Tarih: 03.08.2020 13:08

Dost kazanmanın zor ama basit yolu

Facebook Twitter Linked-in

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son konuşmasından “Dostlarımızı artıracağız düşmanlarımızı azaltacağız” başlığını görünce, bunu dış ilişkilerde epeyidir söylenmez olan malum hedefin ifadesi zannettim.

Yakın zamana kadar, hayata geçirmek için pek bir şey yapılmasa da böyle bir hedef vardı. Türkiye gibi büyük bir ülkenin tek başına, dostsuz ve yalnız kalamayacağı fikrinden hareketle dosta ihtiyacı olduğu düşüncesi dile getirilirdi; Dostlarımızı artıralım, düşmanları azaltalım…

Şimdi ise Cumhurbaşkanı bu sözü yeniden tekrarlıyor. Bir farkla… Artık içeriye konuşuyor: “Kendini milletin üstünde gören, gönül yıkan, dar kadroculuk yapan AK Parti teşkilat mensubu olamaz. Dostlarımız artıracağız, düşmanlarımızı azaltacağız.” 

Varsın içeriye söylensin, buna da itiraz edilemez. İşin içinde dostluk varsa ne ala! AK Parti’nin dost kazanma yoluna girmesi Türkiye’nin tansiyonunu düşmesi demektir ki o yoldan yürümeyi şiddetle tavsiye etmek gerekir. 

Sadece zihinleri kurcalayan kısımları tartışalım. Sadece AK Parti teşkilatları dost kazanırsa bu ülke için yeterli midir? Yahut da AK Parti’nin dostluk beklediği kitlelerin yönetimde hukuk, adalet, serbest piyasa, liyakat, ehliyet, eşit erişim beklediği aşikar olduğuna göre Erdoğan’ın bu sözleri yeni bir yaklaşımın habercisi sayılmalı mıdır? Yoksa arada bir partisinin teşkilatına ilettiği “gönül kazanalım” talimatının yeni bir şekli mi? 

AK Parti ülkeyi yöneten parti, Erdoğan da bu partinin başkanı olmaktan önce ülkeyi yönetme sorumluluğu taşıyan kişidir. Dolayısıyla, partisinin önüne “dost kazanmak” gibi bir hedef koyuyorsa bunun birinci şartı ve yolu ülke idaresindeki icraatlarından geçer. Cumhurbaşkanı’nın olumlu, sempatik, kuşatıcı bir sözü partisinin haftalarca sergileyeceği performanstan daha değerlidir. Sonuç almak maksadı varsa Erdoğan’ın tek hamlesi onlarca parti faaliyetinden daha kestirme yoldan hedefi bulur. Yani Cumhurbaşkanı’nın da dost kazanma ve düşman azaltma hedefi ülkenin yaşadığı gerilimden, kutuplaşmadan ve “dar kadroculuk” tarzından uzaklaşmayla doğrudan ilgilidir. 

Erdoğan şüphesiz doğru bir yere işaret ediyor. AK Parti siyasetinin dost artırmaya ihtiyacı olduğu besbellidir. Bilhassa yerel seçimde ortaya çıkan yüzde 50+1 riskinin gösterdiği şeyin de iktidar partisinin kendisine karşı bloku gevşetmesi ve hiç olmazsa bir kısmının gönlünün kazanması olduğu sır değildir. 

Ama zor… Sözde kaldığı müddetçe de imkansız… 

Bırakın iktidarı eleştirenlerin, bırakın siyasi olarak iktidarın karşısında bulunma hakkını kullananların, bırakın yanlışları nazikçe dile getirenlerin, iktidarı yeterince güçlü alkışlamayanların bile “düşman, hain, virüs, kripto” gibi ağır sözlerle yaftalandığı bir zeminden söz ediyoruz. Zorluk burada… Yeni kitlelere açılmak demek Cumhurbaşkanı’nın siyaset yapma biçiminin temelini oluşturan “biz ve ötekiler” esaslı yöntemin terk edilmesi demektir. Bunun için de demokrasiden eksilen parçaları yerine takmak; yani, hukuktan eğitime, ekonomiden kamuda liyakate kadar bir dizi hatayı düzeltmek zarureti vardır. 

Bir başka ifadeyle, dünyada dost kazanıp düşman azaltma hedefini akamete uğratan bütün unsurlar içeride de geçerlidir. Çoğulcu, şeffaf bir idare, fikir özgürlüğüne hürmetkâr bir yönetim tarzı ve herkesin kendisini eşit ve iyi hissettiği bir düzen kurmak gerekir. 

O zaman içeride de dışarıda da dostunuz çok olur. 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —