İbrahim Kalın entelektüel bir siyasetçi-bürokrat. Bu iddiasını onca mesuliyet arasında yazdığı kitapla da kanıtladı. İnsanı gerçekten hayrete düşüren bir sebat ile onca işin arasında hem de akademik tadda kitap yazan Sn. Kalın hayranlık uyandırıyor.
Sn. Kalın´ın ülke gündemini son günlerde meşgul eden Metin Akpınar-Müjdat Gezen konusunda söyledikleri ise entelektüelin haiz olması gereken bir diğer meziyet olan nesnellik-objektiviteden yoksun bir ifade olarak kayıtlara geçti.
Akpınar´ın söylediklerine itirazımı önceki gün dile getirmiştim. Kaba ve derinlikten yoksun bir münasebetsiz emsalleştirme olarak görülen ifadenin ülkeye katkı vereceğini düşünmemiştim.
Akpınar´ın sözlerinin unutulup gitmeye layık olduğunu ifade eden Fehmi Koru rikkatini belli ki Sn. Kalın kifayetli görmüyor. Aslında doğrudan sözcüsü olduğu bir kişinin görüş beyan ettiği bir konuda daha sonra söz ifade etmek de işin doğal akışı açısından sorunlu. Madem sözcü konuşacak asli makam neden görüş bildiriyor, (bunun tersi de doğru), yani asıl makam görüş bildirdikten sonra sözcüye ne hacet.
Bütün bu kurgu itirazından bağımsız olarak Müslüm Gürses retoriği ile ?itirazım var? dediğim konu aslında Sn. Sözcünün ifadelerindeki öznel ve tek taraflı kurgu.
Ne diyor Sn. Kalın: ?Bu tür sözleri sarf eden kişiler sadece Cumhurbaşkanının şahsına hakaret etmiş olmuyorlar, aynı zamanda ona oy veren, destek veren, gönül veren milyonlarca insanın hür iradesine de saygısızlık ediyorlar. Bazı ifadeler Türkiye Cumhuriyeti´nin demokratik yapısını, hukuk devleti ilkesini de yok sayan, ayaklar altına alan bir yaklaşımı ifade ediyor.?
İnsan kulaklarına inanamıyor, gözlerini oğuşturuyor.
HDP barajı geçmesin diye her tür söylemi kabul eden, CHP´nin seçmenini kabahat etmiş olarak gören, İYİ Partiye oy vermeyi ihanete tahvil eden AKP-MHP söylemi ayakta dimdik dururken, bu konuda bugüne değin en küçük bir düzeltme, özür vs görmemiş iken
Sn. Kalın´ın ifadeleri gerçekten 70´lerin mizahı gibi durdu.
Tabii daha ziyade Aziz Nesin´de gördüğümüz bir sadece kendine yontan siyaset elitizminin mizahı.
Sn. Kalın´ın biraz da ortamın gerginliğini az da olsa giderme saiki içerdiğine dair sınırlı da olsa izler taşıyan ifadelerinin bağlandığı bu son cümle havuz basınındaki alıntılarda ise pek bulunmuyor.
Belli ki bu kesim bile sözdeki çelişkiyi üzerlerine alınmış.
Keşke Kalın, entelektüel mesuliyeti ile sözü ?bakın bizim cenah da aynı hatayı yapıyor. Bu yol yanlıştır. Her oy, temsil ettiği irade sebebiyle değerlidir? deseydi.
Elinden gelse ülkede kendine oy vermeyenlere seçim sandığı koklatmayacak bir nobran dilin savunusu da işte bu sakil ve çelişik durum oluyor.
İktidar blokunun mikro ortağı BBP başkanı HDP´ye hazine yardımına haram fetvası vererek Diyanet başkanından rol çalmıştı yakında. Siyasi tercihi dahi helal-haram ile açıklayan bu kabil ötekileştirme dilini ifşa edemeyen bir entelektüele açıkçası aşina değiliz.
Hele ki dünden yansıyan iki konu ile birlikte bu yazdıklarımız daha da vücut buldu.
Sevgili Sedef Kabaş´ın, muhalifliğini hazmedemeyen trol twitter hesaplarının saldırısına karşı ifadesi şu şekilde : ?Yazdıklarımızı yaptıklarımızı yargılayamayanlar, bu defa yazmadıklarımız ve yapmadıklarımız için bizi suçluyorlar.?
Hemen ardından Tayyip Erdoğan´ın konuşmalarını beğenmediği HDP için kullandığı ?onlar için müjdeli haber? ifadesi geldi. Halkın oyu ile seçilmiş arkadaşım Hüda Kaya´nın buna dair yorumu da son derece iç karartıcı oldu ki, hapisteki onlarca mevcut eski milletvekilinin durumuna bakarak hiç de abartılı bir yorum değildi bu.
Bu ahval içinde bizim tavsiyemiz madem kitap yazmaya vakit buluyor Sn. Kalın, Zola´nın Dreyfus´unu da tekrar bir gözden geçirsin.
Yönetici özeti de yeter.
Açık olsa wikipediadan da bakardı, ama maalesef o da kapalı.
