Emperyalizmin Lejyonerleri

Milat Gazetesi yazarı Cenap Şirin Yeni Zelanda´da yapılan cami katliamına yönelik batıcı kesim içerisinde, İslam´ı savnmak, olan biten karşısında Müslümanca tavır sahibi olmanın yerine, sinikliği, özür dilemeciliği, ve kendi tiynetleri gereği temeli kültü

Emperyalizmin Lejyonerleri

Anlatacağım dram, Yeşilçam filmlerinde sıklıkla işlenir.

Evden atılan mazlum bir annenin, elinden alınarak, evde bırakılan bebeğine, annesi hakkında ne kadar yalan, iftira varsa söylenir.

Ama hepsi külliyen yalandır.

Bebek, öz annesine düşman olarak büyütülür.

O bebek, yetişip, erişkin olduğunda, artık, annesinin amansız bir düşmanıdır.

Annesiyle karşılaştığı an, o mazlum kadına bildiği bütün küfürleri sıralar.

Yanmış, yıkılmış talihsiz anneyi, bir de öz evladı yıkar.

Her bir İslam Ülkesi´ nin %30 luk  bir kesimi, o bebek gibi yalanla büyütüldüler.

Aynı yalan ülkenin tamamına işlenir, ama %70 lik kesim bu yalanları yutmazlar, amiyane tabirle yemezler, bir şekilde gerçeğe ulaşırlar.

Yalanları yutanlar, ?Batı Medeniyeti´nin lejyonerleri?dirler.

İslam Ülkelerindeki Batı´nın lejyonerleri, Batı Medeniyeti´´nin büyük başarısıdır!

Lejyonerler, kendi ülkelerindeki ?Emperyalizmin Lobisi?dirler.

Lejyonerler,  yalanlarla doldurulmuş çocuğun masum annesine saldırması gibi, İslam´a ve kendi milletlerine saldırırlar.

Mısırlı alim Seyyit Kutup şöyle söyler:?

?Bana diyorlar ki:

? Bak işte sarı saçlı yeşil gözlü İngilizler çekip gitti, sen halâ İngiliz emperyalizmini anlatıp, korku salıyorsun!?

Ben de onlara :

? Evet haklısınız! Sarı saçlı yeşil gözlü İngilizler çekip gitti. Ama yerlerine siyah gözlü, siyah saçlı İngilizleri bırakıp gittiler, diyorum.?

Yeni Zelanda´daki alçak saldırının ardından ekşi sözlükten "Videoyu izleyip keşke Türkiye´ye gelip bu cuma günü camileri temizlese diye iç geçirdim" yazanlar ile bu alçak saldırıdan İslam Dünyasını sorumlu tutan Kemal Kılıçdaroğlugiller  tam da emperyalizmin lejyoneri, siyah saçlı, siyah gözlü İngilizler oluyorlar.

Eziklik psikolojisi

İki ordu çarpıştığında, yenilen ordunun ön cephesindeki askerler, yenen orduya karşı müthiş bir korkuya kapılırlar. Eziklik, ürkeklikle, korkuyla, özgüvenlerini, cesaretlerini kaybederler, teslim olmaya meyilli olurlar.

Oysa, düşmanla yüz yüze gelmeyen geri birlikleri, aynı ezikliğe, korkaklığa düşmezler.

Batı ile son iki asırlık didişmemizde, Osmanlı aydınlarından mühim bir kesim, tıpkı yenilen ordunun ön birlikleri gibi ezikliğe, silikliğe, kapıldılar.

Bunlardan Sevr Anlaşması´na imza atanlardan olan Rıza Tevfik, 29 Mart 1922´de Darülfünun´da , şimdiki İstanbul Üniversitesi konferans salonunda bir konferans verir. Konuşmasında, ?Siz Türkler bugün halâ İstanbul´da oturabiliyorsanız, bunu Düvel-i Muazzamanın âlemi İslâm´a olan hürmetlerine borçlusunuz´ demişti.

Bu durum Cumhuriyet dönemine artarak taşındı.

Oysa, Türk halkı hep yüksek özgüven içinde olmuş, ?Milli?  kalmayı gururla, onurla sürdürmüştür.

?Makyavelizm-Oportunizm-Trampizm

Her üç kavram da, ?İslam Medeniyeti?ne sırt dönüp, hakaretler yağdıran Kemalistlerin  kendilerine rehber edindikleri ?Batı medeniyeti?ne ait değerlerdir.

Erişmek için yırtındığımız, Kemalistlerin ?Çağdaş Medeniyet?lerinin en temel prensiplerinden biri ?Makyavelizm?dir.

?Makyavelizm?; Siyasette, ahlakın yok sayılmasıdır. Kurucusu İtalyan düşünür ve politikacı Niccolò Machiavelli´dir.

Her türlü ahlak kuralını hiçe sayarak, dürüstlük ve ahlaktan yoksun siyaset yapmaktır.

Esas olan amaca erişmektir. "Hedefe varmak için ahlaka uygunluğuna bakmaksızın her yol kullanılabilir" der.

Oportünizm, kendi siyasi hedeflerini ve şahsi çıkarlarını hayatının yegane gayesi haline getirmektir. İlkeleri yoktur, çıkarları vardır.

İran´la anlaşma imzalar, bir yıl sonra, anlaşmayı kabul etmiyorum dersiniz. Suriye´den bir ayda çekileceğim der, akabinde vazgeçersiniz. Kuzey Kore´ye meydan okur, hakaret eder, sonra lideriyle övgü düzerek masaya oturursunuz...