FETİH VE İŞGAL(HUTBE)

Yazarımız Mesut Aydın´ın kaleminden Cuma Hutbesi!

FETİH VE İŞGAL(HUTBE)

MUHTEREM MÜMİNLER!


İşgalci güçlerin dünyanın muhtelif yerlerindeki Sömürü, soykırım faaliyetleri korkunç boyutlara ulaşmıştır. Burada yalnızca bu katliamları başlıklar halinde sıralamak bile sayfalar dolusu yer işgal edecektir. Bu nedenle işgalci güçlerin faaliyetlerinden yalnızca birkaçına değinmekle yetineceğiz. Amerika´da işgalci güçlerin işkencelerinden birkaçı şöyle anlatılmaktadır: Kadın ve çocukların ırzına geçmek, bebekleri analarının kucağından alıp gözlerinin önünde köpeklere parçalatmak ya da bacaklarından tutup kayalara vurarak öldürmek, dil, burun, meme, kol, bacak kesmek; insanları canlı canlı yakmak ya da aç bırakarak ölüme göndermek, yaygın sömürge eğlencelerindendi. Zevk için öldürmediklerini de çalıştırma koşullan öylesine tüketicidir ki kadın ve erkeklerin üremesi durmuş nüfus çoğalmaz olmuştur.

?Batılı devletler, son 500 yıl içinde sadece Amerika´da 150 milyondan fazla insanı katlettiler, yüzlerce ırkı yok ettiler, kendilerine ait olmayan toprakları gasp ettiler. Tarihin hiç bir döneminde bununla kıyas edilecek ikinci bir katliam olmamıştır. Amerika´daki insanlık dışı faaliyetler o derece korkunç boyutlara ulaşmıştır ki, kırılmayı kolaylaştırmak için buradaki insanlara hastalık bulaştırılmıştır. Bir gazeteci ?Kızılderililere yapılanlar vicdanımı sızlatıyor. Silahla gerçekleştiremediğimizi veremle, çiçek hastalığıyla ve viskiyle yaptık. Bu topraklarda yaşayan insanlar, biz Avrupalıların taşıdığı mikroplara, virüslere alışık değillerdi. diyor. Avustralya da çok farklı değildir. Burada sistemli faaliyetlere girişen İngiliz sömürge yönetimi
1910?1970 yılları arasında tüm yerlileri yok ederek öldüremeyeceğini anlayınca soykırımcı bir işlemi
devreye sokarak 100 bin civarında Avustralyalı çocuğu ailesinden zorla kopartarak beyaz ailelerin
yanında zorla alıkoymuş ve Kültürel olarak asimile etmeye çalışmış, öte yandan kadınlar zorla kısırlaştırılmıştır. İşgalci güçler, gittikleri yerlere hizmet götürmek bir yana buralarda taş üstünde taş
koymamıştır. Irak´ın işgalinden sonra buradaki Cami, Türbe, Müze ve diğer yapıların, kurumların nasıl
yakılıp yıkıldığı, yağmalandığı gözler önündedir. İşgalci güçler bir yere yatırım yaptığında ise bu
adımlar Sömürü/Soykırım politikasına hizmet amacıyla gerçekleştirilmiştir. Misyoner Everett P. Wheeler de mukaddes ve vaat edilmiş olarak gördüğü Türkiye toprakları için şöyle diyor: ?Biz Türkiye´de Hıristiyanlar ve Hıristiyanlık için okul, hastane açıyoruz, ilaç götürüyoruz, modern tıbbı ve eğitimi kuruyoruz. Türkler bizi istemeyebilir, ama oranın sahibi biziz.


KARDEŞLERİM!


Bu örnekler Fetih Zihniyeti ile İşgalci zihniyet arasındaki farkı ortaya koymaktadır. Çünkü işgal
ile gelenler en iyi ihtimalle Papuç´la gönderilirken ve nefretle anılırken, fetihle gelenler asırlar sonra
bile şükranla anılmakta ve Tarihe karışan bir imparatorluk adına onlarca yıl sonra bile Hutbe okutulmaktadır. Müslüman devletler devlet yaşatmayı insan yaşatmaya endekslerken, Evrensel
ilkelere en fazla vurgu yapıldığı günümüzde Medeni-Çağdaş işgalci Avrupalılar ?Yaşamak için öldür!´´
ilkesizliğiyle hareket etmektedirler. Hatta ortada bir tehlike olmadığı anlarda bile keyif için zulüm ve
katliamlar gerçekleştirilmektedir. İşgalci güçlerin, Hiroşima-Nagazaki´de, Vietnam´da, Srebrenica özelinde Bosna Hersek´te Çeçenistan´da ve daha yüzlerce mekânda gerçekleştirdiği katliamlar ile Afganistan´da, Irak´ta teslim olan binlerce insanı toprağa gömülmesi gibi olaylar gözler önündedir. Bugün Suriye´de ve arakanda yapılan insanlık dışı zulümler de bunların bir parçasıdır. Çok değil 10 yıl önceki Irak işgalinde Ebu Garip´ten yükselen ?Gelin Bizi Öldürün!´ çığlıkları hâla kulaklardan silinmemiştir.


