Tarih: 05.02.2021 14:03

Devletin tepesindekilerin sık sık "terörist" tabirini kullanmaları kafaları karıştırdı:

Facebook Twitter Linked-in

Boğaziçi Üniversitesi'ne Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından rektör olarak atanan Melih Bulu'ya yönelik protestolar sürerken son yıllarda zaman zaman gündeme gelen bir tartışma tekrar alevlendi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin eylemcileri terör bağlantılı gösteren açıklamalarına muhalif kesim sosyal medyada "Herkes mi terörist?" diye tepki gösterdi.

Gerçekten son yıllarda iktidar partisi ve ortağı MHP, zaman zaman siyasi rakiplerine veya muhalif kesimlerce organize edilen gösterilere "terör destekçisi" ve "terörist kalkışma" gibi suçlamalar yöneltti.

Yine aynı şekilde Suriye iç savaşı sürecinde ana muhalefet partisi CHP de iktidarı teröre destek olmakla suçladı.

Terörist tanımının siyasetin üst kademelerinde rakiplerine karşı çok kolay sarf edilir hale gelmesinin halk nezdinde de yansımaları oldu.

En ufak tartışmada birbirini terör bağlantılı olmakla suçlayanlara, hatta sorun yaşadığı komşusunu savcılığa, CİMER'e "Bu terörist" diye şikayet edenlere rastlamak artık şaşırtıcı değil.

boğaziçili öğrenciler.jpg

İktidar yetkililerinden gelen "terörist" suçlamasının ardından mahkemeden serbest kalan protestocu öğrencilerin fotoğraflarını sosyal medya paylaşan bazı kişiler "Bunlar mı terörist?" diye sordu / Fotoğraf: Twitter

 

Bu suçlamaların bu kadar kolay kullanılır hale gelmesi yıllardır terörle iç içe yaşayan Türkiye gibi bir ülkede gibi bile terör, terörist tabirlerini tanımlamada kafaların iyice karışmasına neden olabiliyor.

- Peki gerçekten terör, terörist, terör bağlantılı ne demektir?

- Bir olayın terör eylemi, bir kişinin terörist kabul edilmesinin kriterleri nedir?

- Karşılarındaki kişiyi terörist olarak niteleyenler bunu ispatlayamamaları halinde dava edilebilir mi?

- Yaşanan olayları sürekli adını anarak bazı örgütlere bağlayanlar farkında olmadan o örgütlerin propagandasını mı yapmış oluyorlar? Bu durumda o kişiler hakkında da şikayetçi olunabilir mi?

Akılları kurcalayan bu soruları ceza hukukçuları Türk Ceza Hukuku Derneği Başkan Yardımcısı Av. Kazım Yiğit Akalın ile Altınbaş Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hasan Sınar'a sorduk.

hasankazım.jpg

Altınbaş Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hasan Sınar (solda) ve Türk Ceza Hukuku Derneği Başkan Yardımcısı Av. Kazım Yiğit Akalın (sağda), sorularımızı cevaplandırdı / Fotoğraflar: Independent Türkçe

 

"Terörün devletler arasında genel kabul görmüş tek bir tanımı yok "

- Terör nedir?

Öncelikli olarak terörün tanımını bir ele almak gerekiyor.

Türk Ceza Hukuku Başkan Yardımcısı Av. Kazım Yiğit Akalın, ilk olarak 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 1. maddesindeki terör tanımını aktardı:

Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasa'da belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.

Terörizmin uluslararası hukuk biliminde ve uluslararası hukukun en önemli üyesi de devletler arasında genel kabul görmüş tek bir tanımının bulunmadığını belirten Akalın, en geniş tanımlamalardan birisinin İslam Konferansı Örgütü tarafından benimsendiğini söyledi.

Akalın, Avrupa Birliği'nin (AB) de terörle mücadelede üye devletler arasında tekdüzeliği sağlamak ve terörle etkin bir mücadele gerçekleştirmek için bir "çerçeve karar" aldığını kaydetti. 

AB'nin terör eylemi kabul ettiği olaylar arasında gösteri yapmak yok

Akalın, buna göre şunlar terör eylemi sayılabilir:

(a) Ölüme sebebiyet verebilecek şekilde bir kişinin yaşamına saldırılar;

(b) Bir kişinin fiziksel bütünlüğüne saldırılar;

(c) Adam kaçırma ya da rehin alma;

(d) Devlet ya da kamu imkanlarını, taşıma sistemlerini, bilgi sistemi de dahil olmak üzere altyapı imkanlarını, kıta sahanlığı üzerindeki sabit platformları, insan yaşamını tehlikeye atma veya büyük ekonomik kayba yol açma ihtimalinde kamusal mekanı veya özel mülkiyeti geniş çaplı yok etmeye neden olma;

(e) Uçaklar, gemiler ya da başka insan ve mal nakil araçlarını kaçırma;

(f) Nükleer, biyolojik ya da kimyasal silahları ya da silah ve patlayıcıları üretme, bulundurma, edinme, nakil, sağlama ya da kullanma ile biyolojik ve kimyasal silahlara yönelik araştırma ve geliştirme;

(g) İnsan hayatını tehlikeye atacak şekilde tehlikeli maddeleri ortama salma ya da yangın, sel baskını veya patlamalara neden olma;

(h)İnsan hayatını tehlikeye atacak şekilde su, enerji veya diğer temel doğal kaynakların sunulmasına müdahale etme ya da bunu engelleme;

(i) (a)'dan (h);ye kadarki fıkralarda sıralanan eylemlerden birini işleme tehdidinde bulunmak.

üçlider.jpg

Erdoğan, Bahçeli ve Soylu'dan göstericilere ve gösteriye yönelik "terörist", "terör destekçisi" tabirleri yeni tartışma başlattı / Fotoğraf: AA

 

"Türk hukukunda terör suçlarının örgüt olmaksızın işlenebilmesi mümkün değildir"

- TCK'ya göre terörist kime denir?

Altınbaş Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hasan Sınar, Türk Ceza Kanunu'nda bu sorunun açık bir yanıtı ya da diğer bir ifadeyle "terörist" kavramını tanımlayan bir hükmün bulunmadığını belirtti.

Sınır, TCK'da açıklaması yapılan 3713 sayılı Terörizmle Mücadele Kanunu'ndaki (TMK) terör tanımını söyledikten sonra sözlerine şöyle devam etti:

Bu tanımdan ilk anlaşılması gereken, terörden söz edebilmek için bir örgütlü yapılanmanın varlığının zorunlu olmasıdır. Diğer bir ifadeyle, örneğin Fransız Ceza Kanunu'ndaki terörizm tanımı, terör suçlarının örgütlü olmaksızın bireysel faaliyetler ile de işlenmesine imkân verirken (Md. 421-1), Türk hukukunda terör suçlarının örgüt olmaksızın işlenebilmesi mümkün değildir.

Bu durumda, terör örgütü kavramının tanımlanması önem taşımaktadır. Türk hukukunda 3713 sayılı TMK'nın 7. Maddesinin orijinal şeklinde terör örgütü "iki veya daha fazla kimsenin birinci fıkrada yazılı terör suçunu işlemek amacıyla birleşmesi halinde bu Kanunda yazılı olan örgüt meydana gelmiş sayılı" şeklinde açık bir biçimde tanımlanmış iken; bu düzenleme 2006 yılında değiştirilmiş ve maddenin bugün yürürlükte olan şekli 'Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır' biçiminde yeniden düzenlenmiştir.

"Terör örgütünün varlığından söz edebilmek için iki şartın gerçekleşmesi gerekir"

Sınar, bugün yürürlükte olan bu düzenleme çerçevesinde terör suçu işleyen bir terör örgütünün varlığından söz edebilmek için şu 2 şartın gerçekleşmesi gerektiği kaydetti:

- Örgüte mensup kişi veya kişilerin suç fiillerini işlerken cebir ve şiddet kullanarak baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden birini uygulaması gerekmektedir.

