şağıdaki grafiğe lütfen dikkatlice bakın bu grafik 1980 yılından bugüne (mavi çizgi) üniversite sınavına başvuran öğrenci sayısını, (sarı çizgi) üniversitelere yerleşen öğrenci sayısını göstermektedir.
Son yıllarda üniversite sınavlarına başvurular çok artıyor. Bakın 2009’da 1 milyon 460 bin olan başvuru sadece 9 yılda 2019’da 2 milyon 528 bine yükseldi. ÖSYM verilerine göre üniversite talebi her yıl artıyor. Her yıl sistematik olarak başvurunun artması bana ilginç geliyor. Üniversite sınavına başvuru artabilir bunda ne var diyeceksiniz ki haklısınız. Asıl önemli olan bu artışa rağmen ortaya çıkan ilginç rakamlar; son beş yılda üniversitede aradığını bulamayıp okulu terk eden 1.1 milyon öğrenci, yani her yıl ortalama 250 bin öğrenci üniversiteden kayıt sildiriyor. Sınava girdiği halde tercih yapmayan öğrenci sayısı son üç yılda ortalama 600 bin. Bu arada bir rakam daha bu kadar başvuruya rağmen üniversiteler ortalama %75 dolu, kısacası %25’i boş kaldı.
Bakın bu rakamları şöyle yorumlayalım; gençler gelecek için üniversite okumak istiyor bu yüzden başvuru artıyor. Başvuruların artmasında pay sahibi ise maalesef liseden yeni mezunlar değil tekrar sınava giren öğrenciler. Peki bu kadar üniversite okumak isteyen öğrenci varsa neden üniversiteler boş kalıyor ya da ekleyelim; öğrenciler neden tercih yapmıyor? Bütün bunların tek anlamı var aslında; gençler geleceği için çıkış arıyor.
Tespiti doğru yapalım; araştırmalara göre dünyada 60 bine yakın meslek var. Peki bu mesleklerin edinilmesi adına üniversitelerdeki alanların çeşitliliği önemli olduğu halde neden üniversitelerdeki bölümlerin çeşitliliği halen az kalıyor. ABD Çalışma bakanlığının 2012 de hazırladığı rapora göre şu an lise okuyan gençler üniversite mezunu olduğunda %65’i bugün adını bile bilmediğimiz yeni mesleklerde çalışacaklar. O zaman eğitimcilere, velilere ve üniversite yöneticilerine sormak lazım. Acaba bu değişimin farkında mısınız? Son 10 yılda hayatımıza binlerce alan girdi bu alanlar binlerce yeni iş kolu yarattı. Birkaç alan sayalım; veri, siber güvenlik, Blockchain, dijital marketing, yapay zekâ, oyun, giyilebilir teknolojiler, cloud ve ekosistemi, daha size uzun bir liste yazabilirim. Peki, neden bu alanların gelecekte var olacağını göre göre bile bile çocuklarımızı bunlara hazırlamıyoruz. Burada günahın büyüğü üniversitelerdedir, üniversitelerin tanımı ve işlevinin hızla değiştiği yeni dünyada bu değişimi görüp buna uymak yerine halen alanı muhafaza derdine düşen üniversiteleri tekrar uyarmak gerekiyor. Bu ülkeyi ve geleceğimiz gençleri yeni dünyaya taşımak için silkelenip yeniden yapılanmaları gerekiyor. YÖK son dönemde bu konulara ciddi kafa yoruyor. Çalıştaylar yapıyor, soruyor, dinliyor. TÜSİAD, MÜSİAD gibi ülkemizin iş dünyasının en önemli temsilcileri dinliyor. Şimdi YÖK üniversitelerin bu alanlarda bölüm açma başvurusunu bekliyor. Duyduğum kadarıyla çok güzel başvurular olmuş; veri mühendisliği, siber güvenlik, ses ve prodüksiyon gibi alanlarda başvurular olmuş. Zaten YÖK üniversiteleri teşvik ediyor yeni alanlara.
Sonuç olarak; ülke olarak bütün geleceğimizi bir sınava bağlamış seyrediyoruz. Öncelikle 21 yy becerilerini öğreten, yaşama hazırlayan ortaöğretim devamında ise dünya ile entegre üniversitelere ihtiyacımız var. Ama dost acı söyler 12 yıllık ilköğretim ve lise eğitiminin çocuklara hiçbir şey kazandırmadığı ve gittikçe içinin boşaldığını görmek beni üzüyor. Yükseköğretimde YÖK’ün başlattığı bu önemli çalışmaların benzerini MEB’den de bekliyoruz. Türkiye’nin acil olarak verimli ve öğrenci odaklı bir sistemi tartışması ve uygulamaya geçmesi gerekiyor.