Tarih: 20.11.2020 15:40

Düşünmedeki Karmaşa…

Facebook Twitter Linked-in

İnsan, içinde yaşadığı keşmekeşlik içinde genellikle kaybolur. Bu da kendi insanlığını azaltan bir şeydir. Bu yüzden içinde mevcut olduğu durumu, içinde yer alması gerektiği durum ile değiştirme çabalarına aralıksız devam etmeli ve bu konudaki iradesini sürekli beslemelidir. İnsan, istemediği bir şeyi yaşamaya mecbur bırakıldığında veya olduğunda güçlü bir yabancılaşma hissi tarafından sarmalanır. Böylece anlamsızlık gelip boğazına saplanır. İlişkilerini sorunlu hale getirir. Meselenin özü, yaşadığın gibi değil, yaşamayı düşlediğin gibi olmaya çalışmak insanı daha çok insan kılar...

İnsanlık kendi katline ferman verirken, insanlar nasıl bir oyun ve oynaşta olmaya devam ediyor?

Modern ve post modern göreceliliğin hakikati indirgeyen ve öznelleştirerek, şartlara bağımlı kılıp parçalayarak ortaya koyması düşünsel bir kaos ile birlikte eylemde de bir kaos oluşturmaya başladı. İşte bu kaos aynı zamanda sosyal mühendislik faaliyetleri içinde verimli bir zemin oluşturmaktadır. Yani insanlar, birbirlerinden uzaklaştırılarak ve yabancılaştırılarak birbirine karşı ilgisiz varlıklara dönüştürülerek istenilen kıvamda dilenilen noktaya sürüklenen varlıklara dönüştürülüyorlar. Bunun yolu ise; her kişinin kendi kutsallığına inanması ve kendisine olan inancının tamlığı ile kişiye bulunduğu zeminin doğruluğuna ikna kabiliyetidir. Böylece kendi doğrusundan emin kişilerin farklı doğruları kabul etmesi engellendiği gibi o doğrulara düşmanca tavır takınmasının temeli de atılmış oluyor.

Tarihsel sürekliliği içinde kavramlar kendi düzeneği içinde anlam kaymalarına uğrar ve bu durum tarihçiler araştırmacılar tarafından tespit edilerek yeniden o kavramın tashihini sağlayacak bir zeminin kurulmasına imkân tanınırdı. Tarihsel süreçte elbette ki ideal düşünce reel durum ile karşılaştığında bir indirgeme oluşur ve buna dayalı olarak yeni bir anlama kapı aralanırdı. Bu çok yadsınacak bir durum olmazdı. Bu kavramdaki anlam kaymaları üzerinden yeni bir düşüncenin varlığı kesinlenir ve ona yönelik övgü veya eleştiri gerçekleştirilebilinirdi. Ama bugün böyle değil! Çünkü kavramların anlam kaymaları veya kavramın yeniden tasarımlanması kendi otantik doğası ile uyumlu bir değişim değil, mühendislik faaliyeti sonucu toplumsal yapının yeniden reorganizasyonu ile ilişkili olarak gerçekleştirilmektedir. Bu da durumu yapay bir olguya taşımakta ve yabancılaşmayı beraberinde taşımaktadır.

Bu yeni süreç, süreklileşen bir şekilde toplumsal mühendislik faaliyetlerini ilerletmek adına dinamik bir düşünsel zemin ve bu zemine dayalı değişim kodunu eksene almaktadır. Kendi içinde, kendisi için bir değişim yerine dışarıdan baskı ile gerçekleşen bir değişimden bahsediyoruz. Bu durum ise yabancılaşmanın doruğa ulaşmasına imkân tanırken, kişilerin hem ilişkilerindeki güveni ortadan kaldırırken kendi özgüvenlerini de zedelemektedir ve hem de travmatik sonuçlara neden olmaktadır. Bugün toplumun neredeyse ekseriyeti psikolojik yatıştırıcı ilaçlar aldığı gerçeği bu noktayı işaret etmektedir.

Değişimin hızını ölçmek için aşağıdaki satırlar yeterince fikir verir sanırım… Nelerin olup bittiğini anlamak için bu yeterli olacaktır.

Önce gerçeklik var olandır dediler. Şimdi gerçeklik diye bir şey yok; gerçeklik ötesi diye bir kavram öneriyorlar, insanlar ise şaşkınca bakınıyorlar. İnsanlar yaşamın merkezinde ve yaşam insan için vardır dediler, şimdi pişman oldular, insan yaşam için vardır ve parçasıdır demeye başladılar, insanlarda bir kıpırtı yok... Uyuşmuş veya hipnoz olmuş gibi sadece kendilerine söylenene bakınıyorlar, anlayıp anlamadıklarına dair bir emare yok ortada...

İnsan, akıllı ve iradeli bir varlıktı, böyle kabul görerek kendini diğer varlıklardan farklı hissederdi. Bugün ise sahip olduğu şeyi elinden alarak onu robotlaştırmak istiyorlar, ama insanın umurunda bile görünmüyor, ya da anladığı halde kendisine sunulan yalancı cennette yaşamayı tercih ediyor.

Bir zamanlar Akıllı tek varlık insandı. Bugün akıllı cep telefonundan başlayarak akıllı evlere kadar akıllılığın girmediği bir alan kalmadı. Sonra bir adım öteye taşınarak bütün varlığın akıllı olduğu görüşü bilimsel bir görüş olarak ortaya atıldı. İspatı da kendisinden mülhem olan bu durumun kabulü ise zorunluluk oldu. Nerede akıllı insan? Cevabı olmayan bir soruya dönüştü... Çünkü varlık akıllı olunca insan aklını yitirdi... Değil diyen varsa, etrafına bakınıversin...

Bilim insan içindi. Dünya hayatını mamur edecekti, medeniyet getirecekti. Her şey barış içinde, güllük gülistanlık bir dünya olacaktı. Ancak iki dünya savaşı, sonra bölgesel yıkımlar ve milyonlarca insanın ölümü ile neticelendi. Ama hepsi insanın gelişmesi içindi. İnsanı insan için yok etme, bu döneme mahsus bir şey oldu...

Devamı >>>




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —