Tarih: 09.04.2020 04:19

Gıda sektöründe temel sorun

Facebook Twitter Linked-in

Öncelikle şu noktayı belirtelim. Bugün nasıl ki bir insan tek başına yaşamını zor sürdürürse ülkelerin de kendi kendilerine yetmeleri zordur.

“Görece üstünlükler teorisi” aslında bu temel üzerinden kurulmuştur. Herkes ve her ülke veya bölge üstün olduğu üretim ve beceride uzmanlaşır. 

Hatta ‘Kümelenme’ dediğimiz üretim bölgeleri de bu tez üzerinden hareket eder. Bir bölgede belirli bir üretim alanında kümelenme sağlanır ve o bölge tedarik zincirinde birbirine yakın üretim alanlarından oluşur. 

Bugün ülkemizde Bursa ve Sakarya-İzmit otomotiv sektöründe bir kümelenme bölgesi oluşturmuştur. 

Ülkemizde tarım alanında da bölgesel ekim alanlarının kümelenme şeklinde üretimleri söz konusudur. Mesela Karadeniz Bölgesi fındık ve çay konusunda kümelenmiştir. 

Konya tahıl ambarı olarak anılırken, Antalya yaş meyve sebze ve turfanda üretim bölgesidir. 

Ülkemizde tarım üretimi bakliyatlardan tutun, tahıla kadar oldukça elverişli bir alana sahiptir. Sulama imkânı sayesinde su kıtlığının da aşılmaya çalışıldığı görülmektedir. Konya Ovası Projesi

KOP ve Güneydoğu Anadolu Projesi GAP başlıca sulama projelerimizdir. 

Kısaca bizler gıda konusunda iyi bir alana sahip bulunuyoruz. 

İyi ama bu alanı ne kadar verimli kullanabiliyoruz? 

Bu konuda oldukça sıkıntılı süreçlerimiz elbette var. Mesela miras yolu ile arazilerin bölünmesi bir sorundur. Ya da eğitim sisteminde taşımalı düzen ile köylerin boşalması da bir sorundur. Ama temel sorun çiftçi ve üretim değildir. 

Gıda sektöründe temel sorunumuz çiftçinin ürettiği ürünün ucuza alınmasıdır. 

Bu bakış açısı ülkemizdeki gıda sorununda çok ciddi politika değişikliğini de içerir. Mesela fiyatları dengeleme noktasındaki ithalat kararları tekrar gözden geçirilmek zorunda kalır. 

Söylediğimi tekrar edeyim: Sorun çiftçi de değildir. Ana sorun tarım politikalarında da değildir. Elbette tarım politikalarında eksiklik vardır ama temel sorun TARLA değildir. 

İlk temel sorun çiftçinin kazanamamasıdır. Bakınız 2010-2020 yılı ağırlıklı enflasyon, gıda enflasyonu ve yaş meyve-sebze enflasyonuna bakıyoruz. 

2020 yılına geldiğimizde tarla fiyatı ile gıda-raf fiyatı arasında makas yüzde 22,9 açılmıştır. Yani çiftçi genel enflasyonun yüzde 8,7 daha altından ürün satarken, raftaki gıda satış fiyatı yüzde 22,9 daha yüksektir. 

Çiftçi ucuza üretiyor ama fiyatlar raflarda artıyor. Temel sorun budur. 

Çiftçinin eline kazanacak bir para geçmediği için üretimde bazı alanların devre dışı kalması, ekilmemesi söz konusu olabilir. 

Hele siz çiftçiye kazanacağı bir düzen kurun bakalım. İşte o zaman ülkemizde tarla üretimi ne seviyeye gelir görürüz?

Çiftçinin para kazanamadığı bir yerde nasıl oluyor da gıdanın raf fiyatları hızlı yükseliyor? 

İşte temel sorun burada.

Mesela perakende sistemimiz ne kadar zincir market şeklinde yoğunlaşmış ise tüketimi zaruri gıda ürünlerinde de fiyat artışı başlamış. 

Fiyat gelişmelerinden baktığımızda bozulma 2013 yılında başlıyor. Ve her ne hikmet ise tarla fiyatı ile raf fiyatı makası sonrasında nerede ise hiç azalmıyor. Ta ki, 2019 ikinci yarısına kadar. 

Şöyle söyleyelim: 2019 ilk yarısında tarla fiyatı ile raf fiyatı makası (2010 sonrası) yüzde 21’lerin üzerine çıkmıştı. Artık bu fark yüzde 18,60 seviyelerinde. Yani son 5-6 ayda düzelme yaşanıyor. Bu düzelme tarla fiyatındaki artışın etkisi ile yaşanırken, raf fiyatlarında da genel enflasyonun gerisinde kalma ile sağlanmış. Yani iki taralı bir düzelme oluyor. 

Nisan 2019-Şubat 2020 arasında 12 aylık ortalamaya göre tarla fiyatı yüzde 14,85 artış gösterirken, raf fiyatları sadece yüzde 6,24 artışta kalmış. Ama umarız ki bu düzelme enflasyonda veri alım yönteminden kaynaklı suni bir düzelme olmasın. 
İşin özeti şu: 

Gıda konusunda üretim yelpazesi oldukça geniş olan bir ülkeyiz. 

Çiftçimiz zararına bile olsa hala üretmeye devam ediyor. Bu çiftçinin ürününe daha fazla destek vermemiz gerekiyor. 

Sorun perakende ve ulaşım maliyetlerinde yatıyor. Mesela gıda taşımacılığına ya alternatif yollar bulmalıyız veya KÖİ yollarında indirim yapmalıyız. 

Aslında benzer şekilde sektörün sorunlarını daha önce de yazmıştım. Şimdi yeniden yazmamın nedeni evde kaldığımızda aç kalacak mıyız korkusu yüzünden. Eğer bir aç kalma durumu olacaksa Türkiye bu listenin en alt sıralarında yer alır. Bunu belirtmek için bu konuya da yeniden değinmek zorunda kaldım.

Yeter ki politikaları belirleyelim. 

Yeter ki önlemlerimizi alalım. 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —