Tarih: 09.04.2021 10:38

Fikirleri iktidarda kendileri ihtilafta

Facebook Twitter Linked-in

Prof. Mehmet Boynukalın’ın çalkantılı Ayasofya Baş İmamlığı kısa sürdü.   

Kendi isteğiyle mi ayrılmak istedi, affını istemesi mi istendi? 

Açıkladığı gerekçeye inanırsanız, siyaseti rahatlatmak için kendi isteğiyle çekilmiş. Yani fedakarlıkta bulunmuş. 

“Milli iradeye karşı yayınlanan pervasız bildiriyle kendi durumunun yalan yanlış kıyaslanması”ndan rahatsız olmuş. “Ayasofya İmamı konuşuyor da biz niye konuşmayalım gibi hezeyanlara meydanı bırakmamak” için imamlığı bırakmış.  

Destursuz siyasi konulara dalıyordu. Camiye parti siyaseti sokmakla eleştiriliyordu. Siyaset üzerinde, ayetle konuşan din adamı vesayeti ve baskısı kurulmasına AK Parti’den de uyarılar, tepkiler gelmişti. 

Fakat ayetleri slogan gibi kullanmasının iktidara verdiği sıkıntıyla istifası arasında, yine de bir alaka olmadığı doğru diyelim. 

Emekli amiraller, görüşlerini toplu halde açıklamakla suçlanıyor.  

Ve muvazzaf imamken siyasi konulara camiden laf yetiştirdiğine bakmadan Boynukalın da bu suçlamaya katılıyor.  

Emekli amiraller milli iradeye parmak sallıyor, ayar veriyormuş. Görevli imamken kendisi ne yapıyordu?  

Üstelik Cumhurbaşkanı’na göre, amirallerin o görüşleri tek tek açıklamalarında sorun yoktu. 

Eğer kendisi milli iradeye ima ve çağrışımı da aşacak bir doğrudanlıkla ayar çekmiyorduysa... Göreviyle uyuşmayacak bir dolaysızlıkla siyasete müdahale etmiyorduysa...Niye AK Parti’den bu işlere karışmaması için iki sert ikaz yedi peki?  

İktidardan Boynukalın’a subliminal ve üstü kapalı mesaj verilmedi. Açık sözlü ikazlardı. 

İstifa gerekçesinden yine de mesajı tam kavrayamadığı, nerede yanlış yaptığını hala anlayamadığı anlaşılıyor. 

Muhtemel ki...Siyaset kurumu dini popülizme alet edebiliyorken, bunda sakınca görülmüyorken...Cami hocasının dinle siyasi popülizm yapmasından nasıl bir sakınca doğduğunu anlamakta zorlandı. 

Bundan onun anlayış kapasitesini sorumlu tutabilir miyiz? Hayır. 

Hatta yöntem ve fikirleri iktidardayken kendisinin gözden düşmesine hiçbir anlam veremese yeridir. 

Belki bu, emekli amirallerle birbirlerini anlamalarına vesile bile olabilir. 

Çünkü onların çoğu da benzer duygular yaşıyor olmalı.  

“Fikrimiz iktidarda, biz nezarette” duygusunu nasıl yaşamasınlar? 

Mavi Vatan fikrinin babası, FETÖ’nün kumpas mağduru olacaksınız.  FETÖ’yle mücadelede Erdoğan’ın yalnız bırakıldığını söyleyeceksiniz. Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin tam da aradığınız sistem olduğundan dem vuracaksınız. İktidara, medyasından destek çıkacaksınız. Karşıtlarınızın, hain ve düşman gördüklerinizin çağrışım ve imayla darbecilikten yargılanmasına hak vereceksiniz. Kutsal amacınız uğrunaysa hukuksuzluğu meşru ve teferruat sayacaksınız... 

Ama size, bunların hiçbirini yapmamışsınız, anlayış birliği içinde değilmişsiniz gibi ters davranılacak. İktidar tarafından Mavi Vatan ve beka için, ayrıca FETÖ’ye karşı mücadele verilirken ortadan kaybolmakla suçlanacaksınız. 

Emekli amirallerle Boynukalın Hoca, aslında ortak bir kaderi paylaşmıyor mu? 

Birbirlerinin halinden onlar anlamayacak da kim anlayacak? 

Boynukalın da Cem Gürdeniz de genel fikriyat ve yöntemleri iktidardayken bir görüş ayrılığında iktidarın gözünden düştüler. 

Hala birbirlerine karşı empati geliştirememeleri şaşırtıcı olmaz mı? 

Gerekçesini okuyunca ‘insaf’ dedim. Hoca, bari Ayasofya’dan ayrılırken siyasi popülizme sığınmasaydı. 

Kase-i fağfurdan nağmeler 

“Bir dokun bin ah işit kase-i fağfurdan” der Osmanlı şairi Âli.  

Fağfur, Çin’den başkası değil. İngilizcede China’nın aynı zamanda Çin porseleni manasına kullanılması gibi. 

Aydınlık gazetesi, bugünlerde fağfuri kaseden bile daha dertli. 

Dün yine İYİ Parti lideri Akşener’den dert yanıyorlardı. 

Neymiş! “Terörist Uygurları kışkırtmaya, Çin’in egemenliğine karşı bölücülüğü teşvike ve Doğu Perinçek için fahri Çin’li, Çin Komünist Partisi Türkiye Komiseri gibi hakaretlerine devam ediyor”muş. 

Hesapta çok alınmışlar. İniltiden değil tabii, bilerek nağme yapıyorlar. 

Yabancı bir ülke büyükelçiliği, ülkenizin bir siyasi liderini açıkça tehdit etmiş. Ve siz hem yerli, milli geçinip hem de karşı tarafı tutuyorsunuz. Tehdidi haklılaştırıyor, mazlum Uygurlara sahip çıktığı için ülkenizin siyasetçisini suçluyor, Uygurları terörist gösteriyor ve yabancı ülkeyi cansiperane savunuyorsunuz. Adınız da Vatan Partisi, Ulusal Kanal filan.  

Akşener’in yakıştırma ve dokundurmaları cidden ağırınıza gider mi? Gönüllü fedailik yaptığınızı hiç bilmezmiş gibi? Hadi canım! 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —