Tarih: 02.07.2025 16:39

Gençler nasıl evlensin bu koşullarda!

Facebook Twitter Linked-in

Geçtiğimiz yıl “Emekliler Yılı” idi malum.. En düşük emekli maaşıyla geçinmek zorunda bırakılan milyonların, asgari ücretin bile hayli gerisinde aylıklara talim ettikleri bir atmosferde hayli manidar bir karardı bu. Böyle bir ilana sahne olan 2024, milyonlarca emekli için hiç de vaat edildiği gibi geçmedi oysa..

Artık çalışmak yerine dinlenmek ve hayatının geri kalanını çalışırken elde ettiği (artık bu da giderek zorlaşmakta) birikimleriyle daha rahat ve kaygısız geçirmesi gereken insanlar, emekli aylıklarıyla en temel insani gereksinimleri bile, ki bunların başında da barınma geliyor, karşılayamaz haldeler. Bundan dolayı da bir kısmı hala çalışmak zorunda kalıyor. Bu bile bir şeylerin hayli yanlış olduğunu ve bu insanların sayısının artması da gidişatın kötü yönde olduğunu gösteriyor.

40-50 liraya sunulan 3 çeşit yemekten (ki evde bu maliyete tek seçenek yemek bile çıkmıyor artık) yiyebilmek veya ucuz kıyma, ucuz gıda vs alabilmek için kuyruklara girmek zorunda kalan emekli manzaraları, mevcut aylıkların insani olmayan seviyelerini gösteriyor. Aynı zamanda emeklilik sisteminin yoksul ve yoksun insanlar üretmekten başka bir işe yaramadığına işaret ediyor.

Bu insanların herhangi bir sorunları veya sıkıntıları çözüme kavuşturulmadığı gibi birkaç sembolik uygulama (emekliye indirimli konaklama, otobüs bileti vs) söz konusu oldu. Emekliler Yılı’nda emekli vatandaşların hal-i pür melali, “geçinemeyen emekliler” sorunu olarak toplumsal sıkıntılar kervanına eklenmiş oldu.

Bu ironik ve manidar tesadüf bu sene de “Aile Yılı” ilan edilerek sürüyor. Emeklilerin halinin en önemli nedeni olan ekonomik koşulların her geçen yıl daha da kötüye gitmesi, elbette ki toplumun yapı taşı olarak nitelenen aileyi de canevinden vuruyor. Ekonomik zorluklar insanların canına tak ettikçe sabır ve hoşgörü de azalıyor, boşanmalar artıyor.

Aynı zamanda da evlenme niyetindeki gençleri evlilikten alıkoyuyor bu sorunlar. Bu meseleyi ekonomik koşulların mantıksız şekilde ağır olmasından ayrı sunmaya çalışmak ve sorunu sadece gençlerin şımarıklığı, zora gelemeyişi veya günü gün etme sevdası gibi şeylere indirgemek gerçeği örtbas edemez. Kötü ekonomi toplumdaki diğer mekanizmaları da er geç bozar.

2025'in Aile Yılı ilan edildiği Türkiye'de, 2024 yılı 1.48 ile Türkiye tarihinin en düşük doğurganlık hızına sahne oldu. 2014'te 2.19 iken 2015'te 2.16’ya, 2016'da 2.11’e, 2017'de 2.08’e, 2018'de 2.00’ye, 2019'da 1.89’a, 2020'de 1.77’ye, 2021'de 1.71’e, 2022'de 1.63’e, 2023'te de 1.51’e inen doğurganlık hızı, 2024’te de 1.48’e kadar geriledi. 2014’ten beri aralıksız olarak ve sürekli gerileyen doğurganlık hızı, böylelikle nüfusun yenilenme düzeyi olan 2.10'un da hayli altına inmiş oldu. Bundan ala kırmızı alarm mı olur?

Özellikle 2018'deki sistem değişikliğinin ardından ekonomik krizi aşan buhran hali, hayat koşullarını öylesine ağırlaştırdı ki, insanlar yaşamak değil de hayatta kalabilmek için gayret gösterir vaziyette. Toplumun belli bir kesimi, diyelim ki 20-25 milyon kişinin hayat şartları ve imkanları günden güne artarken, geriye kalan 60-65 milyon insan ise her geçen günü ara hale gelmiş durumda. Orta direk, beyaz yakalı, kendini yetiştirmiş kesim dahi artık ay sonunu getirme, günü kurtarma telaşesinde ömür tüketiyor. Kapitalizmin klasikleşen defolarından biri olan kriz zamanında zenginin daha da zenginleşmesi ve fakirlerin daha da fakirleşmesi Türkiye özelinde de gerçekleşiyor.

TÜİK verilerine göre işsizlik oranı yüzde 8’lere düşerken, diğer taraftan ise “atıl işgücü” yani “geniş tanımlı işsizlik” ise yüzde 31 seviyesinde bulunuyor. Özellikle okumuş, diplomalı gençler arasındaki işsizlik manzarası, istatistiki verileri aşan bir boyutta. Ne okuyan ne çalışan adeta arafta yaşayan "ev genci" diye bir realite türedi mesela. Birçok üniversite mezunu gence başvurduğu işyerlerinde asgari ücret reva görülüyor, 3 harfli marketler veya büyük giyim mağazalarında okumuş tezgahtarlardan geçilemiyor. Günü kurtarmak dışında bir faydası olmayan işlerde çalışmak zorunda kalan gençler işsiz sayılmıyor ama hem mutsuz hem umutsuz şekilde hayata adım atamaz bir noktaya sürükleniyorlar. Kendi hayatını kurmanın ilk adımı olan evliliğe, geleceğini göremeyen insanlar nasıl olup da hevesli olsun!

Geleceğe güvenerek bakamayan insanlar, nasıl evlenecek bu koşullarda?




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —