Darbe gecesi Kabil’de çalan telefon…

Yıldıray Oğur, 15 Temmuz gecesiyle ilgili olarak ABD Genelkurmay Başkanı’ndan devlet yetkililerinin, ya da darbecilerin yardım istediği söylenen bir telefon görüşmesinin olup, olmadığın mahiyetine değiniyor.

Darbe gecesi Kabil’de çalan telefon…

15 Temmuz 2016’yı, 16 Temmuz’a bağlayan karanlık gecede Ankara ve İstanbul semaları jet sesleriyle sarsılıyor, bütün ülke ayakta, yüzbinlerce insan sokaklarda…

3247 kilometre uzakta ve Türkiye’den iki saat ilerideki Kabil’de ise gece artık ilerlemiş, şehre sessizlik hakim.

ABD üssünde bir telefon çalıyor.

Bir ziyaret için Kabil’e gelmiş ve Amerikan üssünde uyumakta olan ABD Genelkurmay Başkanı General Joseph Dunford’ın telefonu çalan…

Gerisini 30 Temmuz 2016 günü ABD’nin önemli haber sitelerinden Buzzfeed’de yayınlanan Ali Watkins imzalı haberden okuyalım:


“Genelkurmay Başkanı General Joseph Dunford, Cuma gecesi gizemli bir telefon geldiğinde Pentagon'daki ofisinden yaklaşık 7000 mil uzaktaydı.

Telefon IŞİD'e karşı mücadelede kritik bir müttefik olan Türk mevkidaşı Hulusi Akar’dan geliyordu. Ancak Dunford'un ofis personeli telefona yanıt verdiğinde, hattın diğer ucundaki Akar'ın sesi değildi. Saatler önce Türkiye’de kanlı bir darbe yapmaya başlayan onu kaçıranların sesiydi.

Türkiye'nin en üst düzey generali ve cumhurbaşkanı sırdaşı rehin tutulurken onların Dunford'un desteğine ihtiyaçları vardı.

General, Afganistan'daki ABD güçlerine yaptığı rutin bir ziyaret sırasında Afganistan'da uyuyordu. Daha önce alakasız bir sorun için uyandırılmıştı ve çalışanları onu bu kez uyandırmamaya karar verdi. Darbecilere Dunford'un müsait olmadığını söyleyip telefonu kapattılar.

Sabaha, Türkiye ordusunun küçük ama güçlü bir fraksiyonunun önderlik ettiği ayaklanma büyük ölçüde bastırılacak ve Akar saatler sonra serbest bırakılacaktı.”

https://www.buzzfeednews.com/article/alimwatkins/this-is-how-washington-learned-of-the-attempted-turkey-coup#.uqP7P6JY8

Bu telefon görüşmesi iddiasının izini sürelim.

Dönemin ABD Genelkurmay Başkanı Dunford, 15-16 Temmuz günlerinde Kabil’deydi.

1-001.jpg

https://nara.getarchive.net/media/us-marine-gen-joseph-dunford-chairman-of-the-joint-420833

Zaten haberi yazan Buzzfeed muhabiri Ali Watkins de genç ama Amerikan istihbaratı ve Pentagon’dan iyi haber alan bir gazeteci.

Halen New York Times’da çalışıyor. Daha önce Politico, Huffington Post gibi mecralarda çalışmış.

2015 yılında CIA’in gözaltı merkezleri üzerine yazdığı bir haberle Pulitzer ödüllerinde finale kalmış.

Küçük ama konuyla ilgili bir magazin bilgisi: 2014-2017 yılları arasında Senato’nun CIA’yi gözetlemekle sorumlu ismi ile aşk yaşadığının ortaya çıkması ve bu ilişki yüzünden medyaya bazı gizli belgelerin sızdığının iddia edilmesi çok tartışılmış.

Yani karşımızda ABD istihbaratı ve ordusundan iyi haber alabilen, yazdığı iddia ciddiye alınması gereken bir gazeteci var.

Haberde “arayan Akar’dı” ve “ama telefondaki ses Akar’ın sesi değildi” dendiğine göre bu cep telefonundan cep telefonuna yapılmış bir arama olmalı.

Uykuda olan Dunford’un telefonlarına bakan yakın personeli de Akar’ın sesini tanıyor olmalıydı.

Çünkü iki komutan birbirine çok yakındı.

Bunu Dunford’un darbe girişiminden sonra Türkiye’ye ilk gelen ABD’li yetkili olarak söylediği sözlerden biliyoruz.

