Tarih: 06.06.2019 01:22

Dün Dünya Çevre Günü´ydü... Çevreyi koruma anlaşmaları uygulanamıyor

Facebook Twitter Linked-in

Özellikle sanayi öncesi dönemden (1850-1900) sonra farkındalığın arttığı ve insanlığın geleceğini yakından ilgilendiren çevre sorunlarının küresel boyutlara ulaşması, alınacak önlemler için uluslararası çalışmaları zorunlu kılıyor. Yapılan çevre anlaşmalarına birçok ülke taraf olmasına rağmen anlaşmaların taahhütleri yerine getirilmiyor.

Dışişleri Bakanlığı, Birleşmiş Milletler (BM) ile yerli ve yabancı kaynaklardan derlediği bilgilere göre, temelini insan faaliyetlerinin oluşturduğu sanayileşme, kentlerdeki nüfus artışı ve doğanın bilinçsizce tahrip edilmesi, çevre sorunlarının artmasına sebep oluyor. Tüm ülkelerin ortak sorunu haline gelen çevre kirliliği, insan sağlığı ve geleceğini tehdit eden boyutlara ulaştı. Özellikle sanayi ve ilaç atıkları, duman, petrol, suni gübreler ve çöpler çevreyi en çok kirleten unsurlar arasında yer alıyor.

Uzun yıllardır öncülüğünü Birleşmiş Milletlerin yaptığı birçok çevre konulu konferans düzenlenerek, bu konuda çok sayıda da uluslararası anlaşma imzalandı. Çevre anlaşmaları birçok ülke tarafından imzalansa da anlaşmalara uyum konusunda sorunlar sürüyor. Çevre anlaşmalarına taraf olan ülkeler, anlaşmaların temasına aykırı olarak çevre ve iklim için olumsuz etkiler yapan sera gazı salınımını azaltmamaya direniyor.

Özellikle ABD´nin BM öncülüğünde 2015´te imzalanan Paris Anlaşması´ndan çekilmesi kararı, son yıllarda "çevre anlaşmalarının bağlayıcılığı" hakkındaki endişeleri ve soru işaretlerini artırıyor.

İlk çevre toplantısı "Stockholm Konferansı"

BM, çevrenin korunması, çevreyle ilgili sorunlara uluslararası toplumun dikkatinin çekilmesi ve çevre politikası ile hukukunun geliştirilmesi gibi çalışmalarını BM Çevre Programı (UNEP) aracılığıyla yürütüyor.

Çevre sorunlarının ilk kez küresel çapta ele alındığı 1972´de Stockholm´de yapılan BM İnsan Çevresi Konferansı sırasında UNEP´in kurulması kararlaştırıldı. Konferansın yapıldığı 5 Haziran, "Dünya Çevre Günü" ilan edildi.

Dünya liderlerinin ilk kez çevreyle uyumlu ekonomik projelerini tartıştığı konferansta, dünyanın ekolojik bakımdan duyarlı yönetimi noktasında birçok ilke belirlendi.

Çevre konusundaki bu ilk küresel konferansın ardından, ekonomik kalkınma politikalarında çevre sorunları çok az yer alırken, çevrenin tahribatına devam edildi.

Türkiye dahil 113 devletin katıldığı konferans, aynı zamanda çevre sorunlarının politik bir olgu haline gelmesinin de önünü açtı.

İlk hükümetler arası çevre anlaşması "BMİDÇS"

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS), BM öncülüğünde küresel ısınmaya karşı hükümetler arası imzalanan ilk çevre anlaşması olarak tarihteki yerini aldı.

Brezilya´nın Rio de Janeiro kentinde imzalanan sözleşme, iklim değişikliği sorununa karşı evrensel tepkinin temelini oluşturmak amacıyla 1992´de kabul edildi ve sözleşme 1994´te yürürlüğe girdi.

Nihai amacı, sera gazı emisyonlarını azaltmak, araştırma ve teknoloji üzerinde iş birliği yapmak ve sera gazı yutaklarını (ormanlar, okyanuslar, göller) korumaya teşvik etmek olan sözleşmeye 194 ülke taraf oldu.

Türkiye, BMİDÇS 1992´de kabul edildiğinde gelişmiş ülkelerle sözleşmenin EK-I ve EK-II listelerine dahil edildi, 2004´te de 189´uncu taraf olarak BMİDÇS´ye katıldı.

Sözleşmenin yürürlüğe girdiği 1994´ten bu yana her yıl BMİDÇS Taraflar Konferansı (COP) başlığıyla toplantılar düzenleniyor.

Kyoto Protokolü

Kyoto Protokolü, BMİDÇS kapsamında Japonya´nın Kyoto kentinde 1997´de düzenlenen 3. COP´ta imzalandı. İklim değişikliğine yol açan sera gazı emisyonlarının azaltılmasına yönelik yükümlülükler ve uygulanabilecek stratejilerin daha ayrıntılı belirtildiği protokol, 2005´te yürürlüğe girdi.

Protokolün yürürlüğe girebilmesi için onaylayan ülkelerin 1990´daki emisyonlarının yeryüzündeki toplam emisyonun (atmosfere saldıkları karbon miktarı) yüzde 55´ini bulması gerektiğinden, protokol 8 yıl sonra Rusya´nın katılımı sonucunda yürürlüğe girdi. Türkiye´nin 2009´da taraf olduğu Kyoto Protokolü´ne 169 ülke ve devlete bağlı örgütler imza attı.

Kyoto Protokolü, senato tarafından onaylanmaması sonucunda ABD´de hiç hayata geçmedi.

En fazla sera gazı salınımı yapan ülkelerin başında gelen ABD´nin protokole tabi olmaksızın kendi karbon pazarlarını oluşturması ve politikalarını uygulaması, diğer gelişmiş ülkelerin tek tip taahhütlerle bağlı tutulması ve çoğu gelişmekte olan ülkenin protokolle ortaya konulan hedefleri yerine getirememesi, Kyoto Protokolü´nün başarısızlığına neden oldu.

ABD, Çin ve Hindistan gibi ülkelerin imzasının bulunmadığı Kyoto Protokolü, Katar´da 2012´de yapılan 18´inci BMİDÇS COP´ta 2020´ye kadar uzatıldı.

Paris İklim Anlaşması

BMİDÇS 21´inci COP´ta kabul edilen Paris Anlaşması, 2020 sonrası iklim değişikliği rejiminin çerçevesini oluşturuyor.

190´dan fazla ülkenin imzasını taşıyan anlaşma, ilk kez çok sayıda bağlayıcı kurallar içermesi ve bir günde içinde küresel nitelikte en fazla imza toplayan anlaşma olması nedeniyle tarihi öneme sahip.

Aralık 2015´te imzalanan ve Kasım 2016´da yürürlüğe giren anlaşmanın ana hedefi, küresel ortalama sıcaklık artış limitinin yüzyılın sonuna kadar 1,5 ile 2 derece arasında sınırlandırılması.

21´inci yüzyılın ikinci yarısında net sıfır emisyona ulaşılmasına dair hedefleri de içeren taahhütler, Paris Anlaşması´nı kabul eden tüm ülkelerce tanındı.

Türkiye, Paris Anlaşması´nı, Nisan 2016´da New York´ta düzenlenen Yüksek Düzeyli İmza Töreni´nde 175 ülke temsilcisiyle imzaladı.

Öte yandan Paris İklim Anlaşması Türkiye dahil 12 ülkede hala yürürlüğe girmedi. Anlaşmanın yürürlüğe girmesi için taraf ülkelerin parlamentoları tarafından onaylanması gerekiyor.

Trump´tan Paris Anlaşması´ndan çekilme kararı

Paris İklim Anlaşması´nın en güçlü taraflarından ABD´nin Başkanı Donald Trump, Haziran 2017´de ülkesinin anlaşmadan çekileceğini duyurdu.

Trump, selefi Barack Obama döneminde imzalanan anlaşmanın iklim değişikliğiyle mücadeleyi değil, diğer ülkelere ABD´ye karşı ekonomik avantaj kazandırmayı amaçladığını söyleyerek, ülkesinin anlaşmadan çekileceğini belirtti.

Başkan Trump, ayrıca küresel ısınmayı "ABD sanayisinin rekabet gücünü azaltmak isteyen Çin´in uydurması" olarak tanımladı.

Anlaşmadan çekilme kararının ardından Trump´a ülkesinden ve dünya liderlerinden çok sayıda tepki geldi.

Küresel ısınmayı tetikleyen karbondioksit üretiminde Çin´den sonra ikinci sırada yer alan ABD´nin anlaşmadan çekilmesi anlaşmanın geleceğini sorgulanır hale getirdi.

Uzmanlar, ABD´nin çekilme kararının diğer tarafları da etkileyebileceği ve bunun bir domino etkisi yaratabileceğini belirtiyor.

Gelişmekte olan ülkelerin artan sıcaklıklarla mücadele çabalarının en önemli mali ve teknolojik destekçileri arasında yer alan ABD´nin yokluğunda anlaşmanın uygulanmasının zora girebileceği iddia ediliyor.

ABD seçimleri anlaşmanın kaderini etkileyebilir

Öte yandan Trump´ın ABD´nin anlaşmadan ayrılmasıyla ilgili BM´ye bir mektup yazması gerekiyor. Bu mektubu anlaşma yürürlüğe girdikten ancak üç yıl sonra yani en erken 4 Nisan 2019´da gönderebiliyor. Henüz Trump yönetimi tarafından anlaşmadan çekilmeyle alakalı BM´ye bir mektup sunulmadı.

Mektubun sunulması halinde ABD´nin anlaşmadan çekilebilmesi için bir sene geçmesi gerekiyor. Bu tarihten sonra Trump mektubu sunsa da anlaşmadan çekilme süresi ABD´nin 2020 seçimlerinden sonrasında gerçekleşebilecek. Anlaşmanın kaderi ise Trump´ın tekrar seçilip seçilmemesine bağlı.

Geçen aralıkta Polonya´nın Katoviçe kentinde düzenlenen BMİDÇS 24´üncü COP´ta 196 ülke ve AB, 2015´te imzalanan Paris İklim Anlaşması´nın ana unsurlarının hayata geçirilmesi hususunda anlaştı.

Kaynak: gazeteyeniyuzyil.com




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —