Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Enfokrasi Çağında “İsyan Ahlakı” Mümkün mü?

Yusuf Tosun: Nurettin Topçu’nun İsyan Ahlakı, bireyi tükenişle karşı karşıya getiren enformasyon tuzağından kurtuluş için önemli bir reçetedir."

Enfokrasi Çağında “İsyan Ahlakı” Mümkün mü?

Enformasyon Rejiminin Yeni Totaliterliği

Bugünün dünyasında birey, yapay zekâ destekli teknolojilerle donatılmış akıllı şehirlerde ve evlerde, görünmeyen kesintisiz bir gözetim altında yaşıyor. Sosyal medya, arama motorları, mobil uygulamalar ve “akıllı” teknolojiler vasıtasıyla bireylerin davranışları, tercihleri ve hatta düşünsel eğilimleri algoritmalar tarafından izleniyor, sınıflandırılıyor ve de yönlendiriliyor.  

Öyle ki akıllı telefon, bileklik ve saatler vs. bizi saniye saniye kontrol ediyor. Akıllı evler ise her şeyimizi kayıt altında tutan dijital bir hapishaneye dönüşmüş durumda. Evdeki bütün elektronik cihazlar farklı yönleriyle bize kolaylık sağlar gibi görünürken bir şekilde bizi gözetliyor ve kontrol altında tutuyor aslında. Mesela; robot süpürgeler bizi zahmetli temizlikten kurtarır gibi gözükürken öte taraftan tüm evin haritasını da çıkarmaktadır. Uyanıkken anlık olarak kalp atışlarımız takip edilebilmekte, uykudayken bile nefes alış verişimiz izlenebilmektedir. Yani her an bir Big Brother’ın gözetimi ve de kontrolü altındayız. 

Güney Kore doğumlu Alman filozof Byung-Chul Han (D:1959) bu çağdaş kontrol biçimini “enfokrasi” (enformasyon diktatörlüğü) kavramıyla açıklarken şunu dile getirir:

“Enformasyon rejiminde insanlar gözlendiklerini değil, özgür olduklarını hissederler. Paradoksal bir şekilde egemenliği güvence altına alan, tam da özgürlük duygusudur.”(1)

Öyle anlaşılıyor ki; eskinin zorbalık ve baskı araçlarının yerini bugün haz, hız, zevk ve konfor almış durumda. Bu da dijital çağın bireyini hem dışsal hem içsel olarak adeta “uysallaştırmış” bir özneye dönüştürdü. 

 

Enfokraside İsyan Mümkün mü?

Birey aslında her yönüyle gözlendiği ve kontrol altında tutulduğu bu dijital hapishanede iradesini de tamamen teslim etmiştir. Öyle ki mevcut Enfokrasi Rejimi’ne karşı hiçbir direniş gücü kalmamıştır artık. 

İşin ilginç yanı, Byung-Chul Han’ın dijital çağın tahakküm biçiminin, klasik totaliter rejimlerden farklı olduğunun altını çizmesidir. Artık baskı, yasak ya da sansür gibi doğrudan araçlar yerine, birey “gönüllü” olarak kendisini gözetim sistemlerine entegre eder. Dijital fanusta yaşayan birey, özgür olduğunu zannederken aslında algoritmik tahakkümün bir nesnesine dönüşür. Bu bağlamda direniş ya da ahlaki başkaldırı fikri giderek belirsizleşmekte ve etkisizleşmektedir. Umut gün geçtikçe zayıflamaktadır.

Yine benzer şekilde Byung-Chul Han, Michel Foucault’dan ödünçle bireyin dışsal güçler tarafından denetlenen Disiplin Toplumu’ndan Performans Toplumu’na doğru bir geçiş yaşadığının altını çizer. Ve bugün Performans Toplumu’nda bireylerin sürekli olarak kendilerini geliştirmeye ve başarıya zorlayan içsel bir baskıyla karşı karşıya olduğunu söyler. Bu nedenle de bireyler sürekli bir rekabet ortamında olup kendilerini performanslarıyla kanıtlamaya çalışırlar. Bu durum da bireylerin stres, tükenme ve depresyon gibi psikolojik sorunlar yaşamalarına sebep olur. Sonuçta birey bu modern yaşamda yorgun düşüp tükenmeyle karşı karşıya kalır. Böylece Byung’un ifade ettiği gibi “İnsan varlığı tamamen etkinlik tarafından emilir. Bu da onu sömürülebilir hale getirir”(2) zamanla.

İşte enfokrasi çağının insanı bu hale gelmiştir. 

Hal böyle olunca da; “Bu performans toplumunda dijital kuşatma altındaki birey özüne dönerek bir ‘diriliş’ gerçekleştirebilir mi?” diye sormadan edemiyor insan.

Bu soruya verilebilecek en uygun özgün ve yerli bir cevap, Nurettin Topçu’nun “İsyan Ahlakı” düşüncesinde bulunabilir.

Belki de bireyin yorgun ve bitkin halde bu modern dijital hapishaneden kurtuluşunun en önemli sıçrayışı yeniden benliğine, özüne dönüşle mümkün olacaktır. 

 

Nurettin Topçu’nun İsyan Ahlakı

Nurettin Topçu (1909–1975) Fransa’da eğitim görmüş, Sorbonne’da felsefe doktorası yapmış, ahlak merkezli bir hareket felsefesi geliştirmiş Türk düşünce hayatının vazgeçilmez entelektüellerinden biridir. 1934’te yayımladığı doktora tezi L’Oxydation de l’Action Morale (İsyan Ahlakı), onun entelektüel serüveninin temel taşlarındandır. İnsanlığın vicdanı Topçu, 20’nci asrın garp hastalığına karşı “İslam güneşinin ışığı altında birleşmek” için mücadele etmiş bir dava adamı; içinde derin insan felsefesinin olduğuna inandığı tasavvufa gönül vermiş gerçek bir mutasavvıftır da aynı zamanda.

Gerçek anlamda bir felsefeci ve sosyolog olan Topçu’nun kendine özgü bir üslubu ve düşünüş biçimi vardır. Onu herhangi bir akım, ideoloji veya gruba dâhil etmemek gerekir. Çünkü o, kendi şahsına has, özgün ve orijinal bir mütefekkirdir. Onun yazdıklarının zor anlaşıldığını savunanlar, ya yeterince anlayamayanlar ya da anlamak istemeyenlerdir. Onun diriliş çağrısını okuyabilmek ve enformasyon rejiminin totaliterliğine karşı bir çıkış yolu bulabilmek için öncelikle düşünce dünyasının derinliklerine inmek gerekir. O nedenle de yazdıklarını ve yaşadıklarını dikkatli bir gözle okumak ve düşünce dünyasında fırtınalı bir yolculukta bulunmak lazım. Bu anlamda onun düşünce dünyasının temeli olan ve hayatı boyunca genişleterek-geliştirerek üzerinde durduğu “İsyan Ahlakı” düşünce vadisinde ağır adımlarla gezinmek şarttır.

Nurettin Topçu’nun temel eserlerinden olan İsyan Ahlakı’nda; önce ahlakın problemleri üzerinde durulur; akabinde inanç problemleri ve sonuçta da kendi mistik-spiritüalist felsefesine uygun bir yolla İsyan Ahlakı’ndan Allah’a ulaşılır.

Onun felsefesinde “isyan”, sıradan bir toplumsal başkaldırı değil, insanın kendi nefsine, tutkularına, konformizme ve bencilliğe karşı geliştirdiği içsel bir harekettir. Bu nedenle onun isyanı, nihilist bir yıkım değil, ahlaki bir inşadır.

Topçu Fransa’da kaldığı 1928-1934 yılları arasında Louis Massignon ve Maurice Blondel ile de tanışır. Bir süre kendisiyle mektuplaştığı Maurice Blondel’in “hareket felsefesi”nden etkilenir ve bu felsefe üzerine çalışmalarda bulunur.

Böylece Nurettin Topçu, 45 yıllık yazı hayatı boyunca “isyan, ahlak ve hareket” eksenli yazılar yazmış ve yeni bir ahlak felsefesi ve de hareketi başlatmıştır denilebilir. Ahlak felsefesi üzerine yazılmış felsefi bir deneme olan İsyan Ahlakı; onun düşünce dünyasının koordinatlarının belirlenmesi yönüyle de kayda değerdir. Aynı zamanda bugün bireyi tükenişle karşı karşıya getiren enformasyon tuzağından kurtuluş için de önemli bir reçetedir. 

 

Devamı >>>



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER