Gazze’de zor hedeflerin esiri olmak

İSLAM ÖZKAN'nın Yeni Arayıştaki yazısı; Filistin’deki en önemli sorun; adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir barışın, yani Filistinli çocukların rahat ve korkmadan uyuyabilme sorunudur aslında.

Gazze’de zor hedeflerin esiri olmak

Israrla görmek istemeseler de Filistin’deki en önemli sorun; adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir barışın, yani Filistinli çocukların rahat ve korkmadan uyuyabilme sorunudur aslında. Tıpkı Kolombiya Cumhurbaşkanı Petro’nun dediği gibi, “Filistinli çocukların rahat uyuduğu bir dünya kurulmadan”, İsrailli çocukların rahat uyuması mümkün olmayacaktır.

İslam Özkan

İSLAM ÖZKAN

Politik ve uluslararası bir aktörün omuzlarındaki en büyük yük, önüne gerçekleştirilmesi güç hedefler koymak ve gücünün çok üstünde birtakım angajmanlara girerek kendini çıkmaz bir sokağa mahkûm etmektir. İsrail’in “Hamas’ı yok etme” gibi önüne kendisini jeopolitik ve uluslararası açıdan gerçekleştirilmesi zor bir hedefin tutsağı haline getirmesi, aslında şu an için İsrail toplumunda en büyük ve öncelikli sorun olarak görünen rehineler sorunundan da büyük bir sorun haline gelmiş görünüyor.

Hamas, yenilmesi yutulması kolay bir lokma değil. Zannedildiği gibi 1987’de kurulmadı, Filistin topraklarında çok daha eski bir geçmişe sahip. 1987, silahlı mücadeleye başladığı tarih. 1948’de Müslüman Kardeşler Mısır’dan askeri birlikler gönderdiğinde Filistin’de ilk tohumu atmıştı ve 1960’lı yıllardan itibaren “Cemaat-i İslami” adıyla örgütlenen, daha çok tebliğ ve irşad çalışmalarına ağırlık veren bir hareketti. Geniş toplumsal kesimlere ulaştıktan sonra “Hamas” adını aldı ve politik bir hareket olarak sahneye çıktığında büyük bir hızla örgütlendi. Şu an devam eden savaşta İsrail’in Hamas’a büyük kayıplar verdireceğini varsaysak da bu, hızla yeniden toparlanma ve yeniden örgütlenebilme gücüne sahip olan hareketin yok olması anlamına gelmiyor.

Öte yandan, “Hannibal teorisi”yle İsrail’in gözden çıkardığı ileri sürülen ancak İsrail toplumu içerisinde ciddi baş ağrısına yol açacak, şu an için Gazze’nin neresinde olduğu bilinmeyen rehineler konusu var. Hamas’ın, daha doğrusu İzzeddin el Kassam Tugayları’nın en büyük kozu rehineler. İsrail yönetimi esirleri gözden çıkarmasına çıkarır da sorun, bunların ailelerinin başka sivil kuruluşları da örgütleyerek, zaten siyasi kriz içerisinde debelenen mevcut koalisyona karşı yeni bir cephe açması. Ama bundan da öte, İsrail bürokrasisini, özellikle de iç istihbaratı, kaygılandırması gereken bir durum var ortada.

2006 yılında Filistinli küçük bir İslami grubun kaçırıp Hamas’a teslim ettiği ve yıllarca bulunamaması nedeniyle esir asker Gilat Şalit olayında İsrail, bir askere karşılık bin 200 Filistinli mahkûmu serbest bırakmayı kabul etmek zorunda kalmıştı. Elbette savaş, rehinelerin feda edileceği düzeye gelir ve başka bir aşamaya geçilirse rehineler gözden çıkarılabilir ancak o düzeye gelindiğinden emin değilim.

İSRAİL, REHİNELERİ GÖZDEN ÇIKARABİLİR Mİ?

Kaçırılan askerlerden, Hamas ve İslami Cihad tarafından elde edilebilecek istihbari ve askeri bilgilerin İsrail devletine oluşturduğu tehdidi İsrail göz ardı edemez. Tam da bu yüzden 2006 yılında Filistinli küçük bir İslami grubun kaçırıp Hamas’a teslim ettiği ve yıllarca bulunamaması nedeniyle esir asker Gilat Şalit olayında İsrail, bir askere karşılık bin 200 Filistinli mahkûmu serbest bırakmayı kabul etmek zorunda kalmıştı. Gerçi İsrail’in bu takastan pişman olduğu, bu takasla dışarı çıkan Yahya Sinvar’ın Gazze direnişini örgütlediği, bu yüzden bir daha aynı hatayı tekrar etmeyeceği yer yer söylense de, ben yine de bir kısmını zikrettiğimiz nedenlerden dolayı, İsrail’in rehineleri gözden çıkaramayacağını düşünüyorum. Elbette savaş, rehinelerin feda edileceği düzeye gelir ve başka bir aşamaya geçilirse rehineler gözden çıkarılabilir ancak o düzeye gelindiğinden emin değilim.

Ayrıca Hamas’ın yok edilmesi, şayet sempatizanlarını da içeriyorsa, Gazze’nin üçte bir nüfusunun yok edilmesi ve zaten şu an için bile soykırım niteliğine bürünen katliamın daha geniş çaplı ölçekte gerçekleştirilmesi demek. ABD ve Batılı güçler, İsrail’in “Hamas’ı yok etme planı”nı sonuna kadar desteklese de, bunun gerçekleştirilmesi oldukça zor bir hedef olduğu zaman içerisinde anlaşıldıkça İsrail ve destekçileri, önce ateşkes ve ardından masaya oturma pozisyonuna daha da yakın hale gelecektir.

Özellikle uluslararası ve Batı kamuoyunda savaşa karşı artan tepki ve ulaşılamayacak hedeflerin yüksek çıtası nedeniyle İsrail’in müttefikleri zor durumda. ABD ve müttefikleri, savaş ilerledikçe daha gerçekçi ve dolayısıyla daha ulaşılabilir seçeneklere ihtiyaç duyulduğunun geç de olsa farkına varacak. Batılı bazı ülkeler en azından şu anda biraz çekingen, daha uzun süreli ya da açık uçlu ateşkes yapılması ve sivillere yönelik imha savaşının durdurulması gerektiğini dillendirmeye başladılar. Sadece Batılılar değil İsrail de hedeflerin gerçekleşmesinin zorluğunun yavaş yavaş farkına varıyor. Örneğin askeri istihbaratın hazırladığı bir raporda Gazzelilerin Sina Yarımadası’na sürülme projesi gündeme gelmişti. Gazze’nin kuzeyinde güvenli bir bölge kurulacak, nüfus Gazze’nin önce güneyine ardından daha önce açıklanan hedef doğrultusunda Mısır’a doğru sürecekti. Tabii ki bu sadece Filistinliler için değil Mısırlılar için de mümkün değildi. X

Netanyahu’yu savaşın devamına zorlayan unsurlardan biri de, ateşkese karşı olan aşırı sağcı kanadın, savaşın devam etmesi yönünde kurduğu baskıydı. Bu baskı aynen devam ediyor Ulusal Güvenlik Bakanı Ben Gvir’in hükümetten çekilme tehdidinde bulunması nedeniyle koalisyonun devamı, bir ölçüde savaşın devamına bağlıymış gibi bir durum ortaya çıkıyor.

NETANYAHU İKİ ARADA BİR DEREDE

Netanyahu’yu savaşın devamına zorlayan unsurlardan biri de, ateşkese karşı olan aşırı sağcı kanadın, savaşın devam etmesi yönünde kurduğu baskıydı. Bu baskı aynen devam ediyor ve başta fanatik Kahana hareketinin üyesi Ulusal Güvenlik Bakanı Ben Gvir’in hükümetten çekilme tehdidinde bulunması nedeniyle koalisyonun devamı, bir ölçüde savaşın devamına bağlıymış gibi bir durum ortaya çıkıyor.

Meselenin bir de Batı Şeria ve Lübnan ayağı var. Savunma Bakanı Gallant, geçtiğimiz gün yaptığı açıklamada Lübnan’ın güneyine düzenlenecek askeri operasyonun gündemlerinde olduğunu ima etti. Belki şimdilik boş bir tehdit gibi değerlendirilebilir ancak kimse Gazze’de yaşanan insanlık dramının, zaten yoğun çatışmaların yaşandığı Batı Şeria’da geniş çaplı bir intifadaya dönüşmeyeceğini ve savaşın Lübnan’a sıçramayacağını garanti edemez. İsrail bütün bu olguların baskısı altında ve Gazze’de yaşananlar bu baskıyı azaltmıyor.

Büyük bir sivil katliamı ve yıkım nedeniyle Hamas’ın da üzerinde yoğun bir baskı olduğunu unutmamalı. Sonuçta hayatını kaybeden sivillerin bir bölümü Hamas savaşçılarının ve yöneticilerinin yakınları, akrabaları ve arkadaşları. Ancak işin garip tarafı, Gazze’de çok küçük bir azınlık dışında kimse Hamas’ı suçlamıyor. Dünyada hava bombardımanının ahaliyi silahlı örgütlere karşı harekete geçirdiğine dair bir örnek yok. Bu da İsrail’in işini zorlaştıran bir başka unsur. Geçtiğimiz gün Şarku’l Evsat gazetesinde kendisiyle yapılan bir söyleşide Ilan Pappe, Nazi Almanyası’nın 1940-42 arasında Londra’ya düzenlediği yoğun hava saldırılarında 40 bin insan hayatını kaybetmiş ve bir milyon ev yıkılmıştı. Bu saldırıların sonucunu ele alan ve İsrail’in Gazze bombardımanıyla karşılaştıran Pappe, Nazi bombardımanının İngilizleri, Churcill yönetimine karşı ayaklandırmak bir yana tersine onun etrafında kenetlenmesine yol açtığını, aşnı şeyin Filistin için de geçerli olduğunu, Gazze’de yaşanan katliam ve yıkımın Gazzelileri Hamas’la karşı karşıya getirmeyeceğini ifade ediyor.

Sorunu Hamas ya da radikal örgütler sorunu olarak ele almak, sadece İsrail’i değil uluslararası toplumu da büyük bir açmaza götürür. Israrla görmek istemeseler de Filistin’deki en önemli sorun; adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir barışın, yani Filistinli çocukların rahat ve korkmadan uyuyabilme sorunudur aslında. Tıpkı Kolombiya Cumhurbaşkanı Petro’nun dediği gibi, “Filistinli çocukların rahat uyuduğu bir dünya kurulmadan”, İsrailli çocukların rahat uyuması mümkün olmayacaktır.

Etiketler: Cemaat-i İslami, Filistin, Gazze, Hamas, Hannibal Teorisi, İsrail, İzzeddin el Kassam Tugayları, Netenyahu, Rehine Krizi