Tarih: 02.03.2021 15:57

Endülüs’ten Arakan’a Giden Yol

Facebook Twitter Linked-in

Güneydoğu Asya ülkesi Myanmar’da, 1 Şubat günü gerçekleşen askeri darbenin ardından olaylar hâlâ durulmuş değil. Darbe karşıtı protestolarda 18 kişinin hayatını kaybetmesi ile Myanmar tekrar dünya gündemine oturdu. İlan edilen 1 yıllık olağanüstü hal ile ülkede zaten var olan sıkıntıların bu süreçte daha da arttığı görülüyor.

Diğer taraftan Myanmar veya daha çok bilinen adıyla Burma’da Rohingya Müslümanlarına yapılan zulüm bir türlü son bulmuyor. Bu sorun, 19. yüzyılın ortalarında bölgede hâkim olan İngilizlerin kendilerinden sonrasına bıraktıkları bir miras olarak varlığını sürdürüyor. Klasik İngiliz yaklaşımı olan terk edilen yerlerde mutlaka bir çatışma alanı bırakma politikası Myanmar için de uygulandı. Zaten on yıllardır baskı, zulüm ve işkencelerle boğuşan, soykırım tehdidi ile karşı karşıya yaşam mücadelesi veren Rohingya (Arakan) Müslümanlarının bu darbe ile daha da zorlu bir sürece girmesi, objektifleri doğal olarak bölgeye yoğunlaştırdı. Ordu Müslümanlara yapılan zulümlerin organizatörüydü ve başını çekiyordu. Şimdi yönetime el koyan General MinAungHlaing’in bu süreci daha da çıkılmaz noktalara götürmesinden endişe ediliyor. Rohingya Müslümanlarının 2017 yılında sistematik hâl alan saldırılardan önce 4 milyonun üzerinde olan nüfusları bugün ülke içinde çok azalmış durumda. Komşu ülke Bangladeş’e sığınan Müslümanlar dünyanın en büyük mülteci kampında yaşam mücadelesi vermeye devam ediyor. Ülkenin asli unsurları iken bugün çoğunluğu mülteci konumuna düşen Müslümanların tehlikeli bekleyişleri maalesef sürüyor.

Aslında bugün darbe ile işbaşından uzaklaştırılan Başbakan Aung San SuuKyi 1991’de Nobel Barış Ödülü almıştı. Bir anlamda “demokrat” olarak lanse edilmişti. Gel gör ki görevde bulunduğu sürede o da ordu ve ırkçı Budist rahiplerin söylemleri ile soruna yaklaşmıştı. Buna rağmen darbe ile alaşağı edilmesi tabi ki kabul edilemez.

Bunun yanında sorunun çözümü için asıl sorumluluk uluslararası topluma ve İslam ülkelerine düşüyor. Yaşananların çok büyük acılar bıraktığı ortadadır. Başta İslam dünyası Myanmar’da olanlara kayıtsız kalmamalıdır. Hele de sorunu, “İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma bir tortu” gibi gören darbeci General Hlaing’in yönetimindeki ülke bugün çok daha sıkı takip edilmeli, Rohingya Müslümanlarına yapılanlar gündemde hak ettiği yeri bulmalıdır.

Bugün her bir Müslüman Endülüs denildiği zaman çok büyük bir acı yaşıyor ve üzüntülere gark oluyor. Hâl böyleyken Filistin’de, Keşmir’de, Doğu Türkistan’da, Arakan’da olup bitenler de birer Endülüs değil mi? Düne ağlamak ancak bugün üzerimize düşenleri yapmakla bir anlam ifade eder. Her şeye ve bütün olumsuzlukların baskısına rağmen hem İslam dünyasının hem de diğer bütün mazlumların kulakları sağır eden çığlıklarına kayıtsız kalmamalıyız. Ne demişti Bilge Kral Aliya: “Her şey olup bittiğinde, hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.”




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —