Sırrı Süreyya Önder 27 Şubat’ta Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısı okunmadan önce bekleyenlere şöyle demişti: “Barış filizini yeşertmeye gittik.” Bu tarihi gün artık bir “barış filizi” olduğuna işaret ediyor. Ne yazık ki Sırrı Süreyya bu günü görmedi: Beklenen haber geldi, PKK kongresini toplamış, kararlarını almış; ayrıntılı açıklama gelecek denildi. Bekleyeceğiz, gelecek açıklamanın Abdullah Öcalan imzalı olduğunu söylemek yeterli şimdilik.
Beklerken mevcut açıklamada yer alan bazı noktalara yakından bakalım.
Öncelikle tekraren belirteyim ki kongre aslında 27 Şubat 2025 tarihinde, yani Abdullah Öcalan’ın çağrısının Sırrı Süreyya Önder sözcülüğündeki DEM Partisi heyeti tarafından okunduğu anda başlamıştı. Öcalan o çağrı ile 27 Kasım 1978’de Diyarbakır Fis’te başlattığı hareketi sonlandıracak kongreye start vermişti; Fis, PKK’nin ilk ve “Kuruluş Bildirgesi”ni düzenlediği “kongresi”ydi. Öcalan’ın çağrı metni, bir kongre konuşması niteliğindeydi; Fis’te başlatılan silahlı mücadelenin silahının artık gerekli olmadığına, tam aksine zarar verici bir enstrüman olduğuna yoğunlaşmasının sebebi buydu. Kongre delegelerine görüşlerini açıklıyor, gerekçelerini söylüyor ve hedefini ilan ediyordu: Silah bırakma, fesih ve “devlet ve toplumla bütünleşme.”
TARİHİ ÇAĞRIYA TARİHİ CEVAP
Örgütün yapacağı açıklama artık önemsiz demiyorum elbette, neyin nasıl dile getirildiği, nasıl telaffuz edildiği dahil olmak üzere gelecek açıklama çok önemli. Fakat mevcut açıklamadaki şu cümle, esasın Öcalan’ın talep ettiği gibi olduğunu ortaya koyuyor: “Bu çerçevede PKK 12. Kongresi, Önder Apo’nun çağrısı temelinde PKK çalışmalarına ilişkin tarihi öneme sahip kararlar aldı.”
Alınan kararlar, Öcalan’ın çağrısı temelinde alınmış kararlar. Elbette “PKK çalışmalarına ilişkin” bu kararlar ve tarihi önemde. Öcalan’ın “tarihi” çağrısı”na tarihi bir cevap verilmiş yani. Yani çağrının içeriğinden başka bir karar beklemek anlamsız.
PKK’nin bu kısa açıklaması, Öcalan’ın 27 Şubat’taki açıklamasına özel cevaplar da içeriyor, şu cümle mesela: “ … (Kongre) Yurtsever halkımızı ve tüm demokratik sosyalist güçleri, başta şehitlerimiz olmak üzere 52 yıllık büyük mücadelenin ortaya çıkardığı tüm ulusal ve demokratik değerleri doğru sahiplenmeye, yaşamaya ve yaşatmaya çağırdı.”
Öcalan’ın 27 Şubat günkü çağrısından sonra Sırrı Süreyya Önder’in özel not olarak açıkladığı şu ifadeye cevap bunlar: “Bu perspektifi ortaya koyarken, şüphesiz, pratikte silahların bırakılması ve PKK'nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir.”
ÖRGÜT, ÖCALAN’IN PARADİGMASINI BENİMSEDİ
Öcalan’ın açıklaması bu son cümledeki “demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınması” kısmıyla devlete sesleniyordu ama bir bütün olarak PKK’ye hitap ediyor ve “hukuk ve demokrasi mücadelesi”nin silahsız devamı için tarihsel sorumluluğu aldığını ilane diyordu. Örgüt de “halkı, demokratik sosyalist güçleri (…) mücadelenin ortaya çıkardığı tüm ulusal ve demokratik değerleri doğru sahiplenmeye, yaşamaya ve yaşatmaya” çağırırken, Öcalan’ın işaret ettiği mücadele biçimini ve yönünü, yani yeni paradigmayı benimsediğini ilan ediyor.
Örgütün mevcut açıklamadaki son talebi, “Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü için mücadeleyi daha da yükseltmeye” yönelik çağrısı, meselenin bir “al-ver” meselesi olmadığını, mücadele araçlarının değişmesi olduğunu kabul ettiğini ifade ediyor.
Artık Öcalan’ın çağrı dışındaki notuna yeniden dönebiliriz: "Bu perspektifi ortaya koyarken şüphesiz silahların bırakılması ve PKK'nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir."
‘FİLİZ KÜTÜKTEN GÜÇLÜDÜR’
“Demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınması” ne demek? Yeni yasama yılının ilk gününde, 1 Ekim’de Devlet Bahçeli’nin tokalaşma jestiyle başlayıp birbirinden kritik eşiklerin aşıldığı sürecin geldiğimiz noktasında ne bekleyebiliriz? Barış için, demokrasi için, hukukun üstünlüğü için bir umut ışığı görünüyor değil. Sırrı Süreyya 27 Şubat’ta “Barış filizini yeşertmeye gittik” dedikten sonra eklemişti: “Filiz kütükten kuvvetlidir.”
Barışın da hukukun üstünlüğünün de demokrasinin de filizleri kendiliğinden büyümeyecek, fakat şiddetin kanlı kütüğünün ortadan kaldırılmasının kapıları aralanmışken filizlerin cılızlığına üzülmek yerine nasıl güçlenip serpilebileceklerine kafa yormak evladır. Öcalan’ın ve onun çağrısıyla örgütün üstüne düşeni yapmasından sonra devletten ne bekleyebiliriz? Suistimal edilen “Umut Hakkı” kendi başına umutlanmaya yetmez; PKK’nin açıklamasındaki Öcalan’ın özgürlüğüne ilişkin çağrısının nedeni bu zaten.
Bu tarihi, kritik eşiği umutsuzlukla karartmak da saçma elbette, “beklenecekler”e ve olması gerekenlere odaklanacaksak, önce iktidar çevresinden gelen açıklamalara bakmakta yarar olabilir. Devlet Bahçeli’nin tokalaşma jestiyle başlayıp Sırrı Süreyya Önder’in fotoğrafını okşamasıyla zirveye ulaşan jestleri bugüne kadar olanlara dairdi. Geleceğe dair yakın tarihli en dikkat çekici sözü, AK Parti sözcüsü Ömer Çelik söyledi: “… örgütün kendini feshetmesi ve silah bırakmasına dair atacağı her somut adım, yeni olumlu karşılıkları ve adımları beraberinde getirecektir.”
‘KARŞILIK ADIMLARI’ NE OLACAK?
Yani, “olumlu karşılık ve adımlar” beklemeliyiz. Bu karşılık ve adımların öncelikle hukuk alanında olması gerektiği sır değil, bunun başında da Öcalan’ın koşulları geliyor. Bir infaz kanunu hazırlığından söz ediliyor ama Doğu Perinçek af talep ederken haklı, mesele infaz hukukuyla çözülecek bir mesele değil. Çünkü Öcalan’ın koşulları sadece Öcalan’ı ilgilendirmiyor, “olumlu karşılık ve adım” kanunların genelliği ve eşitlik prensibi gözetildiğinde binlerce tutuklu ve hükümlünün koşullarını da ilgilendiriyor. Zaten Öcalan’ın koşulları da diğer binlerce insanın içinde bulunduğu durum da “hukukun gereği” değil, yürürlükteki hukuksuzlukların adil olmayan sonuçları. O halde örgütün silah bırakmasına cevap olabilecek “olumlu karşılık ve adım”ların ilki aslında “yeni bir hukuk oluşturmaktan” önce, mevcut hukuksuzlukların terki olmak zorunda. Daha en başından bu nokta “zurnanın zırt dediği yer” olmaya aday:
Öcalan başta tutuklu ve hükümlüler için önce hukuksuzluktan vaz geçilmesi, peşinden yeni ve barışa uygun bir hukuk inşa edilmesi sadece Kürtler ya da isterseniz sadece Öcalan ve PKK için mümkün olabilir mi? Kürtler çok iyi bilir ki “yarım hukuk” olmaz, yani ülkenin bir yarısına hukuk kalan yarısına hukuksuzluk devam edecekse, eninde sonunda en büyük zararı yine Kürtler görecektir. Zaten Öcalan’ın ilk açıklaması (meseleyi çatışma ve şiddet zemininden hukuk ve siyaset zeminine çekme) ve tarihi çağrısı bu türden bir devam yoluna razı gelmeyeceğinin güçlü alametleri.
O halde bugünden sonra artık dikkatle bakacağımız yer Öcalan ya da örgüt tarafı değil, iktidar tarafı olacak. Bin bir zorlukla bugüne kadar getirilen sürecin devamı nasıl olacak? Hukukun üstünlüğü ve demokrasi için gerekli adımlar mı atılacak, yoksa fırsat bu fırsat ikili hukukla, anti-hukukla, hepbana demokrasisiyle her tür muhalefeti ortadan kaldırma yolunda tam gaz ileri mi?
Zor bir dönem bitti, daha da zor bir dönem geliyor. Hep beraber yaşayacak ve göreceğiz.
NOT
Daha önce bir kronoloji yayınlamıştım, 14 Nisan 2025’te bitiyordu. Aşağıda kronlojinin o uğursuz günden, Sırrı Süreyya’nın hastalandığı günden bugüne kadar olan kısmı da var. İşe yarar umuduyla.
HUKUK VE DEMOKRASİ SÜRECİ KRONLOJİSİ
15 NİSAN 2025-9 MAYIS 2025
15 Nisan 2025: TBMM Başkanvekili ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, aort yırtılması ve kalp rahatsızlığı nedeniyle İstanbul'da hastaneye kaldırıldı. Uzun bir ameliyattan sonra yoğun bakım alınan Sırrı Süreyya Önder’in tedavisi halen (25 Nisan 2025) devam ediyor.
Hastane ziyareti akınına uğradı. İktidar partisi mensupları dahil olmak üzere hemen hemen her siyasi görüşten yetkililer ziyarete geldi.
Adalet Bakanı ile 18 Nisan’da yapılacak görüşmeler ertelendi.
16 Nisan 2025:
Cezaevindeki ÇHD onursal başkanı avukat Selçuk Kozağaçlı’nın tahliye edildiği haberi geldi. Kozağaçlı infaz süresini ocakta doldurmuş olmasına rağmen, cezaevi yönetiminin tutumu nedeniyle içerde tutuluyordu.
17 Nisan 2025:
Selçuk Kozağaçlı, savcılık itirazından sonra yeniden cezaevine gönderildi. Tahliyeye imkan veren cezaevi idaresinin “not”unun yanlış hesaplandığı gerekçe olarak ileri sürüldü.
21 Nisan 2025: DEM Parti Van Milletvekili Pervin Buldan ile Asrın Hukuk Bürosu avukatı Faik Özgür Erol, Abdullah Öcalan ile görüştü.
23 Nisan 2025:
TBMM'de 23 Nisan resepsiyonu’na DEM Parti eş başkanlar düzeyinde katıldı. Aynı gelenekte yer alan partiler (HDP) en son 11 yıl önce resepsiyona bu düzeyde katılmıştı. Resepsiyonda, sürece karşı çıkışıyla bilinen İYİ Parti lideri Dervişoğlu, başkanlarla tokalaştı.
Aynı gün, Irak Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani ile SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi Erbil’de bir araya geldi. Görüşmede, KDP Başkanı Mesud Barzani’nin temsilcisi Hamid Derbendi ile Rojava Dış İlişkiler Ofisi Eşbaşkanı İlham Ahmed de yer aldı.
Irak Kürdistan Bölgesi Başkanlığı’ndan yapılan açıklama: “Mazlum Kobani (Abdi) ile Neçirvan Barzani, Suriye Kürtlerinin birliği ve istikrarı konusunda hemfikir.
25 Nisan 2025: Mazlum Abdi, sosyal medya üzerinden şu açıklamayı yaptı:
“Halkımıza ‘Rojava'da Kürt Birliği ve Tutumu’ konferansının 26 Nisan'da düzenleneceğini bildirmekten büyük bir mutluluk duyuyoruz. Kürt birliği, Suriye'deki Kürt halkının davasının çözümü için ulusal bir gerekliliktir. Umuyoruz ki tüm taraflar ulusal sorumluluklarını yerine getireceklerdir. Bu vesileyle, bu adımın atılmasına yardımcı olan tüm taraflara teşekkür ediyor ve konferans çalışmalarına başarılar diliyoruz.”
Konferans nedeniyle Türkiye, İran, Irak ve Suriye’den Kürt siyasetçilerin yanı sıra, DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, Milletvekilleri Serhat Eren, Saliha Aydeniz, Gülcan Kaçmaz ve Mehmet Kamaç'tan oluşan heyeti Kuzey ve Doğu Suriye'ye geçti.
26 Nisan 2025:
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem, İmamoğlu, ‘Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir’ notuyla paylaştığı mesajda şöyle dedi:
"Tutulduğumuz Silivri Cezaevi'ne 180 km uzaklıktaki Edirne Cezaevi'nde HDP'nin önceki eş başkanlarından Selahattin Demirtaş ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı yatıyor. Depremde yıkılan Hatay'ın oylarıyla milletvekili olarak Meclise gönderdiği, Soma davasının avukatı Can Atalay bizimle birlikte Silivri Cezaevi'nde. Üstelik de Anayasa Mahkemesi kararıyla vekilliği tescil edilmiş olmasına rağmen. Hepsinin suçu aynı: İktidara muhalif olmak."
3 Mayıs 2025:
Sırrı Süreyya Önder’in tedavi gördüğü hastanede yaşama gözlerini yumduğu açıklandı.
4 Mayıs 2025:
Sırrı Süreyya Önder için düzenlenen cenaze törenine çok büyük bir katılım oldu. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul AKM’deki törenin çıkışında yumruklu saldırıya uğradı.
Önder’in cenaze namazını, vasiyeti üzerine İhsan Eliaçık hoca kıldırdı. Törene iktidar mensupları Efkan Ala ve TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş da katıldı.
5 Mayıs 2025
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, PKK’nin silah bırakma ve fesih kararını “günler içinde almasını” beklediklerini söyledi.
7 Mayıs 2025
MHP lideri Devlet Bahçeli, iki ay aradan sonra TBMM’ye giderek Sırrı Süreyya Önder için DEM Parti yetkililerine ve aile fertlerine baş sağlığı dileklerinde bulundu. Bahçeli, Önder’in fotoğrafını okşayarak 1 Ekim günkü el sıkma jestine akılda kalacak bir yenisini ekledi.
8 Mayıs 2025:
Ekrem İmamoğlu’nun sosyal medya mecralarından X’teki hesabının yargı kararı nedeniyle engellendiğini öğrendik. Aynı gün merhum Sırrı Süreyya Önder’e sağlığında bir suikast girişim olduğu bilgisi paylaşıldı.
