Darlığımız Hamlığımızdan mı?

Zeki Savaş'ın yazısı;

Darlığımız Hamlığımızdan mı?

 

 

Taassup üzere olmak, kırıcı olmak, agresif olmak, saldırgan olmak, şiddete meyilli olmak kuşkusuz dar görüşlülüğün sonuçlarındandır. Aynı şekilde tahammül edememek, taşıyamamak, hoşgörü gösterememek, kuşatamamak da dar görüşlülüğün neticelerindendir.

Bu dar bakış açısı ve onun olumsuz sonuçlarına karşı ne yapabiliriz?

Ariflerin hayat telakkileri, bizi ihata eden bu olumsuzluklara bir çözüm olabilir. Çünkü arifler, sahip oldukları bakış açıları itibariyle dar görüşlülüğe duçar olmazlar. Zira onlar, tüm alemi Hakk’ın cilvesi olarak görürler. Bütün alemi, esma-i ilahinin tecellisi olarak müşahede ederler. Bu dünya görüşü, onları geniş bir bakış açısına sahip kılar. Bakışları genişlediği gibi müşfikleşir de. Şiddet ve hiddet yerine şefkat ve merhamet ağır basmaya başlar düşünce ve duygularında.

Ariflerin geniş düşünmesini sağlayan bir diğer amil, ilahi aşktır. Onlar, alemi, maşukun tecelligahı olarak görürler. Halık’a aşık oldukları için mahluka da muhabbet beslerler. Yaratılmışların tümüne bu aşk penceresinden bakarlar:

عشق، یکسان ناز درویش و توانگر می کشد

این ترازو، سنگ و گوهر را برابر می کشد

Işk, yeksan naz-e derviş u tevanger mikeşed

İn terazu, seng u govher ra beraber mikeşed

“Aşk, derviş ve güçlünün nazını birlikte çeker

Bu tartı, taş ve elması birlikte çeker (tartar)”

Zayıf ile güçlü, taş ile elmas aşk tartısında, aşk mizanında eşit muamele görür; mahluk olmaları, Hakk’ın cilvesi olmaları hasebiyle. Küçük-büyük, meşhur-gariban, zengin-fakir, sakınan-sakınmayan birdir bu mizanda. Zira hepsi Halık’ın yarattığıdır ve O’nun mezahiridir. Bazıları matlub olan yolda olmasa da onlara kin ve nefret ile bakmaz arifler, şefkat ve merhametle bakarlar.

Sa’di de bu bağlamda şöyle der:

بجهان خرم از آنم، که جهان خرم از اوست

عاشقم بر همه عالم که همه عالم از اوست

Be cihan horram ez anem ki, cihan-e horrem ez ust

Aşıkem ber heme alem ki, heme-i alem ez ust

“Dünyada mutluyum, çünkü mutlu dünya onun

Dünyaya aşığım çünkü bütün dünya onun”

Arifler aleme aşıktır. Aleme aşık olan, alem ve içindekiler ile kavgalı olmaz. İnsan, sevdiğine karşı geniş olur, mutahammil olur, hoşgörülü olur. Ariflerin, insan-Allah ilişkilerini oturttukları aşk zemini, insan-evren ve insan-insan ilişkilerine de yansıyor doğal olarak.

İşte bu bakış açısı arifleri, insanların ayıplarını bulmak için onların mazilerinde arkeolojik kazı yapmalarından alıkoyuyor, insanların yanlışlarından ve farklılıklarından dolayı onlara kin beslemekten uzak tutyor.

Hace Nasırüddin-i Tusi, İbn-i Sina’nın İşarat’ına yazdığı şerhete, yaratılanı eşit görme ve yaratılandan mutluluk duyma hallerini, bir ahlakın iki ayrı yansıması olarak nitelendiriyor ve bu ahlakı da ‘rıza’ diye isimlendiriyor.(1) Her kim bu ahlaka sahip olursa ne bir şeyi inkar eder, ne bir şeyden korkar ne de bir şeyi yitirme kaygısı taşır.

Mevlana da taassubu, dar tutumu, başkasına zorluk çıkarma konusunu ele alıyor:

 

سخت گیری و تعصب خامی است

تا جنینی، کار خون آشامی است

Sahtgiri ve taassub hamist

Ta cenini, kar-e hun aşamist

“Taassup ve darlık hamlıktır

Cenin olduğun sürece, işin kan içmektir”

Mevlana’ya göre, dar görüşlülük hamlıktan kaynaklanıyor. Ham insanlar mutaassıp olur, kan döker ve kandan beslenir. İnsanın ana rahmindeki hamlığına ve kan ile beslenmesi sürecine benzetme yapıyor Mevlana.

Ariflerin hayat telakkileri bize şunu diyor:

Dar görüşlülük, ya hamlıktandır ya da aşk yoksunluğundan. Geniş düşünebilmek için olgunlaşmak ve aşk ehli olmak gerekir.

Bu bakış açısı bize bir nefes aldırtamaz mı sizce; herkesin herkes üzerine çullandığı ve George Floyd’un, “nefes alamıyorum” dediği gibi, nefes alamadığımız bu zeminde?


1-Rıza, hem rıza-i ilahi anlamına geliyor hem de saliklerin seyr-i süluktaki menzillerinden bir menzilin adıdır. Fecr Suresi’nin 28. Ayeti de bu anlama işaret ediyor.

UFKUMUZ HABER SİTESİ