Erdoğan´ın "MHP Cenderesinden" ve Oy Kaybından Kurtuluş Arayışı

Murat SABUNCU - 23.10.2018 Salı

Erdoğan´ın

23.10.2018 Salı

Erdoğan´ı tek adamlığa taşıyan süreç. Önce 2017 referandumu. ?Milliyetçi Hareket Partisi ve Anayasa Değişikliği´ ana başlığıyla bir kitapçık hazırlandı. Kitapçığın ilk sayfasında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli´nin imzasını taşıyan, "Milliyetçi Hareket Partisi devlet ve millet varlığının güvenceye alınıp güvenli bir şekilde, istiklal içinde istikbale taşınması için ´evet´ diyecektir" mesajı yer aldı. Kitapçıkla birlikte  ´Bu ülke için yeminimiz var, vazgeçilmez´ başlığıyla broşür de hazırlandı. MHP lideri Türkiye´de sistem değişikliğinin kapısını açtı ve o kapıdan Tayyip Erdoğan referandumda kıl payı farkla sistemi değiştirecek güce erişip o gecenin söylemiyle  "atı aldı Üsküdar´ı geçti." 

Ardından Bahçeli erken seçimin yolunu açtı. ?Cumhurbaşkanı adayı olarak da Recep Tayyip Erdoğan´ı destekleyeceğiz. Kurulacak Cumhur İttifakı, Türkiye Cumhuriyeti´nin beka ve birliğini yüksek bir sadakat ve yürekli bir mücadele ruhuyla savunacak, inanıyorum ki, ülkemizin geleceğini millet iradesinden aldığı güçle güvenceye kavuşturacaktır? çıkışını yaptı.

Erdoğan ilk turda Bahçeli´nin de desteğiyle Cumhurbaşkanı oldu. 

Ancak AKP, Meclis´te çoğunluğu sağlayamadı. Her ne kadar yeni sistem tek adam rejimi ise de Meclis çoğunluğu ancak MHP ile sağlanabilecekti. İlk gece Erdoğan, ?Parlamentoda hedefe ulaşamadıysak da inşallah elimizden gelen bütün gayretlerimizle Cumhur İttifakı´yla çözmenin çabası içinde olacağız? demek zorunda kaldı. MHP lideri Bahçeli ise partisinin TBMM´nin kilit partisi haline geldiğini vurgulayarak ?Milletimiz bize denge ve denetleme görevini vererek önemli bir sorumluluk yükledi? diyecekti. Saray "kurt kapanına" alınmıştı. 

Dengeler şaştı 

Bahçeli bir yandan "güvenlikçi politika merkezli" iktidarın duruşunu destekleyen kamuya açık tavrı yürütüyordu. Bu durum AKP´nin işine geliyordu. Ancak bir yandan da Ankara´da özellikle bürokraside ve yargının bir kısmında "kritik konularda MHP´nin dediği oluyor" görüşü sık dillendirilmeye başlandı. Üstelik yapılan anketler AKP´den MHP´ye oy akışının sürdüğünü gösteriyordu. 

Bu noktada sıkıntı ortaya çıktı. MHP´nin, Bahçeli´nin gücünü test ettiği en önemli konu "af" oldu. Birkaç aydır bu konuyu gündeme getiriyor ancak iktidardan  istediği desteği bulamasa da "söz vermiş" olduğu için bu konuda geri adım atamıyordu. İpler Erdoğan´ın "uyuşturucu tacirlerini affeden iktidar olarak anılamayız" cümlesiyle koptu. 

Bahçeli Erdoğan´ı  "MHP´yi meydanlarda hakir görmek, tariz ve tenkitle suçlamak siyasi ahlak ve basirete asla sığmayacaktır" diye yanıtladı. 

Şimdilik son yanıt AKP sözcüsü Ömer Çelik´ten geldi: 

"Cumhurbaşkanımızın hedef alınmasını reddediyoruz, kabul edilebilir bulmuyoruz. Cumhur ittifakının gerektirdiği siyasi nezakete uymamıştır. Diliyoruz, bundan sonra hassasiyet gösterilsin. Bu şekilde yorumlar üzerinden fikir tesis ederek bu yaklaşımlarla yürümenin doğru olmadığını düşünüyoruz. Bu cümleler son derece kırıcı cümlelerdir. Biz bunun tekrarlanmaması gerektiğini ifade ediyoruz." 

Bahçeli´nin "andımız" konusundaki duruşu da AKP ile sıkıntı yarattı. Özellikle Bekir Bozdağ´a "Kürt kimliği"  üzerinden yaptığı gönderme. Sözcü Çelik "Bahçeli´nin Bozdağ´ı etnik olarak etiketlemesi çok yanlış. Etnik kimliğiyle onun suçlanması, "Seni uyarıyoruz" diyerek taciz edilmesi asla kabul etmeyeceğimiz bir şeydir" dedi. 

Bütün bunlara bakarak AKP-MHP ittifakı sürmez diyebilir miyiz? Bu soruyu iki siyaset bilimcisi ve önemli bir anket şirketinin yöneticisi ile konuştum. Aldığım yanıtlar şöyle: 

-Şu tespiti yapabiliriz: AKP- MHP ittifakı yara aldı. 

-Ancak bu özellikle yerel seçim sürecinde bir kopuş getirmez. 

-Erdoğan partisinden MHP´ye oy kayışının sürdüğünü görüyor. Bunun önünü kesmek için önümüzdeki günlerde kontrollü bir şekilde MHP-Bahçeli eleştirilerini sürdürebilir. 

-Bahçeli için af konusu artık kişisel bir liderlik sorunu halini aldı. Kimi konularda taviz de verse tabanına bir sonuç götürmek isteyecektir. 

-Erdoğan´ın kişilere karşı işlenen suçlar da af yetkisi devlette değildir demesinin ardında affın "siyasi konuları da kapsayacak şekilde" genişlemesi mümkün olabilir.

-Erdoğan ve AKP´nin "andımız" ile af konusundaki durduğu nokta yeni siyaset arayışının sinyali olabilir. Bu arayış bir yandan Avrupa-ABD ilişkileri bir yandan gerileyen oylara karşı bir çözüm olarak düşünülebilir. 

Uzmanların yorumu böyle. Ama burada esas sıkıntılı nokta; Türkiye sadece AKP-MHP merkezli politik gündeme sıkışmış durumda. Bu durumda demokratik nefes giderek zorlaşıyor.