ELHAK PLATFORMU BASIN AÇIKLAMASI

Son dönemlerde çirkin olaylara şahitlik ediyoruz.

ELHAK PLATFORMU BASIN AÇIKLAMASI

 

12 Eylül darbesinin üzerinden 40 sene geçti. Herkesin darbelere karşı olduğunu söylediği bir ülkede hala darbe anayasası ile yönetilmenin garabetini vurgulayarak sözümüze başlayalım.

 

Kutsal değerleri istismarın da kutsal değerlere saldırının da cezai bir yaptırımının bulunmadığı ülkemizde son dönemlerde çirkin olaylara şahitlik ediyoruz.

 

Bunlardan biri, şeyhlik taslayan Fatih Şağban denen bir sahtekârın 12 yaşındaki kız çocuğunu taciziyle ilgili utanç verici olaydır. Daha önce de “elini öpenin cennete gideceği” iddiası gibi saçmalıklarla gündeme gelen bu din istismarcısının yaptığı rezaletin bazı kesimlerce dine ve dindarlara mal edilmeye çalışılması en az bu sahtekârın yaptığı kadar bir rezilliktir. Bu şahsın, ses kayıtlarını servis eden insanlarla daha öncesinde aynı kahvaltı masasında çekilmiş fotoğrafları, bu şahsın kullanılmak üzere piyasaya sürülmüş bir proje adamı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Biz bu filmi daha önce -28 Şubat sürecinde- defalarca izledik! Milletimizin bu tür tezgâhlara karnının tok olduğu bilinmelidir.

 

Asıl problem, hilafetin ilgasından sonra, İslam dininin bir temsil ve otorite merkezinden mahrum kalmasıdır. Bu boşluk devam ettiği müddetçe, mehdilik ve hatta -bugün ilimizde de var olduğu üzere-peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkan veya piyasaya sürülen sahtekârlar halkın dini duygularını istismar etmeye, cahil taraftarlar bulup kullanmaya, böylece dine ve dindarlara da leke çalmaya devam edecektir.

 

Diğer bir çirkin olaysa, Erdil Yaşaroğlu isimli şahıs tarafından daha önce çizilmiş, Hz. Nuh’a yönelik küfür ve hakaretler içeren alçakça karikatürlerin Turkcell Dergilik’te yayınlanmasıdır. Bütün Peygamberler Müslümanların kutsalıdır. Ülkemizde canı isteyenin mukaddesatımıza pervasızca saldırmaya cesaret edebilmesinin nedeni, bu çirkin suçu cezalandıracak bir yasal müeyyidenin bulunmamasıdır.  TCK'nın 216. Maddesi, kutsal değerlere hakareti değil, halkın bir kesimini diğer bir kesimine karşı tahrik etmeyi cezalandırmayı içermektedir. Bazı şahıslara hakarete bile ceza öngörülen ülkemizde Allah’a, dine, peygamberlere hakareti cezalandıracak bir yasanın bulunmaması kabul edilebilecek bir durum değildir. Bu konudaki sorumluluklarını yetkililere hatırlatırken, Müslüman halkımızı, bu alçakça pervasızlığı gösteren Turkcell’i boykot ederek gereken tepkiyi göstermeye çağırıyoruz.

 

Hakaret ve itham içeren diğer bir olay ise son günlerde Elazığ halkını üzmüş bulunmaktadır. Yakın zamanda “sahipsizelazığ” hashtagi ile yapılan paylaşımlar dolayısıyla bir Elazığ milletvekilinin televizyon kanalında kullandığı “kansızlık” “ihanet” gibi ifadeler tepkiyle karşılanmıştır. Deprem sonrası yetkililerin Elazığ’ın yanındaki duruşunu ve o günden bugüne yapılanları yok sayarcasına yapılan “sahipsizelazığ” paylaşımını yersiz bulmakla birlikte, buna gösterilen tepkiyi de yakışıksız buluyoruz. Hakeza muhalefet partisi milletvekilinin buna cevap verirken Elazığlının kanına parti ideolojisi zerk edici ifadeleri de aynı şekilde yakışıksız olmuştur. Milletin vekillerine düşen, millete hakaret ve eleştirenleri ihanetle itham etmek değil,  eleştirileri dikkate almak, haklıysa gereğini yerine getirmek, haksız veya maksatlıysa gereken açıklamayla milleti aydınlatmaktır, millete hizmet etmektir. Özellikle iktidar partisi mensuplarının, 15 Temmuz’dan sonra içerisine girdikleri, her muhalif yaklaşımı ihanetle özdeşleştirme yaklaşımından kurtulmaları gerekmektedir. Bir hafta sonra ilimize teşrif edecek olan Sayın Cumhurbaşkanından Elazığlıların gönlünü ferahlatacak müjdeler bekliyoruz.

 

Ülkemiz içeride bu gibi gereksiz gündemlerle meşgul olurken, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de milletinin haklarına sahip çıkmak üzere ortaya koyduğu tavizsiz duruş hepimizi gururlandırmaktadır. Osmanlı’nın son dönemlerinden beri dış politikada hasretini çektiğimiz bu onurlu duruşun sosyal ve siyasal tüm kesimler tarafından desteklenmesinin, tüm milletimiz tarafından sahiplenilmesinin milli bir görev olduğunu düşünüyoruz.

 

Doğu Akdeniz’de hiçbir hakkı bulunmayan sömürgeci güçlerin buradaki enerji kaynaklarına tamahı, Fransa’nın hadsiz tavırları, Yunanistan’ın hukuksuz iddiaları ve bugünlerde birer birer İsrail’le anlaşmalar imzalayan bazı Arap ülkeleri yönetimlerinin ibretlik bir şekilde sömürgeci devletlerin safında yer tutması, her zamandakinden daha fazla birlik olmamız ve Türkiye’nin dost İslam ülkeleriyle yeni ittifaklar kurması zaruretini ortaya koymaktadır. Dünyada adalet ve huzurun tesisinin tek yolu, İslam Coğrafyasındaki tüm yönetimlerin yeniden İslam’ın izzetine sarılması ve yeniden İslam Birliği’nin sağlanmasıdır.