Çöpe giden 2 trilyon liralık teori

İktisatçı yazar İbrahim Kahveci Analiz Etti...

Çöpe giden 2 trilyon liralık teori

Önce dünyada bulunmayan ama bizim ısrarla dile getirdiğimiz teorinin kısa bir özgeçmişine bakalım:

Ocak 2015: “Ne diyorlar? İnsanı böyle adeta çıldırtacaklar; enflasyon düşerse faizi düşüreceklermiş. Bu anlayış, anlayış değil, bu yanlış bir mantık; doğru bir mantık değil çünkü enflasyon sebep, faiz netice değildir. Faiz sebep, enflasyon neticedir.

Ekim  2017: “Faizlerdeki düşüş istediğimiz noktada hala değil. Faizlerdeki düşüşü başaramazsak birçok musibet bizi beklemektedir. Bunu bir defa halletmemiz lazım. Piyasa faizinin yüzde 20 olduğu ülkede yatırımcı yatırım yapabilir mi? Ondan sonra lanetle de karşı karşıya kalırız. Birçok sefil ailelerle de karşı karşıya kalırız. Faiz lobilerinin yaklaşımları ile adım atamayız. Onlarla adım atarsak sadece onları ihya ederiz. Enflasyonda hala düşüşü sağlayamıyoruz, yüksek faiz sebebiyle. Bu benim iddiam. Yüksek faiz asla enflasyonu aşağı çekmeyecektir. Bunun kararını öyle veya böyle vermemiz lazım. Doğru orantılıdır, faiz düşerse enflasyon düşer. ‘Şu anki anlayış ters orantılıdır’, hayır ya ters orantılı değil, gördük. Göreve geldiğimizde faizi düşürdük enflasyon da ona bağlı olarak düştü.”

Eylül 2018: “Hadi Merkez Bankası faiz artırıyor. Özel bankalara ne oluyor? Yüzde 50’li faiz oranları size bir şey kazandırıyor mu? Böyle kazanç ancak eroin tüccarlarında olur. Faiz sebeptir, enflasyon neticedir. ‘Enflasyon sebeptir, faiz neticedir’ diyorsan bu işi bilmiyorsun arkadaş. Faizin oranını sen tespit edersin, enflasyon o akışta kendiliğinden oluşur. Ben bugüne kadar Merkez Bankasının, açıklamış olduğu enflasyon oranlarını tutturduğunu görmedim.”

Ağustos 2019: “Faizler düşüyor. Faizlerin düşmesiyle beraber enflasyondaki gerileme de sürecek. Piyasadaki canlanma yeniden ivme kazanacaktır. Biz sabredersek, çalışırsak, üretirsek, dik durursak, hepsinden önemlisi sürekli ‘öldük, bittik’ diyerek millete karamsarlık aşılamaya kalkan felaket tellallarına kulak asmazsak, Allah’ın izniyle yarınımız bugünümüzden çok daha güzel olacaktır.”

Ekim 219: “Ekonomide sağladığımız istikrar sayesinde enflasyonu yeniden tek haneli rakamlara indirmeyi başardık. Faiz indirilmek suretiyle enflasyonun da indiğini görüyoruz. Farklı etkenler de tabii ki bu arada yok değil ama bu işin ana belirleyeni faizdir. Faiz de enflasyonun ana tetikleyicisidir. İddia ile söylüyorum faiz sebep, enflasyon neticedir. Bunu birileri hâlâ enflasyon sebep, faiz neticedir safsatasıyla batıcı bir zihniyetle bizi aldatmaya çalışıyor.”

Kasım 2019: “Ülkemize geçtiğimiz ağustos ayından itibaren kurulan döviz kuru, faiz ve enflasyon üçgeninde kurulan oyunu bozduk. Faizi düşürdükçe enflasyon düşer dedim. Bu olduğu zaman büyüme hızlanır dedik. Bakın şimdi bu sistem değişince önceki Merkez Bankası başkanını görevden aldık çünkü laf dinlemiyor adam. Yeni arkadaşımızla yola deva ettik. Faiz oranlarını düşüreceğiz dedik. Faiz çünkü bir ülkenin kalkınmasına en büyük kötülüktür. Yatırımı durdurur ve sizin büyümenizi engeller. Bu adımlar atılınca hava değişti ve enflasyonda tek haneye geldik. Ve döviz kurunu nispeten stabil hale getirdik.”

Ocak 2020: “Çok kısa zamanda 2019 yılı içerisinde faizi düşürdük. Düşürdükçe de neredeyse tek haneli rakamı yokladı. 2020’de tek haneli rakama faiz de enflasyon da gelecek. Bu neyi getirecek? Bu bir yatırımı getirecek. Ciddi manada yatırımlar artacak.İnancım şu, sebep netice ilişkisi. Faiz sebeptir, enflasyon neticedir ve doğru orantılıdır. Faizi düşürdükçe, enflasyon da düşer. Ters orantılı değildir. Benim tezim hala budur. Olay öyle domates, patates meselesi falan değil. Bunların hepsi hikaye. Onlar yan meseleler. Bu yeni hükümet sisteminde Merkez Bankası Başkanını da görevden alma yetkisi var. Tabii bu yetki gelince baktım ki Merkez Bankası Başkanı laf dinlemiyor gene bildiğini okuyor, görevden aldık. Bunu yaptıkça yatırım artacak. Yatırım arttıkça istihdam artacak. istihdam arttıkça rekabet gücün artacak. Rekabet gücün arttıkça bir de bunun yanında üretimin artacak. Faiz yüksek olunca bunların hiçbiri olmaz. Şimdi biz bunu yakalıyoruz. 2020 inşallah bunun sinyallerinin bizim için verildiği yıl olacak.”

