FARKLI BAKIŞ'IN: "DÜNYAYA VE SİYASETE YENİ BİR BAKIŞ" ADLI MUTABAKAT METNİ..

Farklı Bakış, Türkiye ve Dünya gündemi ile ilgili bir mutabakat metni yayınladı.

FARKLI BAKIŞ

KÜRESEL DEĞERLENDİRME

1-Bugün tüm dünyada küresel olarak büyük bir kriz yaşanmaktadır. Bu krizin en önemli özelliği sadece yoksul ve geri bıraktırılmış ülkeleri değil, başta ABD, AB ve Rusya olmak üzere neredeyse dünyadaki tüm ülkeleri ve zengin fakir her kesimden insanı etkiliyor olmasıdır.

2-Yirminci yüzyılın başlarından itibaren tüm dünyayı etkileyen sosyalist devlet modeli, Sovyetler Birliğinin çökmesi üzerine, başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

3-İran, Suudi Arabistan, Afganistan, Cezayir, Mısır, Sudan, Türkiye gibi ülkelerdeki İslamcı akımın “güç metafiziği”ne dayanan iktidar biçimleri, olumlu bir örneklik ortaya koyamamıştır.

4-Fukuyama’nın ‘Tarihin Sonu’ tezi ile yenilmezliğini ve alternatifsizliğini ilan eden liberal kapitalist sistem de, 2008 yılından itibaren bir krize girmiş bulunmaktadır.

Yaşadığımız dünyada;

Ülkeler, bölgeler ve sınıflar arasında eşitsizlik gittikçe artmakta ve büyümektedir.

Ülkeler arasında veya ülke içinde savaşlar ve çatışmalar giderek yayılmaktadır.

Bu çatışmalar ve iç savaşlar; yoksulluk ve açlık, yerinden edilmişlik ve göçmenlik, çevre dengesinin bozulması, doğal kaynakların adaletsiz bölüşümü gibi sorunlara yol açmaktadır.

Kapitalist iktisadın temelini teşkil eden “büyüme” fiziksel sınırlara gelip dayanmıştır. “Vahşi Kapitalizm”in sürekli daha fazla büyüme hırsı daha fazla tüketmeyi kamçılamakta; bu tüketim artışı ise kaynakları yetersiz insanları ve ülkeleri sürekli olarak daha fazla borçlanmaya mecbur bırakmaktadır.

Bu kısır döngünün bu şekilde devam etmesi mümkün değildir. Nitekim günümüzde artık sınırlarına dayanmış bu çılgınlık baş edilemez bir noktaya gelmiştir.

Aynı şekilde bu sınırsız, kuralsız ve vicdansız büyüme; tabiatın dengesini bozmakta, sınıflar arası uçurumu ve düşmanlığı artırmakta, ölümcül bir rekabete dayanmakta ve dolayısıyla da savaşları kışkırtmaktadır.

5-Mutlaka yeni bir küresel siyaset ve iktisadi faaliyet (üretim-tüketim) biçimine ihtiyacımız vardır.

İSLAM ÜLKELERİ VE ORTADOĞU ANALİZİ

İslam ülkeleri bir bütün olarak yaklaşık iki yüzyıldır bir kriz yaşamaktadır. Bu sorunun temelini çok daha gerilerden başlatmak da mümkündür.

Genel bir değerlendirme ile görünürde birer “bağımsız” devlet olsalar da İslam ülkelerinin büyük bir çoğunluğu kültürel, siyasi ve ekonomik birer müstemleke (sömürge) durumundadır. Bu durum ise ekonomik, siyasi ve kültürel sorunların yaşanmasına yol açmaktadır.

Bu sorunların başlıcaları:

1-Farklı dinler ve mezhepler arasındaki çatışmalar;

2-Başta Kürt ve Berberi sorunları olmak üzere ETNİK sorunlar;

3-Tüm ümmetin kaynaklarını yok eden HIRSIZLIK, YOLSUZLUK ve RÜŞVET;

4-İslam’ın ilk döneminden itibaren tartışılan ve halen de sürmekte olan yönetim anlayışları (Genelde tek şahıs veya zümreye dayalı diktatörlükler) ve büyük ölçüde bundan kaynaklanan adaletsizlikler;

5-Gelişmiş ülkelerdeki düşünsel ve yaşamsal değişimlerin algılanıp uyarlanma sorunu ve eşgüdümsüzlüğün ya da hazırlıksızlığın sebep olduğu düşünsel kargaşa. Üniversiteler kadar basın-yayın dünyasındaki baskıcılığın veya tek yanlı bakışların yol açtığı eleştirelliğin ve düşünce üretiminin kifayetsizliği… gibi sorunlar.

TÜRKİYE DEĞERLENDİRMESİ

Türkiye de, uzunca bir süredir İslami iddiaları olan kadrolar tarafından yönetilmesine rağmen diğer İslam ülkelerindekine benzer sorunlar yaşanmaktadır:

1-Rüşvet, hırsızlık, yolsuzluk ve kayırmacılık.

2-Ülke kaynaklarının makro planlar yapılmadan inşaat gibi kısa vadeli ve kısır yatırımlara harcanması, planlı ve gerçekçi bir üretim modelinin bulunmaması.

3-Ücretlerin özellikle dar gelirlilere yetmemesi ve yetersiz olması.

4-Büyük bir diplomalı genç işsiz sınıfının olması, istihdam yaratılamaması.

5-Adalet sisteminin hem adli hem de siyasi meselelerde çökmüş bulunması.

6-Eğitim sisteminin topluca iflas etmesi ve bir alternatif proje üzerinde çalışılmaması.

7-Tarım ve hayvancılıkta ciddi bir gerileme yaşanması.

8-Yaklaşık yüz yıldır ülkenin ve bölgenin kanayan yarası olan Kürt sorununun bir türlü ciddi, kalıcı ve iyileştirici bir çözüme ulaştırılamaması.

9-Alevilerle ilgili olarak yapılan çalıştaylara rağmen ciddi hiç bir adımın atılmaması.

10-Dindar ve laik geriliminin ve genel olarak toplumsal kutuplaşmanın azaltılamaması; bununsa toplumu neredeyse ikiye bölerek siyasetin olağanlaştırılmasının önüne geçen başat bir etken oluşturması.

Devamı >>>