Erdoğan ne söylüyor bu tambura ne çalıyor

Akif Beki- 19.05.2018

Erdoğan ne söylüyor bu tambura ne çalıyor

Alın İngiltere seyahatini. Cumhurbaşkanı Erdoğan´ın sonuçtan memnuniyetsizliğine bir bakın, bir de sinekten yağ çıkarmaya kalkan köftehorların şişirmelerine...

Milletvekili iftarında ne anlattı Erdoğan: ?Herkesin gözü şunda, 24 Haziran´da ne çıkacak, Türkiye´de ne olur? Hala aynen o Gezici kafa birilerinde var...?

?Finans piyasalarının gerçekleriyle kavga eder, ekonomik realiteye savaş açarsınız kazanamazsınız, Erdoğan´ın çekmek istediği yatırımcıların iştahı onu dinledikten sonra kesildi´ diyen Financial Times gazetesinin yorumlarını doğruluyor bu şikayet.

Reuters ajansının, Erdoğan´la görüştükten sonra yatırımcılar şok yaşadı, neye uğradıklarını şaşırdılar şeklinde yansıttığı havayı teyit ediyor bu hayal kırıklığı.

İngiliz sermayesini ekonomimizin parlak geleceğine ikna ve güvendirme toplantıları, iki taraf açısından da verimli geçmemiş.

Oysa işgüzarlar, başarısını nasıl satıyordu iç piyasaya? Güya İngilizler, tarihte hiç olmadığı kadar kritik bir zamanda hızır gibi imdatlarına yetiştiği için minnetlerini saklamıyorlardı. ?AB´den çıkma sürecinde zor durumdaydık, iyi ki geldin kurtarıcı Erdoğan? diyorlardı...

Bu kadar üfürme, nefes kuvvetinden önce güçlü bir pişkinlik ve kendini kandırma kabiliyeti gerektirir. Bunlardaki gözle görülenin tersine inandırma azmine, gerçeği kafalarındaki melek ve şeytan tarifine uydurma ısrarına şapka çıkarılmaz mı?

***

Alın size, bir tarikata bağlı dernek ve vakıfların seçimlerde Erdoğan´ı ve Cumhur İttifakı´nı destekleme ilanı. Bakın gayretkeşlerin elinde nasıl tersyüz ediliyor yanlış diye bildiğimiz her şey...

Gazetelere tam sayfa ilan vererek, bütün tarikatçılar adına toplu oy açıklaması yapıyorlar. Hangi hak ve temsil yetkisiyle denmiyor bile...

E hani oy kullanmak hür bireylere ait bir tercihti? Hani ne babası çocuğuna, ne köy ağası marabasına, ne şeyhi müridine baskı yapabilirdi? Zorlamak suçtu, yönlendirmek yasaktı. Herkes iradesini özgürce ortaya koyabilsin diye göstermeden atılıyordu oy. Kimse oyunu açıklamaya zorlanamayacağı için kapalı kabinler kuruluyordu hani?

FETÖ´yle mücadelenin esası, aklını kimseye kiraya vermemek, bireysel iradeni başkasının cebine koymamak değil miydi? Kerameti kendinden menkul din bezirganlarının peşinden, sürüye katılıp gitmeyin diye uyarılmıyor muydu vatandaş?

E hani yeni FETÖ´lerin çıkmaması, bu bilincin halka yerleştirilmesine bağlıydı?

Nasıl oluyor da bedeli öde öde bitmeyen onca din istismarı kepazeliğinden sonra hala ders alınmamış gibi aynı hatalar tekrarlanıyor? Bangır bangır deklare ederek, göze soka soka dinin siyasete alet edilmesine çanak tutuluyor?

***

Dışarıdan icazet almaya dair deli saçması komplo teorilerini çöpe attı, o devlet adamımız Kraliçe´nin adamıymış bu siyasetçimiz İngiliz ajanıymış gibi zırva karalamaları tedavülden kaldırdı derken...Cumhurbaşkanı´nın İngiltere seyahatinden sızan akıl dışı bir başka abukluğu alın...

Yolculardan Okan Müderrisoğlu, Abdullah Gül´ü adaylıktan vazgeçirme ziyaretiyle eleştirilen diğer bir yolcudan, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar´dan yolculuk sırasında edindiği izlenimleri gazetesi Sabah´ta yazdı.

Nesi antidemokratik müdahale, nesi askerin siyasete karışmasıymış. Kafasına muhtıra dayama, asıp kesmekle tehdit, öyle dikte edici üslup takınma filan yokmuş...

Sadece Erdoğan´la görüş ayrılıklarının devlet meselelerinde bir kırılmaya dönüşmemesi gibi nazik bir ricada bulunulmuş Gül´den.

Halef ile selefin bu parti içi ihtilafında, üniformasız ve postalsız araya girilirken siyasete hiç girilmemiş ama. Yalnızca; uluorta  farklı şeyler konuşmak ya da karşısına aday çıkarak ortalığı karıştırmak yerine, Erdoğan´la doğrudan temasa geçmesinin devlete daha faydalı olacağına dair masum cümleler sarfedilmiş.

Doğruysa ifşaat değil, fecaat. Ve bir yalanlama gelmedi...

Ne diyor halbuki Erdoğan; seçim meydanı herkese açık, isteyen bu demokratik yarışa katılır.

Ne diyor sözcüsü Kalın; Cumhurbaşkanı, karşılıklı saygı içinde yapıcı ve coşkulu bir kampanya dönemi diliyor.

Çirkef tambura, küfür kıyamet hangi telden çalıyor peki? Kaybederse o da Demirel gibi, Özal gibi gider  demek, subliminal olarak Erdoğan´ı ölümle tehdit etmektir...

Pes yani!