D-8’in geleceği

Mustafa Kaya'nın yazısı;

D-8’in geleceği

 

Malumunuz dün, 15 Haziran 1997’de İstanbul’da kuruluşu ilan edilen D-8’in (Gelişmekte olan 8 ülke) 23. kuruluş yıldönümü idi. Aradan geçen çeyrek asırda, az da olsa bazı işler yapıldı ama kuruluş bu zamana kadar, amaçlarına dönük, sonuca etki edecek adımları maalesef olması gerektiği gibi atamadı. Bu yıldönümü vesilesiyle Mart ayında kaleme aldığım bu yazıyı revize ederek tekrar sizlerle paylaşmak istedim.

Koronavirüs sonrası, “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” sözü artık herkesin gündeminde. 1929 Büyük Buhran’daki gibi ekonomik ve siyasi krizlerin yaşanması artık çok da uzağımızda değil. Bütün bu süreçlerin doğru okunması, sıkıntıların en titiz şekilde atlatılması ve karamsarlığa düşülmeden geçilmesi ancak salgın sonrası atmosferde de ülkelerin kendilerini doğru konumlandırabilmesiyle mümkün.
Bu doğrultuda, küresel sistem yön mü değiştiriyor, güç batıdan doğuya mı kayıyor, yoksa dünya bir kaosa mı sürükleniyor gibi sorular gündemdeyken geliniz tekrar D-8’i ve onun potansiyelini bir kere daha hatırlayalım.
Advertisement

Bendeniz birazdan paylaşacağım detayları Halil Tokel Bey’in YENİAD’ın (Yeni Bir Dünya İşadamları Derneği) aylık Ekonomi Sohbetleri programında dinlemiştim.
PWC Global tarafından 2017 yılı Şubat ayında yayınlanan, 2050’de Küresel Ekonomik Düzen Nasıl Değişecek? başlıklı araştırmaya göre, 30 yıl sonra dünyada köklü değişiklikler olacak. Çin uzun zamandır tartışıldığı gibi Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla’sına (GSYİH) göre yaklaşık 58,5 trilyon USD ile dünyanın en büyük ekonomisi olacak. Ardından 44,1 trilyon USD ile Hindistan geliyor. Bugünün en büyük ekonomisi olan Amerika ise 34,1 trilyon USD ile üçüncü büyük ekonomiye dönüşüyor. Bunun yanında bu araştırmaya göre D-8 ülkeleri de ekonomide ilk 25 arasına giriyorlar. GSYİH toplamları açısından ise 38,4 trilyon USD ile Amerika’yı geride bırakarak, Çin ve Hindistan’ın ardından üçüncü sıraya yerleşiyorlar.
Ülkeler bazında bakıldığında ise PWC Global’e göre Endonezya 10,5 trilyon ile 4. sıra, Türkiye 5,2 trilyon ile 11. sıra, Nijerya 4,4 trilyon ile 14.sıra, Mısır 4,3 trilyon ile 15. sıra, Pakistan 4,2 trilyon ile 16. sıra, İran 3,9 trilyon ile 17. sıra, Bangladeş 3,1 trilyon ile 23. sıra, Malezya ise 2,8 trilyon ile 24. sırada bulunacak. Bu şu demek oluyor ki, D-8 ülkeleri aslında dünyada her açıdan çok önemli bir konumdalar ve birlikte doğru adımları atmayı başarabilirlerse küresel bazda çok önemli pozisyona gelebiliyorlar.
Bunun yanında Amerika’nın eyaletlerini, Çin’in 34 idari bölgesini, Rusya’nın 21 tanesi cumhuriyet-81’i federe yapısını, Hindistan’ın 28 eyalet-7 bölgesini, Avrupa Birliği’nin 28 ülkesini, Brezilya’nın 26 eyaletini düşünürsek, D-8 ülkelerinin 1,2 milyar nüfus ve 7,7 milyon metrekare yüzölçümleriyle dünyada nasıl bir denge unsuru olarak öne çıkabileceklerini daha iyi anlayabiliriz. Aslında bugün D-8 neden aktif olamıyor, üye ülkeler arasındaki sorunlar neden bir türlü giderilemiyor sorularının cevabını PWC’nin bu raporu bize net olarak göstermiş oluyor. Hâl böyleyken, böylesine stratejik öneme sahip olan bu ülkeler, aralarındaki sorunları birlikte çözme iradesi göstermek zorundalar. Aksi takdirde bu güçlü birliktelik hak ettiği yerlere ulaşamaz ve bu durumda kaybeden bütün dünya olur.

Sonuç olarak, D-8 üyesi ülkelerin, “Savaş değil, Barış”, “Çatışma değil, Diyalog” üzerine kurdukları işbirliği alanlarını geliştirmeleri olmazsa olmazdır. Bu durum kendileri için hayati bir önem arz ediyor. Bugün dünyada dert yandığımız sömürünün ve adaletsizliklerin ortadan kalkabilmesi ancak D-8’in daha da aktif hale gelebilmesiyle mümkün.

Şimdi herkes koronavirüs salgınıyla oluşması muhtemel küresel gelişmeleri tartışırken, Türkiye, Pakistan, Mısır, İran, Bangladeş, Nijerya, Endonezya ve Malezya’dan oluşan D-8 ülkeleri, 2050 yılında nasıl bir dünyada yaşamak istediklerine karar vermeliler. Dağılmış ve her biri yem haline dönüşmüş ülkeler mi olacaklar, yoksa D-8’i büyüterek, kendileri için de doğru ve faydalı olan, dünyada adaleti sağlayacak bir güç haline mi gelecekler. Tam da bu kritik noktada karar artık kendilerinindir.