.?diye ?kesin´ bir ifade kullanıyor.

Bu normal mi? Bakacağız?

?Ülkemiz siyasi arenasında iktidara gelme mücadelesi yapan partilere bakıyorum, bunlardan, mevcut iktidar dışında birinin tek başına iktidar olması mümkün görünmüyor. Koalisyonların da ne bela olduğunu yaşadık gördük. Mevcut iktidarı yıpratmak ve yok etmek isteyen iç ve dış mihraklara bakıyorum; bunların ve özellikle dışarıdakilerin ve içerideki ?yönü ve davası farklı olanların? derdi ahlak, liyakat, hak-hukuk değil (keşke olsa), dertleri ve hedefleri Türkiye´yi teslim almak; mel´un emellerine mani olmaya çalışan, zalimlere karşı dik durup hiç değilse hakkı söyleyen lideri bertaraf etmekten ibaret. Dünyayı güce dayalı zulümle yöneten güçler ne yazık ki, bazı adı Müslüman olan liderleri/ülkeleri teslim aldılar, ümmetin malını ve canını bu hainler sayesinde çalıyorlar. Türkiye´yi de -Allah korusun- teslim alırlarsa hem maddi hem de marevi olarak kayıplarımız çok büyük olacaktır.?

Hoca, burada,  AK Parti´nin neredeyse yirmi yıla ulaşacak olan iktidarı döneminde, o da yine Batıcı´ konsept içerisinde sürdürmeye çalıştığı muhafazakâr tandaslı kalkınmacı politikalarının, sonuçta ülkeyi ve toplumunu türüne özgü bir şekilde Batılılaştırma çabası içerisinde olduğu ve yoluna bu minvalde devam ettiği bilinen bir şeydi?

Kaldı ki AK Parti iktidarı da, Kemalist modernleşmenin yerine(ontolojik) ?yine´ Batının da onayını alarak, muhafazakâr modernleşme(formel-şekilsel) yoluna girmişti.

Bunun yanında, tüm toplumsal kesimleri ilgilendiren ve bundan dolayı da birçok toplumsal kesimin(İslamcı, solcu vb.) başından beri AK Parti´yi destekledikleri, ama 12 Eylül referandumu ?milat´ olmak üzere, 17/24 Aralık sürecinde başlayan ve 15 Temmuz ile zirve yapan süreçte, bir otoriterleşmenin başladığı ve birçok toplumsal mağduriyeti de çoğaltarak günümüze kadar gelmişti.

Toplumsal hoşnutsuzlukların başlaması ile birlikte, AK Parti iktidarının, birçok toplumsal kesime uygun düşen görece de olsa ?iyi hallerin´ bu otoriterleşme ile birlikte, konjönktür gereği yanına aldığı/ya da kendisinin yanaştığı MHP´nin katı milliyetçi tavrı da eklenince, başta Kürtler olmak üzere birçok toplumsal kesim AK Parti´den umudunu kesmiş ve gözle görülür bir şekilde ondan kopmuştu.

Bu kopuşun, 31 Mart ile birlikte, 23 Haziran´da da kendini göstereceği pek de yabana atılamazdı: AK Parti´nin ve özellikle de İBB adayı Binali Yıldırım´ın, bu seçim döneminde Kürtlerle ilgili ?yeni ve sıcak´ yaklaşımına rağmen.

?Rağmen? diyoruz. Zira karşı taraf ve taraflarında eli armut toplamıyordu. Hemen herkesin, izleyeceği, izlediği politikaları vardı. Sonuç alırlar, ya da alamazlardı. Ama bu AK Parti´nin geleceğine hiç de olumlu bir manzara sunmayacaktı. Yine zira bu saydığımız toplumsal kesimler ?bilinçli´ bir şekilde küstürülmüş ve çemberin dışına atılmıştı.

Hayrettin hoca, bunca olan bitenden sonra ?Meseleye pirinç ayıklamakla başlayıp bu noktaya geldik; şunu demek istiyorum:1. Bize benzeyen ülkelerde tasfiye (pirincin taşını/kötüleri ayıklamak) kolay değildir, ama yapılmalıdır.(El´an doğru, ama?)

2. Savaş sırasında âdî suçluların cezası infaz edilmez ve biz zalimlerle savaş halindeyiz. Her şeyin uygun bir zamanı vardır ve bunu gözetmek gerekir.(Bu da kısmen doğru, ama hangi savaş?)

Islah niyetine dayalı olup hikmete de uygun olan her uyarı, tenkit, gayret makbuldür elbette, ama Doğrucu Davutluk adına düşmana fırsat vermek ve bindiğimiz dalı kesmek de makul ve meşrudur diyemem!(Bu konuda, Hayrettin hocayı tenzih ederiz, ama özellikle de gerek siyaset sahnesinde olmak üzere, birçok ?Müslüman´ kanaat önderinin, İslamcı STK´ların vb. çeşitli vesilelerle, hem de yıllardır yapmış oldukları ve halen de yapılan, çoğu da olumlu ve dostane eleştirilere yönelik, ?tamam mesaj alınmıştır, gereği yapılacaktır´ meyanında bir cevap verilmemiştir.

Eğer olumlu bir cevap verilmiş olsa idi, ?elden ne gelir ki´ kabilinden´ olabilecekler dışında birçok konuda, işler daha iyi olabilir, toplumsal rahatsızlıklar vuku bulmaz ve şimdiki manzara da öngörülmezdi.

Ama ders alınmadıktan sonra?

_______________

Hayrettin Karaman Hoca´nın Yeni Şafak Gazetesi´nde yayımlanan yaılarını linki:

1) https://www.yenisafak.com/yazarlar/hayrettinkaraman/dogrucu-davud-olmak-2051696

2) https://www.yenisafak.com/yazarlar/hayrettinkaraman/kotuyu-ayiklamak-ayikla-pirincin-tasini-2051707