Demokrat Parti bir yol ayrımında. Bozuk ve hileli bir iktisadi ve siyasi sistemi sürdüren politikaları desteklemeyi sürdürerek, Amerika halkının maaş çekiyle geçinmeye çalışan yüzde 60’ının acılarını görmezden gelebilir. Bu sistemi değiştirmediğimiz takdirde ebeveynlerinden daha kötü bir duruma düşebilecek olan genç neslin hayallerine aldırış etmeyebilir.
Milyarder bağışçılara ve dünyadan bihaber kampanya danışmanlarına bel bağlamaya devam edebilir, giderek daha az sayıda insanın tepki verdiği 30 saniyelik anlamsız reklamlara büyük paralar harcayabilir.
Hükümetlerinin, mücadeleleri ve yaşadıkları hayatın gerçeklerini anlamadığının ya da bu konuda herhangi bir şey yapmadığının farkında olan onlarca milyon Amerikalının demokrasiden vazgeçmekte olduğu trajik gerçeğini görmezden gelebilir.
Ya da Zohran Mamdani’nin yürüttüğü kampanyanın gösterdiğinden bir ders çıkarabilir.
Bu da şudur: Halkımızın çoğunluğunun karşı karşıya olduğu gerçek iktisadi ve ahlaki sorunları ele alma cesaretiniz olsun, oligarşinin açgözlülüğü ve iktidarına karşı, çalışan ailelerin yaşamlarını daha iyi hale getirebilecek bir gündem için mücadele edin.
Kimileri Mamdani’nin zaferinin sadece stilinden ve karizmatik bir aday olmasından kaynaklandığını iddia edebilir. Evet, öyle. Mamdani karizmatik bir aday ama etrafında toplanan muazzam taban hareketi olmadan Mamdani zaferi diye bir şey de olmayacaktı. Çalışanların ihtiyaçlarına hitap eden bir ekonomik gündem olmadan binlerce kişinin büyük bir tutkuyla bu hareketin bir parçası olmaya çalışmasını da sağlayamazsınız. New York halkı ve tüm Amerikalılar, dünyanın en zengin ülkesinde, her gün masaya yemek koyabilmek, kiralarını ya da sağlık faturalarını ödeyebilmek için mücadele etmek zorunda kalmamaları gerektiğinin farkında. Onlar, Demokrat danışmanların varlığından haberdar olmadığı insanlar.
Mamdani “radikal” ve “gerçekçi olmayan” şu ekonomi politikaları nedeniyle eleştiriliyor:
Eşi benzeri görülmemiş gelir ve servet eşitsizliğinin yaşandığı bir dönemde, zenginlerin ve büyük şirketlerin adil vergi paylarını ödemeye başlamalarını talep etmek.
Birçok New Yorklu artık uygun fiyatlı konut bulamazken, kira artışlarının dondurulmasını talep etmek.
İşe gidip gelmek bir işçinin maaşından büyük bir kesintiye neden olduğunda, toplu taşımanın ücretsiz olmasını talep etmek.
Düşük gelirlilerin ve çalışanların birçoğu kendileri ve çocukları için kaliteli gıdaya erişemediğinde, kamuya ait semt marketlerinin açılmasını talep etmek.
Bu ve bunun gibi nice fikir radikal değil. Milyarderlerin, zengin kampanya destekçilerinin ve emlak spekülatörlerinin istediği şeyler olmayabilirler belki ama çalışanların talep ettiği şeyler bunlar. Ve belki de yalnızca artık onlara kulak vermenin zamanı gelmiştir.
Mamdani’nin zaferinin bir “yıldız” olmasıyla ilgisi yoktu. Daha çok halkın gücüyle, demokrasiyi yeniden canlandırmakla ve sıradan insanların kendi hayatlarını etkileyen kararlar üzerinde kontrol sahibi olmalarına kapı açmakla ilgiliydi.
Daha da önemlisi, Mamdani New York’ta ve ülkenin dört bir yanında milyonları rahatsız eden ahlaki meseleden, Gazze halkını yok eden ve çocuklarını açlığa mahkûm eden İsrail’deki aşırı sağcı Benjamin Netanyahu hükümetine ABD’nin askerî desteğinin sona erdirilmesi gereğini gündeme getirmekten kaçınmadı. Antisemitizmin korkunç ve tehlikeli bir ideoloji olduğunun, Netanyahu hükümetinin insanlık dışı politikalarını eleştirince antisemitik olunmadığının farkındaydı.
Mamdani’nin seçim sürecinden çıkarılacak ders, sadece Trump’ı ve yıkıcı politikalarını eleştirmenin yeterli olmayacağı. Olumlu bir vizyon ortaya koymalı ve durumun nasıl bu hale geldiğini analiz etmeliyiz. Amerikalıların çoğunu başarısızlığa uğratan bir statükoyu sürdürmek yersiz. Umudun giderek azaldığı bir dönemde halk, birlikte çalıştığımızda, muktedir özel çıkar gruplarına karşı koyma cesareti gösterdiğimizde, ekonomik, sosyal, ırksal ve çevresel adaletin olduğu, daha iyi bir dünya yaratabileceğimizi hissetmeli.
Demokrat Parti liderliği Mamdani kampanyasından ders çıkarır mı? Muhtemelen çıkarmaz. Birçoğu batan Titanik’in kaptanı olmayı, rotasını değiştirmeye yeğler.
Diğer taraftan, onların ne düşündüğü de önemli değil. Müesses nizam Mamdani’ye karşı elinde ne varsa ortaya koydu: Büyük şirketlerin oluşturduğu milyonlarca dolarlık siyasi eylem komiteleri (Super Pac), “önemli kişilerin” destekleri ve düşmanca bir medya. Yine de kaybetti.
Demokrat Parti’nin geleceği mevcut liderliği tarafından belirlenemeyecek. Bu ülkenin işçi sınıfı tarafından tayin edilecek. Halk siyasi sistemimizin yozlaşmış olduğunun ve milyarderlerin seçimleri satın alamaması gerektiğinin giderek daha fazla ayırdına varıyor. Daha önce görülmemiş düzeyde bir gelir ve servet eşitsizliğinin olmaması gerektiğinin; herkes için sağlık hizmeti sağlayamayan tek zengin ülke olmamamız gerektiğinin; gençleri gelirleri nedeniyle yükseköğrenim hakkından mahrum etmememiz gerektiğinin; uygun fiyatlı konut konusunda büyük bir kriz yaşamamamız gerektiğinin; açlık ücreti düzeyinde bir asgari ücrete sahip olmamamız gerektiğinin; şirketlerin illegal bir biçimde sendikal örgütlenmeyi engellemesine izin vermememiz gerektiğinin ve çok daha fazlasının farkında.
Amerikan halkı ayağa kalkmaya ve mücadele etmeye başlıyor. Bunu, ülke çapında düzenlediğimiz ve büyük katılımların olduğu Oligarşiyle Mücadele etkinliklerinde gördük. Bunu, bu ay neredeyse her eyalette düzenlenen Krallara Hayır mitinglerine katılan milyonlarca insanda gördük. New York’taki Demokrat Parti ön seçimlerinde de gördük.
Yolumuza devam ediyoruz. Ve kimse bizi durduramayacak.
Kaynak: perspektif.online