Hayatın Dışına Atılan Ses/ler

Eğitimci yazar Ahmet Örs, birkaç yıl önce vefat eden yazar ve düşünür Akif Emre’nin ardında “onunla ilgili” görüş ve gözlemlerini yazdı.

Hayatın Dışına Atılan Ses/ler

Akif Emre yaşarken şaşkınlık içindeydim. Esastan eleştiriler yapıyordu. Yazdığı gazeteyi yönetenler ve okuyanları da anlayamıyordum. Ya Akif Emre’nin yazdıklarını anlamıyorlar ya da kendi kendilerine öz eleştiri bâbından veyl çekiyorlardı.

İkincisinin mümkün olduğuna inanmıyorum tabi. Akif Emre’nin ilkesel beyanlarını kavrayacak entelektüel bir zemin bahsettiğim çevreler için yeterince mevzubahis olmadı. Yaşadığımız süreç ve ortaya konan ürünler bunun kanıtıdır.

İslami çevrelerin iktidarla sınanma süreçleri Akif Emre’nin üzerinde ısrarla durduğu bir alandı. Kendini müslüman olarak tanımlayan çevreler onun yazılarında işaret ettiği hassasiyetleri ısrarla ve arsızca çiğnemeye devam ettiler. İktidar tecrübesiyle temasın giderek yozlaştırıp çürüttüğü çevresinin zirve yapmış halini görmeye ömrü yetmedi. Bilemiyorum, bunu nasıl değerlendirmeli!

Akif Emre’nin hem İslami şahsiyete dâir vurgusu hem de dünyayı entelektüel bir yeterlilikle kavrama cehdi örnek şahsiyetiyle birleşiyordu. Bu anlamda hakikaten bambaşka biriydi. Belki biz daha bir keskinliği önceleyen tavrımıza yakın bir tutum da bekledik kendisinden ama herkesin ayrı bir usul ve üslûbunun olduğunu da kabul ediyoruz elbette.

İçinden geçtiğimiz neoliberal tahakküm ve çürütücülüğü izah sadedinde çok çaba gösterdi ama bulunduğu mahallenin onun işaret ettiği istikamete bakma arzusu yoktu.  Rahmetli bunu göremedi mi, gördü de aşamayacağı bir çaresizliğe mi mahkûm oldu? Bunları kendisiyle müzakere etme niyetim maalesef bir türlü gerçekleşemedi.

İslam halklarının düşünsel sefaletinin yaşanan mağlubiyetlerin asıl müsebbibi olduğuna dönük sağlam eleştirileri, hamasetin ötesine geçip problemlerimizle yüzleşmeye davet eden tavrı Atasoy Müftüoğlu ile paralellik arz ediyordu ancak Ortadoğu’nun ve müslüman halkların içinden geçtiği kaotik süreç onun değerlendirme ve çağrılarını da boğuverdi maalesef.

Hz. Peygamber’den İslam’ın kendisine, Kur’an’a;  Mehmet Akif’ten Nuri Pakdil’e,  Akif Emre’ye değin birçok kıymet mesnetsiz bir yücelti ve abartıyla hayatın dışına atılıyor. Akif Emre’nin ardından yazılanlara bakınca yaşarken anlaşılmak istenmeyen fikriyatının, eleştirilerinin az önce bahsettiğimiz yüceltici tavırlarla hepten ötelendiğini, hatta tahrif edildiğini açıkça görebiliyoruz.

Düşünsel-ahlâkî temelde yapmaya çalıştığım değerlendirmenin somut karşılığını Akif Emre’nin cenazesinde de gözlemlediğimi hatırlıyorum. Kendilerini rahatsız/tedirgin eden adamı ahirete yolculamak birçok katılımcıda hangi karmaşık duyguları uyandırmıştı acaba?

Büyük oranda sığ sağcı hat üzre konumlanan mahalleyi kendi lisanınca uyarıp durdu ancak ölümünden sonra kendisi için üretilen çoğu anma diline bakınca eleştirdiği zihniyetin kendi mirasını da ifsad etmeye ne kadar azmettiğini bir kez daha görmüş olduk.

Akif Emre ile hiç yüz yüze gelmedim ama kendisiyle birkaç telefon görüşmemiz oldu. Özgür Yazarlar Birliği derneğimizin programlarına davet ettim konuşmacı olarak. Ortak endişelerimiz için Akif Emre tercümanımız olacak isimlerdendi. Her seferinde bazı engeller çıktı, program yapamadık ama işaret ettiği meseleleri gündem etmeye inşallah devam ettik ve edeceğiz.

Rabbimiz rahmet eylesin, sözünü kendisinden çok sonra da olsa anlaşılır kılsın.

 

Kaynak: Yeni Pencere