Aynı gün AK Parti sözcüsü Ömer Çelik yine kameraların karşısına geçti, şunları söyledi:
“Terör örgütünün feshini ilan etmesi ve silah bırakmasıyla ortaya çıkacak süreç, çok önemli bir aşamaya işaret edecektir. Bu aşamadan sonra, bölgede terör örgütlerini vekalet savaşlarının parçası olarak kullananların emperyalist denklemlerinin bozulmasına yönelik yepyeni bir sayfa açılacaktır. Bölgemizdeki kaynamanın ve bazı çatışmaların fay hatlarını tetiklemeye yönelik tüm kötücül projelerin engellenmesi açısından son derece stratejik bir gelişme olacaktır. Bu çerçevede, terörün sona ermesine yönelik olarak terör örgütünün kendini feshetmesi ve silah bırakmasına dair atacağı her somut adım, yeni olumlu karşılıkları ve adımları beraberinde getirecektir.”
9 Mayıs 2025:
PKK, Kongresini topladığını ve tarihi kararlar aldığını açıkladı. Açıklamanın kritik cümlesi şu: “… PKK’nin 12. Kongresi, Önder Apo’nun çağrısı temelinde PKK çalışmalarına ilişkin tarihi öneme sahip kararlar alındı.”
Kararlar açıklanmadıysa da Öcalan’ın 27 Şubat’taki tarihi çağrısındaki talebe (silah bırakma ve örgütü fesih) uygun olduğunu varsayabiliriz.
Açıklamanın tamamı şöyle:
“PKK 12. Kongresi, 5-7 Mayıs tarihleri arasında Medya Savunma Alanlarında başarıyla yapıldı. Kongre, bütün çalışma alanlarını temsil eden delegelerle iki farklı alanda birbirine paralel olarak gerçekleştirildi.
PKK 12. Kongresi, Önder Abdullah Öcalan’ın çağrısı üzerine toplandı ve başta Önder Apo’yu özlem ve saygıyla selamlayarak, Önder Abdullah Öcalan’ın kongreye sunduğu perspektif ve önerileri okuyup değerlendirdi. Ayrıca PKK Merkez Komitesi’nin kısa raporu da kongrede okunup tartışıldı.
Bu çerçevede PKK 12. Kongresi, Önder Apo’nun çağrısı temelinde PKK çalışmalarına ilişkin tarihi öneme sahip kararlar aldı.
Mayıs Şehitler Ayında gerçekleşen 12. PKK Kongresi, 52 yıllık tarihi mücadelenin tüm kahraman şehitlerini saygı, sevgi ve minnetle andı. Yurtsever halkımızı ve tüm demokratik sosyalist güçleri, başta şehitlerimiz olmak üzere 52 yıllık büyük mücadelenin ortaya çıkardığı tüm ulusal ve demokratik değerleri doğru sahiplenmeye, yaşamaya ve yaşatmaya çağırdı.
PKK 12. Kongresi, hazırlanmasında en çok emeği geçenlerden biri olan şehit Sırrı Süreyya Önder’i de saygı ve minnetle andı. 12 yıldır Önder Apo’ya yoldaşlık yapan bu değerli insanın barış ve demokratik toplum amaçlarını başarıya ulaştırmak için herkesi elbirliğiyle çalışmaya çağırdı.
PKK 12. Kongresi’nin sonuçlarına ve alınan kararlara ilişkin geniş ve ayrıntılı bilgi ve belgeler, iki farklı alandaki sonuçlar birleştirildikten sonra çok yakın zamanda kamuoyu ile paylaşılacaktır.
Bunlar temelinde, ilk büyük şehidimiz Haki Karer yoldaş şahsında tüm kahraman şehitlerimizi bir kez daha saygı ve minnetle anıyor, yurtsever halkımızı ve demokratik dostlarımızı her alanda kahraman şehitlerimizi anmaya ve Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü için mücadeleyi daha da yükseltmeye çağırıyoruz!”