***

Geçen hafta faiz artıran Merkez Bankası açıklamasında şöyle diyor: “Güçlü kredi ivmesiyle ekonomide sağlanan hızlı toparlanma ve finansal piyasalarda yaşanan gelişmeler neticesinde enflasyon öngörülenden daha yüksek bir seyir izlemiştir. Enflasyon beklentilerinin kontrol altına alınması ve enflasyon görünümüne yönelik risklerin sınırlanması amacıyla Ağustos ayından itibaren atılan sıkılaştırma adımlarının güçlendirilmesi gerektiği değerlendirilmiştir. Bu doğrultuda Kurul, dezenflasyon sürecini yeniden tesis etmek ve fiyat istikrarını desteklemek amacıyla politika faizinin 200 baz puan yükseltilmesine karar vermiştir.”

Fiyat istikrarını desteklemek için 200 baz puan faiz artırmak ne demek oluyor? Yıllardır dile getirilen bir teorimiz vardı bizim. Londra’da bile açıklamıştık bunu. (Gerçi salonda gülüşmeler olmuş ve yeniden Mehmet Şimşek’i izahat için geri göndermiştik)

Evet, ülkemizde tablo bu.

Enflasyonu düşürmek için yapmamız gereken yol haritasını Cumhurbaşkanı Erdoğan çizmiş. “Faizi indireceksin ki, enflasyon düşsün” demiş.

Peki bu sadece bize ait olan teori başımıza ne işler açtı?

Son hızlı faiz indirimi 26 Temmuz 2019’da başladı. Yabancı para mevduatı 216 milyar dolardı. Dolar kuru ise 5,60 seviyesindeydi.

Şimdi yabancı para mevduatı 243 milyar dolara çıktı. Dolar kuru ise 7,70’e.

Kur artışı (ortalama kur) faiz indirimlerinin başlaması ile 13 ayda yüzde 40’a ulaştı (eroin ticaretinde yok bu kar). Bu rakam sadece dış borçlarda 900 milyar liralık yeni maliyet anlamına geliyor.

Kamu Özel İşbirliği projelerine verilen Hazine garantisi 150 milyar dolar ve buradaki maliyet artışı da 320 milyar lira.

Yıllık ithalat ise 200 milyar dolar ile toplam 420 milyar liralık ek pahalılık anlamına geliyor.

İç borçlanmada da dövize dayalı tutarın getirdiği kur artışı maliyeti şimdiden 80 milyar liraya ulaştı bile.

Kısaca nereden bakarsanız bakın son 13 ayda sadece kur maliyeti dolaylı etkilerle beraber 2 trilyon liraya geldi dayandı.

Acaba bu kadar büyük maliyetli bir teori Dünyanın hangi ülkesinde uygulanabilirdi? Ya da bu yanlış teoriyi uygulayanlar çark ettiğinde toplum faturayı sineye mi çekerdi? Ya da hesap sorar mıydı?

Galiba bir kez daha kandırıldık, aldatıldık diyerek bu işi örtebilir miyiz; ya da yanlış yapanların, laf dinlemeyenlerin hesabını görebilir miyiz?

Bekleyip görelim.

***

Bu teoriye göre eroin ticaretinde olmayan karı bankalar kazanmayacaktı ama dövizciler kazandı. Yine bu teoriye göre yatırım artacak, istihdam olacaktı ama bırakın yatırım ve istihdam artışını, mevcut fabrikalar bile kapandı ve istihdam azaldı.

Yine bu teoriye göre cari açık azalacak ve sıkıntılar bitecekti. Ama o işte de tam tersi oldu ve cari açık yedi ayda 21,6 milyar dolara yükseldi.

 Ve yazıyı 24 Haziran 2018 seçimlerinden az önce yapılan konuşma ile bitirelim:

“24’ünde siz bu kardeşinize yetkiyi verin; ondan sonra bu faizle, şunla bunla nasıl uğraşılı göreceksiniz”

Haziran 2018:

“Bizim kaderimizi biz belirleriz. Bunu Hans’a, George’a asla bırakamayız. Yüksek faiz ile ülkemizi ayağa kaldıramayız. Yatırımcıyı güçlü kılacaksak faiz düşük olmalı. Girişimci yüksek faizle neyin yatırımını yapacak? Elin bankaları kazanmıyor mu? Japonya eksi faizle çalışıyor, ABD 2’ler bilemedin 3’te. Onların bankaları böyle çalışıyor da bize ne oluyor. Faizin böyle olduğu bir ülkede siz yatırım yapabilir misiniz? Bunu değiştireceğiz, bu işin lamı cimi yok. Faizi yüzde 63’ten aldık, yüzde 4.6’ya kadar indirdik. Batı çıldırdı. Gezi olayları ile faiz ve enflasyon yeniden çift haneye çıktı. 24 Haziran ile birlikte yerlisine de yabancısına da bunu göstereceğiz. Yüksek faizle biz ülkemizi ayağa kaldıramayız. Girişimci yüksek faizle neyin yatırımını yapacak? 24’ünde siz bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra bu faizle, şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz.”

Son Not: Sanayici ile her buluşmasında ‘yatırım ve büyüme için ‘düşük faiz’ teorisinden bahseden Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki gün Gaziantep’te 300 fabrika açılış töreninde konuştu. Ama bir gün önce faiz artıran Merkez Bankası vardı ve Cumhurbaşkanı konuşmasında kendi “FAİZ TEORİSİNE” hiç girmedi.

Teori raftan kalktı. Ama 2 trilyon lira maliyetle.

Ya da GSYH’nın yarısını götürerek.