Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

CHP’nin barışla imtihanı…

Osman Sert, PKK’nın silah bırakma kararı sonrasında CHP’den yapılan açıklama ile İmamoğlu’un yapmış olduğu açıklamalara bakıldığında, CHP’ni barışa yönelik bir imtihanla karşı karşıya olduğunu belirtiyor.

CHP’nin barışla imtihanı…

PKK’nın silah bırakma açıklaması, öncesi ve sonrası ile Türkiye’deki siyasetçilerin, kanaat önderlerinin ve toplumsal temsilcilerin ülkenin tarihi, bugünü ve geleceğine dair nerede durduklarına dair önemli bir turnusol kâğıdı işlevi gördü.

Geçmişi bu kadar yüklü, acıların bu kadar ağır olduğu terör süreçlerine dair dönüşümlerin tartışmalardan azade olmasını beklemek yanlış. Toplumun tüm kesimlerinin süreçleri aynı çerçevede okuması sadece faşist idarelerde mümkün, o da ancak devlet baskısı ile.

Dolayısıyla sürece dair destek açıklamalarını ve eleştirileri mahkûm etmeden soğukkanlı bir şekilde değerlendirmek gerek. Ancak bu ihtiyat payı yaşanmakta olanın Cumhuriyet tarihinde hayati bir kırılma noktası olduğu gerçeğini değiştirmiyor. PKK yaptığı açıklamaya rağmen beklenen ve istenen düzeyde silahlardan tümüyle vazgeçmese bile önemli bir eşik geçildi.

PKK’nın bundan sonra Türkiye’de siyasal hayatı şekillendirmede -kasıtlı bir şekilde araçsallaştırılmadığı takdirde- bundan bir hafta öncesindeki gibi rol oynama imkânı kalmadı. Sadece DEM Parti’nin geçen hafta PKK’yı beklemeden “yeni bir dönemin başladığını” ilan etmesi bile PKK ile Kürt sorunu arasındaki makasın artık geri dönülmesi çok zor bir şekilde açılmaya başladığına işaret ediyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünkü grup toplantısı 2016 öncesindeki Erdoğan’ı anımsatan bir çerçeve çizdi. DEM Parti’nin ismini anarak teşekkür etmesinden sürecin sahibi olarak 86 milyonu adres göstermesine ve Özgür Özel’in ismini de istisnai bir şekilde olumlu bir zemine oturtmasına kadar istisnai ve güçlü bir sahiplenme ortaya koydu.

PKK’nın silah bırakmasına dair müspet ya da menfi en rahat pozisyon belirleyecek olanlar hiç şüphesiz iktidar ortakları, DEM Parti, İYİ Parti, Zafer Partisi gibi aktörler. Baştakiler süreci sahiplenerek sondakiler ise amasız ve fakatsız itiraz ederek tutum belirlediler.

Durumu en netameli ve zor olan ise CHP. Bir yanda Esenyurt ile başlayan Beşiktaş, Beykoz ve Şişli ile devam eden 19 Mart sonrasında Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması ile zirveye ulaşan bir baskı süreci devam ediyor. Eylemlere katılan öğrencilerin tutuklanması ve CHP kongresine dair davalarla daha da genişleyen bir gerginlik CHP elitlerini ve kitlesini doğal olarak etkisi altına almış durumda.

CHPlilerin neredeyse nefes almakta zorlandığı bir atmosferde karşı karşıya oldukları uygulamalara meydanlarda kitlesel olarak itiraz etmeleri siyasal ve duygusal tahkimatlarını da güçlendirdi.

Tam da CHPlilerin kendilerini nefes alamaz olarak hissettikleri bir dönemde sandıkta en fazla destek gördükleri toplum kesimini kapsayan bir açılım sürecine destek vermeleri kolay değil. İktidarın toplumsal koalisyon ve meşruiyet tabanını genişletmesinin CHP’ye daha büyük bedeller ödetebilecek bir zemin oluşturabileceği endişesi de çok güçlü.

Böyle bir durumda, üstelik Kürt meselesinin kök nedenleri arasında sayılan Cumhuriyetin kuruluş çerçevesinin mülk sahibi CHP’nin kendisine yapılanlar, siyasi geçmişi, Kürt seçmenin duyguları, terörün tümüyle sona erme ihtimali ve ülkenin geleceğine dair tahayyülü gibi çok sayıda faktörün içinden çıkması hiç kolay değil.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in parti kurullarında beş saat tartışıldıktan sonra yaptığı açıklama, bu gerilim içinde dengeyi kurma çabası olarak CHP standartlarında önemliydi. PKK’nın fesih sürecine destekle birlikte ülkedeki demokratikleşmenin CHP’yi dışarda tutmasının endişesi metinde birlikte okunuyordu. Daha net bir tutumun CHP içindeki keskin ulusalcı kanadın itirazına takıldığı anlaşılıyor.

CHP’nin ve toplumun büyük kesiminin siyasi bir operasyonun mağduru olarak gördüğü Ekrem İmamoğlu ise bu dirençlere takılmayan çok güçlü bir açıklama yaptı. CHP’nin geçmiş çizgisi ile tam örtüşmeyen, daha önce AK Parti’nin Kürt meselesinde cesur tutumlar aldığı zamanlarda kullanacağı tarzda bir dil kullandı İmamoğlu.

Ülkemize ve milletimize büyük sıkıntılar yaşatan bir dönemin sona eriyor olmasına ne kadar sevinsek az.” ifadesi “Kırk senedir büyük acılara yol açan bu meselenin bir geçmişi ve bir kısmı devletimizin yanlış uygulamalarından kaynaklanan köklü sebepleri var.” cümlesi ile birleşince İmamoğlu, geleneksel CHP çizgisinden ayrışan ancak toplumsal kapsayıcılığı hissedilir net bir tutum gösterdi.

İmamoğlu’nun açıklamasına CHP’den gelen tepkileri iki farklı arkaplan ile açıklamak mümkün. Öncelikle CHP’yi, doğrudan İmamoğlu’nu ve genelde toplumun birçok kesimini hedef alan antidemokratik uygulamalar anlaşılabilir, doğal bir endişe üretiyor. İmamoğlu’nun bizatihi kendisi hapiste iken bu endişelere takılmadan tutum belirlemiş olması 19 Mart’tan bu yana meydanlarda kendisini görünür hale getiren kitleyi anlamsızlaştırmıyor. Ancak CHP’nin bu kesimin endişesini görmek ve yönetmek gibi bir zorluğu var.

Diğer tarafta ise bazı emekli general ve amirallerin “Neden Kürt diyorsun”la başlayan sinir nöbetlerinde müşahhaslaşan, tektipçi otoriter bir yaklaşımın yansıması olan tepkiler bulunuyor. Her türlü farklılığı tehdit olarak gören bu dar bakış açısının CHP’yi esir alabildiği durumlarda CHP’nin ne durumda olduğu ise defalarca görüldü.

CHP kendisi için zor ve gerilimli bir dönemde takınacağı tutum ile Kürt sorununun geçmişine ya da PKK’nın silah bırakma açıklamasına dair değil, aslında gelecekte nasıl bir Türkiye tahayyül ettiğine ilişkin bir çerçeve çizecek. Haklı şekilde kendisi için demokrasi isteyen bir siyasi damarın, herkes için radikal bir demokrasi talebi yerine koşullu ve zamana/bağlama/kitlesel algıya endeksli bir çizgi izlemesi kendisine dair beklentilerinin de altını boşaltma riskini beraberinde getirecektir.



Anahtar Kelimeler: barışla imtihanı…

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER