Suriye’de Esed rejimi, İran ve Rusya’nın sivillere yönelik katliamlarına ivme kazandırmalarına paralel olarak, Türkiye’de Esed’in sözcülüğünü üstlenmiş çevreler de bulabildikleri her mecrada propaganda faaliyetlerini yoğunlaştırmış görünüyorlar. Siyaset kürsülerinde, televizyon ekranlarında, yazılı basında ya da sosyal medyada hiç durmadan Esed’in Suriye’nin meşru yönetimini temsil ettiği, teröristlere karşı ülkesini savunduğu, Türkiye’nin bir an önce Esed rejimiyle görüşüp anlaşması gerektiği türünden söylemleri tekrarlayanların kimliğine baktığımızda Esed lobisinin çeşitliliğini ve utanmazlığını müşahede edebiliyoruz.
Kimi zaman anti-emperyalizm maskesi takan, bazen barış ve istikrar kavramlarını öne çıkartan ama her durumda Türkiye’nin güvenliği adına konuştuğunu ileri süren bu çevreler Suriye’de işlenen insanlık suçlarını örtüp, işbirlikçi, katil Esed rejimiyle ilişkilerin düzeltilmesinin şart olduğunu tekrar edip duruyorlar. 3 Şubat’ta Esed rejiminin Serakib’te Türkiye ordusunu hedef alıp 8 askeri katletmesi bile bu çevreleri durdurmadı, kirli propaganda faaliyetlerine devam ettiler. Ve bugün, Esed rejiminin bir kere daha doğrudan Türkiye askerlerini hedef alıp, 5 askeri daha katletmesinden sonra dahi aynı söylemlerini sürdürüyorlar.
Televizyon ekranlarında konuşan kimisi eski asker, kimisi siyasi, kimisi gazeteci kılıklı şebbihalar, Türkiye’nin Astana ve Soçi süreçlerinde Rusya ile birlikte kararlaştırdığı yol haritasına uygun davranmadığı, bölgeden teröristleri çıkartmadığı, Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve Türkiye’nin güvenliğini sağlamanın tek yolunun Esed rejimiyle anlaşmaktan geçtiği vb. klişeleşmiş yalanları tekrarlıyorlar. Ama ne var ki, vahşice icra edilen bombardımanlar neticesinde yüz binlerce insanın Türkiye sınırına doğru göç ettirilmesinden hiç söz etmiyorlar. Güya terörle savaş adı altında hastanelerin, okulların vurulup, sivillerin katledilmesini ağızlarına dahi almıyorlar.
Yetmiyor, bir de sosyal medyada açtıkları hesaplar üzerinden tam da böyle bir ortamda muhacirleri hedef gösteren kampanyalar başlatarak Esed rejimine karşı oluşabilecek tepkiyi Suriyeli garibanlara yöneltmeye çalışıyorlar. “Ne işimiz var İdlib’te”; “yansın Suriye, yıkılsın İdlib”, “Askerimiz orada şehit olurken, onlar burada nargile keyfi yapıyorlar” vb. düzeysiz söylemleri gündemleştiren ve bu yolla muhacirlere yönelik bir nefret dalgası köpürtmeye kalkışanların yapmaya çalıştıkları şeyin mahiyeti çok açık! “Askerlerimize üzülüyoruz” görüntüsü altında doğrudan kirli bir propaganda savaşı yürüten bu tiplerin söylemlerinden en çok kimin istifade ettiği, kimi memnun kaldığı ortada değil mi?
Evet, Suriye’de gerçekten korkunç bir savaş sürüyor. Ve Türkiye kamuoyunda doğrudan ya da dolaylı biçimde Esed’in elini güçlendirmeye yönelik söylemler geliştirenlerin de bu savaşın birer askeri olduğu tartışmasız bir gerçek. Cephede Türkiye ordusunda görev yapan askerler doğrudan Esed unsurlarının saldırısına uğrarken, Türkiye kamuoyu ise bilhassa medyada konuşlanmış şebbihalar tarafından yaylım ateşine tutuluyor.