1 Ağustos 2016’daki ziyaretle ilgili ABD Savunma Bakanlığı’nın sitesinde yer alan yazıda şöyle deniyor:

“Dunford, darbenin yenilgiye uğramasından bu yana Türkiye'yi ziyaret eden ilk uluslararası lider oldu. Dunford, "General Akar'ı uzun zamandır tanıyorum” dedi. General, ‘arkadaşının iyi olduğundan emin olmak istediğini’ söyledi.”

2-003.jpg


https://www.defense.gov/News/News-Stories/Article/Article/882691/dunford-visit-to-turkey-is-first-by-senior-us-official-since-coup-attempt/

Peki kimdi o gece Türkiye’den iki saat ileride olan Afganistan’daki ABD Genelkurmay Başkanı’nın telefonunu, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın telefonundan arayıp destek isteyen darbeci?

O gecenin kronolojisine geri dönelim.

Verilen ifadelerden 15 Temmuz akşamı 21.00’de darbecilerin Genelkurmay karargahındaki odasına girip Hulusi Akar’ı önce ikna etmeye çalıştığı ama buna karşı çıkması üzerine onu gözaltına aldıklarını biliyoruz.

Akar, 23.00’e kadar Genelkurmay Başkanlığı’nda kalmıştı.

Telefon bizden iki saat ilerideki Afganistan’daki uyku saatine denk geldiği için muhtemelen 21.00-23.00 arası açılmış olamaz.

Yine iddianamelere ve kamera kayıtlarına göre Akar, 23.03’de Genelkurmay Karargahı’nın bahçesine inen bir helikoptere bindirilip Akıncı Üssü’ne götürüldü ve 9 saat boyunca da orada kaldı.

Akar’ın darbenin ardından verdiği ifadeye göre Akıncı Üssü’ne götürülürken telefonu karargahta kalmıştı:

"Epeyce bir zaman geçti. Televizyon açık olmasına rağmen ve dışarıda uçak seslerini, silah seslerini duyduğum halde bu yönde bir haber o ana kadar çıkmadı. Hemen ardından Boğaz Köprüsünde askerin kestiği görüntüler ve buna ilişkin haber, TV'de yayınlanmaya başladı. Hepsi gayet soğukkanlı, hiçbir şekilde konuşmayıp, yorum yapmayacak tarzda beklediler. Ve bir müddet sonra 'Gidiyoruz' deyip, beni aldılar. Montumu, kepimi ve çantamı istedim. Cep telefonum emir subayı odasında kaldı. Montumu ve kepimi sanırım elime verdiler. Çantayı kendileri getireceklerini söylediler."

O halde telefonun izini sürmeye Akar’ın emir subayı, darbeyi ve Fethullahçı olduğu itiraf eden ilk asker olan yarbay Levent Türkkan’ın daha sonra mahkemede işkence altında verdiğini söyleyerek inkar ettiği ifadeden devam edelim.

3-001.jpg

Akar, Akıncı’ya götürülürken Türkkan karargâhta kalmıştı:

“Bana 'sen gelmeyeceksin' dediler. Orada kaldım, makamı emniyete aldım. Komutanın şahsi malzemelerini topladık, çantasına yerleştirdik, çantasını oraya koyduk. Ben o gece hep makamdaydım. Herhangi bir gelen giden olmadı. Yanımda Serdar Yüzbaşı ve başçavuşlar Serhat ve Şener vardı. Birlikte oturduk, olayları televizyondan izledik. Bir şey konuşmadık, öylece bekledik. Komutanı götürdükten sonra Dişli Paşa beni telefonla aradı. Komutanın eşini aramam konusunda isteği olduğunu söyledi. Bunun üzerine hanımefendiyi askeri hattan aradım. 'Komutanımız iyi, hiç problem yok' gibi rahatlatmak adına bir şeyler söyledim. Konuşurken ağlıyordu. Ben 'o gece makama kimse gelmedi' dedim ama Albay Yıkılkan özel kalem müdürü odasındaydı, onun yanına girip çıkanın haddi hesabı yoktu. Orada bir noktada darbe faaliyeti kısmen organize ediliyordu, ancak ilerleyen zamanlarda konuşulanlardan televizyondaki haberlerden esas faaliyetin Akıncılar Üssü'nde organize edildiğini anladım.”

Hulusi Akar, o gece 23.00’den sabah 8’e kadar 9 saat boyunca Akıncı Üssü’nde tutuldu.

Şahsi telefonu yanında değildi.

İfadesinde eşini, Başbakan’ı ve MİT Müsteşarı’nı sabaha karşı kendisine getirilen bir telefondan aradığını söylemişti.

Peki Akar’ın şahsi telefonu sonra bulundu mu?

Bunu yine Akar’ın bu kez Meclis komisyonuna verdiği yazılı ifadesinden okuyalım:

“Olayların ardından karargâha ikinci Başkanım Orgeneral Yaşar Güler benden bir gün önce gelmişti. Bana anlattığı bir gariplik, odamın gayet toplu ve düzenli olduğu hususudur. Oysa ben çalışmakta odadan şiddet kullanılarak ve zorla götürülmüştüm. Makam ve dinlenme odasında üzerlerinde kitap, kırtasiye malzemeleri, çikolata, yiyecek, içecek, gazete kupürleri, hediyelik eşyalar nedeniyle normalde kalabalık görünmesine rağmen çok sade ve düzenli bulunmuş. Ayrıca bazı eşyaların kaybolduğu, iki biblonun yerlerinin değiştirildiği anlaşılmıştır. Nitekim Sayın Devlet Bahçeli tarafından hediye edilen ve odamda hatıra maksatlı duran tabanca ve beni götürdüklerinde Emir Subayı odasında kaldığını düşündüğüm şahsi cep telefonum halen bulunamamıştır. Bu husus, bende makamın bir başkası için hazırlanmış olduğu kanaatini doğurmuştur.”

İddianamelerde Akar’ın telefonunun bulunduğuyla ilgili bir bilgi yok.

Ama telefonun akıbetiyle ilgili yargı ve güvenlik alanında iki tecrübeli gazetecinin haberlerinde ilginç bilgiler var.

İlk haber Aralık 2016’da Milliyet’te Tolga Şardan imzasıyla çıktı.

Şardan’ın darbe soruşturmasına bakan dönemin Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Harun Kodalak’a dayandırdığı bilgi şöyleydi:


“HTS kayıtlarından elde edilen bir başka bilgi de ise, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın kullandığı kurumsal cep telefonundan 15 Temmuz akşamı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kaldığı Marmaris’teki otelin santralının aranması oldu. Akar’ın cep telefonunun darbeci grup içinde yer alması nedeniyle tutuklanan emir subayı Yarbay Levent Türkkan’da bulunduğu saptandı. Görüşmenin, Cumhurbaşkanı’nın yerinin saptanması amacıyla yapıldığı üzerinde duruluyor.”

İkinci haber 2018 yılında Sözcü gazetesinde Saygı Öztürk imzalıydı.

Akar, 2016 yılında verdiği ifadesinde cep telefonuyla birlikte, MHP lideri Bahçeli’nin hediye ettiği silahın da halen bulunamadığını söylemişti.

Öztürk, kayıp olan silahın akıbetinin izini sürmüştü:

“Akar'ın “kayıp olduğunu” belirttiği silahın peşine düşen SÖZCÜ, yeni bilgilere ulaştı. Anadolu Ajansı tarafından 2018 yılının en iyi fotoğraflarını seçmesi için Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın makam odasına bilgisayar götürüldü. Akar, yılın fotoğraflarını belirlerken, ajansın foto muhabiri tarafından çekilen fotoğrafta, bir kutu içinde Kur'an-ı Kerim, bayrak ve altın kaplama tabanca da görüntüye yansıdı…SÖZCÜ'nün edindiği bilgiye göre, Akar'ın ifade vermesinden yaklaşık 6 gün sonra kayıp silahı diğer bazı şahsi eşyalarıyla birlikte bir torba içine konulmuş vaziyette karargah içinde bulundu. Akar, savcıya ifadesinde silahın alındığını belirtmesine karşın, daha sonra ek ifade vermediği için silah da kayıp olarak kayıtlarda yer aldı.”

4-001.jpg


Peki Akar’ın silahla birlikte kaybolduğunu söylediği cep telefonu da bulunmuş muydu?

Bilinmiyor.

Akar’ın emir subayı Levent Türkkan dışında, o gece Akar’ın Genelkurmay Karargahı’nda kalan telefonunun akıbetini bilebilecek ya da onu kullanmış olabilecek iki isim daha vardı.

Akar’ın emir astsubayı Şener Doğrugören ve darbeden iki ay önce emekliye ayrılmasına rağmen darbe günü Genelkurmay Karargahı’na gelerek darbe girişiminde aktif rol oynayan eski emir astsubayı Serhat Pasha.

5-001.jpg6-001.jpg

Peki onlar ifadelerinde telefonla ilgili bir şey anlattılar mı?

Bilmiyoruz. Çünkü Akar’a çok yakın olan ve darbe gecesi Genelkurmay Karargahı’nda aktif olarak darbeye katılan bu iki isim altı yıldır firari.

En son Temmuz sabahı 10.30’da Genelkurmay nizamiyesinden çıkarken görüldüler.

7.jpg

Sözcü’den Saygı Öztürk’ün iddiasına göre her iki isim de ABD’de.

Ama bunu teyit eden bir bilgi de henüz yok.

Toparlayalım; darbe girişiminden 15 gün sonra ciddi bir Amerikan medya organında yayınlanan haberde iddia edilen bu kritik telefon görüşmesi, altı yıl boyunca hiçbir ifadede geçmedi, en tuhaf komplo teorilerinin bile sorgusuz veri kabul edildiği hiçbir iddianamede yer almadı, Osman Kavala’nın, Aydın Engin’in 2010’lardaki HTS kayıtlarının peşine düşmüş hiçbir savcı da bu altı yılda bu iddianın izini sürmedi.

Halbuki bu telefon darbe hakkında bize çok şey söyleyebilirdi.


Böyle bir telefon açıldıysa bu darbecilerin ABD’ye haber vermeden, ABD’nin desteğini almadan darbeye kalkıştıklarını da gösterir.

Çünkü son dakika birileri Akar’ın şahsi telefonu üzerinden ABD Genelkurmay Başkanı üzerinden destek arayışı peşine düşmüştü.

Belki de bu telefon bir çaresizliğin göstergesiydi.

Çünkü darbe gecesi Obama yönetimi seçilmiş hükümete destek açıklaması için saat 02.05’e kadar beklemişti.

Halbuki ABD çok daha erken saatlerden itibaren darbeden haberdardı. ABD Ankara Büyükelçisi John Bass, saat 23.15’de Türkiye Dışişleri’nden bir yetkilinin aradığını ve darbeye karşı Washington’un desteğini beklediğini kendisine ilettiğini, onun da bunu hemen başkentine bildirdiğini açıkladı.

ABD ilk açıklamayı 23.57’de yaptı. Moskova’da bulunan Dışişleri Bakanı John Kerry, "Türkiye’de barış, istikrar ve devamlılık olmasını umuyorum" gibi ortalama, hükümete destek bildirmeyen cümleler kurdu.

00.17'de ise bu kez Beyaz Saray'ın Twitter hesabından ‘ABD Başkanı Obama’nın Türkiye’de gelişen olaylardan haberdar edildiği, kendisinin ‘düzenli aralıklarla bilgilendirildiği’ gibi yine destek bildirmeyen, ne olacağını bekleyen bir açıklama geldi.

00.44'de de bu kez Reuters, Beyaz Saray kaynaklı bir haber yaparak "ABD'nin, Türkiye’de bir darbe girişimi olduğunu düşündüğünü, o esnada kimin kazanıyor olduğunun kesin olmadığı"nı yazdı.

Obama’nın Kerry üzerinden hükümete yazılı destek açıklaması yaptığı saat olan 02.05’de ise artık darbenin geri püskürtülmeye başlandığı ortaya çıkmıştı.

Telefon görüşmesi bu saatten sonra olduysa bu açıklamayı geri çevirmek için yapılmış bir hamle de olabilirdi.

Ya da böyle bir telefon görüşmesi hiç olmadı ve Amerikalılar kendilerine uzanan izleri örtmek için bunu uydurdular.

Bütün bu sorulara cevap verebilmek için iki yol var: Akar’ın telefonunu bulmak veya HTS kayıtlarına bakmak. Ya da Danford’dan bu telefon görüşmesiyle ilgili bilgi istemek.

Ama Türkiye’de tabii ki zaten herkes her şeyi bildiği, bütün oyunları çoktan deşifre ettiği için kimse bu ayrıntılarla ilgilenmedi, ilgilenmiyor.

Devleti yönetenler darbe gecesiyle ilgili Meclis Komisyonu’na bile gidip ifade vermeyi zul olarak görünce de, o gece silahlı askerlere direnen sivil insanların onca öldürülme anı videosuna, darbe gecesi Akıncı Üssü koridorlarında subaylarla koşuşturan sivil imam görüntülerine rağmen hala darbenin tiyatro olduğuna, Fethullahçılar tarafından yapılmadığına ya da onların da kandırıldığına dair komplo teorileri alıcı bulabiliyor.

Belki bir gün gerçeklerle de ilgilenen çıkar…