Bir Afrikalı yazar ?Hıristiyanlık Afrika kıtasına geldiğinde Afrikalıların toprakları, gelenekleri varken, gelenlerin ise ellerinde bir tek İncil´leri vardı. Bizlere, geçen zaman içinde yıllar boyunca gözlerimizi kapatarak dualar ve ibadetler etmemizi öğrettiler. Zaman geçip de gözlerimizi açtığımızda bu kez onların bizim topraklarımızı, bizlerin ise onların İncil´lerini almış olduğumuzu gördük. İşte bütün bu zulümleri rabbimiz bize şöyle haber verir.?O, iş başına geçti mi (ya da sırtını çevirip gitti mi) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli helak etmeye çaba harcar. Allah ise, bozgunculuğu sevmez 1 .


KARDEŞLERİM!


Mekke fethini bilmeyenimiz yoktur. Acaba bugünkü zalimler böyle bir şey yaşasalardı girdikleri topraklarda neler yaparlardı. Hz. Ömer 637´de Kudüs´ü fethedip burada Kutsal Mezara girdiğinde Namaz vakti gelmiş ve başrahip Namazını burada kılmasını istemişti; ancak Hz. Ömer bu öneriyi kibarca reddetmiş, burada Namaz kılması halinde bazı Müslümanların ileride burayı sahiplenebileceği hatta kutsal mezarı yıkarak burada Cami yapabileceği gerekçesiyle Namazını başka yerde kılmıştı. Aynı Kudüs´e 15 Temmuz 1099 (?) günü giren Haçlılar on binlerce Yahudi ve Müslümanı tüyler ürperten bir katliamla yok etmişti! Buyurun, biri Fetih diğeri işgal!


KARDEŞLERİM!


Ebu Ubeyd´e (r.a) humus valisi iken oradaki Hristiyanlardan cizye alıyordu. Bu arada Heraklius´un, bütün memleketinden asker toplayarak, Antakya´ya hücuma hazırlandığı haberi alınınca, Humus şehrindeki askerlerin de, Yermük´teki kuvvetlere katılmasına karar verildi. Bunun üzerine Ebû Ubeyde hazretleri, şehirde memurların şöyle bağırmalarını emretti: Ey Hıristiyanlar! Size hizmet etmeye, sizi korumaya söz vermiştim. Buna karşılık, sizden cizye almıştım. Şimdi ise, halifenin emri üzerine, Heraklius ile gazâ edecek olan kardeşlerime yardıma gidiyorum. Size verdiğim sözde duramayacağım. Bunun için hepiniz Beytülmâle gelip, cizyelerinizi geri alın! İsimleriniz ve verdikleriniz, defterimizde yazılıdır. Suriye şehirlerinin çoğunda da böyle oldu. Hıristiyanlar Müslümanların bu adâletini, bu şefkatini görünce, senelerden beri Rum imparatorlarından çektikleri zulümlerden ve işkencelerden kurtuldukları için bayram yaptılar. Sevinçlerinden ağladılar. Çoğu da seve seve Müslüman oldu. Kendi arzuları ile, Rum ordularına karşı İslâm askerine yardım ettiler.

Osmanlı Devleti gittiği her yere Han, Hamam, Kervansaray gibi toplumun faydalanacağı yapıları diktirirken karşılık beklememiş, buraya yaptığı yatırımın kat be kat fazlasını vergi olarak geri alabilecekken böyle bir adım atmamıştır.
İşte Müslümanların bu halini de Allah şöyle haber verir. ?Onlar ki, yeryüzünde kendilerini yerleştirir, iktidar sahibi kılarsak, dosdoğru namazı kılarlar, zekatı verirler, ma´rufu emrederler, münkerden sakındırırlar. Bütün işlerin sonu Allah´a aittir (2) .


1-(Bakara suresi/205)
2-(Hac suresi/41)