- Örgüte mensup kişi ya da kişilerin Anayasa'da belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak saiklerinden biriyle suç işlemesi gerekmektedir.

"AİHM, Türkiye'nin terör örgütü üyeliği tanımını çok geniş ve öngörülemez buldu"

Kazım Yiğit Akalın da bu noktada AİHM Büyük Dairesi'nin 22.12.2020 tarihli Demirtaş – Türkiye davasına vurgu yaptı.

Akalın, bilindiği kadarı ile AİHM ilk defa Demirtaş kararında, terör örgütü üyeliği tanımının Türkiye'de çok geniş yorumlandığını ve öngörülemez olduğuna vurgu yaptığını hatırlatarak, kararda bu hususun şu şekilde vurgulandığını söyledi:

Mahkeme, bu başlıkta yaptığı incelemede, başvurucunun tutukluluğuna gerekçe yapılan eylemlerin çok geniş yorumlandığını ve Türk Ceza Kanunu'nun 314. maddesinin lafzının, yerel mahkemelerin yorumlamaları ile de birleşince, yerel makamlar tarafından yapılacak keyfi müdahalelere karşı yeterli korumayı sağlamadığı kanaatine varmıştır. Bu nedenle, mevcut davada yorumlanan ve uygulanan terör bağlantılı suçların "öngörülebilir" olmadığına karar vermiştir.

demirtaş.jpg

AİHM, Demirtaş'la ilgili verdiği kararda Türkiye'de terör örgütü üyeliği tanımımın çok geniş ve öngörülemez olduğunu iddia etti / Fotoğraf: AA

 

"Örgüte ait amblem taşınması, slogan atılması fiilleri cezalandırılmakta"

- Terörle bağlantılı kişi ne demektir? Bir kişinin terörle bağlantılı kabul edilmesi için hangi kriterlere bakılır? Sempatizanla aynı mıdır?

İçişleri Bakanı Soylu, Boğaziçi Üniversitesi'ndeki gösterilere katılanlara yönelik terörist açıklamasına dair katıldığı programda gelen soru üzerine "Orada 'terörist' derken 'iltisaklı, irtibatlı' demek istedim. Bunlar örgütsel ilişkisini ortaya koyduğumuz kişiler, hakkında daha önce mutlaka bir işlem yapılmış kişiler" ifadesini kullandı. Peki terör bağlantılı kişi ne demek.

Doç. Dr. Sınar, terör örgütü üyeliğinin, terör örgütü içerisindeki hiyerarşik yapının bir parçası olmayı ve bir süreklilik içerisinde faaliyet göstermeyi zorunlu kıldığını hatırlattıktan sonra şöyle dedi:

Buna karşın gerek TMK'da gerekse TCK'da terör örgütü olmamak ile birlikte örgütün amaçları doğrultusunda faaliyet göstermeyi cezalandıran hükümler bulunmamaktadır. Buna göre TMK md. 7/2'de, toplantı veya gösteri yürüyüşü esnasında terör örgütünün üyesi veya destekçisi olduğunu gösterecek şekilde örgüte ait amblemlerin asılması, taşınması veya slogan atılması gibi fiiller cezalandırılmaktadır. Benzer şekilde TCK md. 220/7'de ise, örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamak ile birlikte örgüte bilerek veya isteyerek yardım eden kişilerin ve TCK md. 220/8'de ise, örgütün propagandasını yapmanın cezalandırılması esası benimsenmiştir.

