Haydarpaşa ve Sirkeci Garında Neler Oluyor?

Veysi Dündar'ın Yazısı; Ekrem Başkanı bu denli kızdıran Haydarpaşa ve Sirkeci Garı’nın etkinlikler için kullanımına dair ihalede İBB’yi Patagonya Büyük Şehir belediyesi muamelesine tabi tutmuş bir kamu kurumu.

Haydarpaşa ve Sirkeci Garında Neler Oluyor?

Ekrem İmamoğlu Cuma akşamından beri çakmak çakmak gözler ve ateş püsküren bir ifade ile her yerde.
Zaten itibarı facialarla yıpranmış olan TCDD bu defa da şehre karşı ağır ihmal ve kusur içeren bir zincirin parçası olmuş belli ki.
TCDD’nin yalanlamadığı iddialara göre tabii ki.

Ekrem Başkanı bu denli kızdıran Haydarpaşa ve Sirkeci Garı’nın etkinlikler için kullanımına dair ihalede İBB’yi Patagonya Büyük Şehir belediyesi muamelesine tabi tutmuş bir kamu kurumu.
Tam 25 yıl dile kolay yönettikleri İstanbul’un Belediyesinin kurumlarını bir çırpıda çizen siyasi iktidarın bu ilk icraatı değil. İBB iştiraklerine tabela şirketi muamelesi yapan aklı Hamidiye Suya dair yapılan taarruzda da teşhis etmiştik.

İBB gibi bu şehrin protoplazmasına hakimiyet kurmuş, deyim yerindeyse borusunu öttüren kuruma reva görülen muamele hayretten de öte bir duygu uyandırıyor.
Bu kadarı olur mu dediğimiz bir senaryonun sahnelendiğini görüyoruz.
İBB’yi Haydarpaşa’dan ve Sirkeci’den uzaklaştırıp Okçuluk Vakfına emanet etmek ancak buraları devletin bir malı mülkü olarak görmemekle açıklanabilir.

İhale yasasına tabi bir kamu kurumunun kendi ihale şartnamesini hiçe sayacak kadar gözünü karartmasına başka gerekçe bulmakta zorlanıyorum çünkü.
İhaledir, idarenin tasarrufudur denemez. Zaten denemiyeceği için de pazartesi günü bir avukatlar ordusu eşliğinde suç duyuruları için mahkeme kapısında toplanılacak.

Memlekette iş güç sıkıntı bitmemiş gibi, bir de bu dertle dertleneceğiz.
Yazık desek de iktidarın 2-0 yenildiği İstanbul’da hakem kararı, federasyona başvuru, olmadı kural değişikliği ile mağlubiyette en azından farkı azaltma çabası bunlar.
Yine de her seçimde trigonometrik artan farklara bakıldığında amaca ulaşmanın hiç de kolay olmayacağını söylemem lazım.

İstanbul’da halkın tercih etmediği AKP stili yönetimin devlet zoru ve kabzı ile ve tabir yerindeyse kateter açıp serumla verilme gayretine karşı şehremini İmamoğlu’nun ve arkasındaki geniş halk desteğinin direneceğini düşünenlerdenim. Bu direnme tabii ki hukuk, demokrasi ve yasa sınırında olacaktır.

Zaten ihalenin keyfi modifiyesi ilk elde hukukun elinde kalacak, demokratik açıdan sorgulanacak ve nihayetinde yasa ile sınanacaktır. Bütün bunlara rağmen örneklerini çokça gördüğümüz üzere, “atı aldık Sirkeci’ye, oradan da Haydarpaşa’ya geçtik” denebilir. Daha önce olduğu gibi…

Okçuluk Vakfı başkanı daha önce belediyelere sırt dayamanın yanlışından dem vurmuştu. Bu defa daha sağlam bir sırtla ikame edildiğini görüyoruz. Buna başka bir açıklama ve gerekçe de bulamıyoruz.

‘Yanlış hesap Bağdat’tan döner’ derlerdi eskiden. 
İstanbul’da iktidarın yanlış hesapları Bağdat Caddesinde %90 kesafetle Ekrem İmamoğlu demiş olan halk iradesinden dönünce buraların tuzu kuru denmişti. İkinci defa yapıldığında İstanbul’un 2 ilçesi dışında topunda azınlıkta kalmanın dayanılmaz hafifliğini yaşayan da aynı iktidar oldu.

Ekrem İmamoğlu’nun çocukları süte doyurması, gece toplu ulaşıma başlaması, canlı yayında İstanbul’un meclisini İstanbulluya seyrettirmesi ile başlayan ‘her şeyi çok güzel yapma süreci’nde iktidar bir sakal traşına niyet etmiş görünüyor.
Lakin sakal gür çıkar da tek elle yapılan traştan da pek bir hayır gelmez. Diğer elin başına 23 Haziran’da neler geldiği herkesin malumu çünkü.

Bu yazıyı yazıyor, İstanbul Boğazına, Haydarpaşa ile Sirkeci’nin orta yerine atıyorum.

Hayrını ister balık bilsin, olmazsa Halik bilecektir.
İktidar tek elle giriştiği bu tuhaf ve dışarıdan gayet acayip görülen operasyonlarda o eli de kaybederse bu defa işi daha da zorlaşacak.
Benim nacizane tavsiyem İstanbul halkının iradesi ile fazla iddialaşmamak.
Çünkü eller gittikten sonra ayaklar daha da yorulacaktır.
Ondan sonra iş başa düşerse elsiz ayaksız hiç de kolay olmayacaktır.