"Propaganda yapmadıkça salt sempatizan olduğu için cezalandırılması mümkün değil"

Bu düzenlemelerde, kişinin örgütün içinde yer almasa bile gerek yöntem gerekse amaç yönlerinden o terör örgütü ile doğrudan uyum içerisindeki fiilleri işlemesi nedeniyle cezalandırılmasının söz konusu olduğunu kaydeden Sınar, sözlerini şöyle tamamladı:

Bu itibarla, bir kişinin belirtilen cezalandırılabilirlik alanı içerisine giren fiilleri gerçekleştirmesi halinde terörle bağlantılı kabul edilerek hakkında yasal işlem yapılması mümkündür. Ancak, bu tanımlardaki "propaganda" fiilleri kapsamına giren davranışları işlemediği müddetçe kişinin salt sempatizan olduğu gerekçesiyle cezalandırılabilmesi mümkün değildir.

ozan.jpg

Boğaziçili gösterici öğrencilere yönelik terör suçlamaları kamuoyunda tartışma yarattı / Fotoğraf: AFP

"Terörle bağlantısı olmayan kişilerin eylemini bir örgüte mal etmek propagandaya girmez"

- Belli örgütlerin adını anarak, yapılan gösterilerin onların işi olduğunu söyleyenler de örgüt propagandası yapmakla suçlanabilir mi?

Zaman zaman yapılan gösterilere karşı çıkanlar veya karşıtı olduğu partiyi eleştirmek isteyenler onları isim vererek belli örgütlerle ilişkilendirmeye çalışıyor.

Sonuç olarak bu örgütlerin sahip olduklarından daha fazla bir etkiye ve güce sahip olduğu gibi bir durum çıkıyor.

Hal böyle olunca akıllara bu tür suçlamalarda bulunanların farkında olmadan belli terör örgütlerinin reklamını mı yapmış olduğu sorusu geliyor.

Kazım Yiğit Akalın, bu soruya "Terör örgütüyle bağlantısı olmayan kişilerin yaptığı eylemin bir terör örgütüne atfedilmesiyle (o kişinin örgüt üyesi olmadığı ortaya çıksa dahi), o terör örgütünün propagandası yapılmış olmaz" diye cevap verdikten sonra "Zira örgütle bağlantısı olmayan bir eylemin o örgüt tarafından yapılmış gibi gösterilmesi Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki propaganda yapma suçunun unsurlarını taşımamaktadır" dedi ve sözlerini şöyle tamamladı:

Propaganda suçunun oluşması için; terör örgütü ile ilgili bir öğreti, düşünce veya inancın başkalarına tanıtılması, benimsetilmesi ya da yayılması amacıyla yapılmasının yanı sıra terör örgütünün cebir, şiddet ve tehdit içeren yöntemlerini meşru göstermeli veya bu yöntemleri övmeli ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde yapılması gerekmektedir.

"Görevi kötüye kullanma suçundan yasal işlem yapılabilmesi mümkün"

- Terörle bağlantılı olduğu iddia edilen bir kişi bu ispatlanmaması halinde bunu iddia eden kişi ve devlet görevlileri hakkında dava açabilir mi?

Hasan Sınar, "Bu durum kuşkusuz terör suçları yönünden özel bir önem taşısa da, aslında kendisine karşı herhangi bir suç isnadında bulunulan ve fakat yapılan soruşturma ve/veya yargılama faaliyeti sonucunda aklanan her yurttaşın sahip bulunduğu bir yetkidir" diyerek soruyu cevaplamaya başladı ve şöyle devam etti:

Kişi suçlandığı süreçte, sözgelimi Ceza Muhakemesi Kanunu'ndaki arama, yakalama, tutuklama gibi tedbirlere maruz kalmış ve fakat sonuçta suçsuz olduğu anlaşılmış ise, bu durumda öncelikle CMK md. 141 uyarınca uğramış olduğu tüm zararların tazmin edilmesini isteyebilir ve bu tazminat sonrasında bu haksız işlemin müsebbibi olan kamu görevlilerine rücu edilir. Bunun yanı sıra, bu sürece yol açan kamu görevlileri hakkında somut olayın özelliğine göre, görevi kötüye kullanma suçundan dolayı yasal işlem yapılabilmesi de mümkün olabilir.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —