İnsan hayatının, özgürlüğünün, maişetinin, sevdiklerinin güvenliğinin, mutluluğunun söz konusu olduğu ağır konuları soğukkanlı bir analize tabi tutmak ve sonuçlara varmak çok zor. Gözler üzerinize dikiliyor ve etrafınızı duygusal tepkilerin, daha çok da öfkenin bulutları sarıyor; birçok ayrıntı gözden kayboluyor. Siz de şeytanı saklandığı yerden, yani ayrıntıların arasında bulup, kulağından tutup çıkartamıyorsunuz.
Gökhan Bacık’ın Medyascope’ta yayımlanan “Devlet, ‘cemaat’, siyasi çözüm – Bir yol haritası önerisi” başlıklı yazısı bu cümleden, haksızlığa düçar olmuş geniş kitlelerin kızgınlık-öfke ve umut sarmalındaki duygularının ortasına bir bomba gibi düştü. Bacık, tırnak içine aldığı cemaatin, yani Gülen Hareketi’nin tıpkı PKK gibi kendisini feshetmesini öneriyor.
Benim RT ettiğim bu yazı, tam 317 bin kere tıklanmış, altına 594 yorum yazılmış. Yorumların çoğu zehir zemberek. “Cemaat terör örgütü değildir” karşılığı veriliyor yorumlarda.
Cemaat kendini feshederse…
Bu konu Gökhan Bacık ile Ruşen Çakır arasında bir video sohbetine de konu oldu. Sonra, Gökhan Bacık’ın önerisine karşı Ruşen Çakır “devlet ister mi?” diye bir yazı kaleme aldı. İsa Hafalır, Bacık’a destek olmak üzere “The Cemaat meselesi: Şimdi değilse ne zaman?” başlıklı bir yazıyı yine Medyascope’ta yayımladı.
Tartışma uzayacağa benziyor.
Siyasî çözüm
Bu tartışmaya en doğru yerden, sıkça yapılan niyet sorgulamalarını eleştirerek müdahale etmek istiyorum.
Gökhan Bacık’ı yakından tanırım. Meslektaşım, yani bir siyaset bilimi profesörü. Kendi alanında yetkindir. Zekâsı anın birkaç adım önünde gider. Ehl-i namus ve dürüst bir adamdır. Bir şey söylüyorsa kendi fikridir. Hiç kimse ona benimsemediği bir fikri söyletemez. Ayrıca her bilim adamı gibi, peşinen önerisinin her türlü eleştiriye açık olduğunu bilir. Bu yüzden önerisini niyet sorgulamasına girişmeden anlamaya çalışmak gerekir.
Bacık, bir siyasî çözüm arıyor. Ne için? Cemaat mensuplarının maruz kaldığı ağır baskıları, haksızlıkları ve şu KHK’lılar adı verilen kitlesel zulmü sona erdirmek için. Bulduğu çözüm: Cemaatin kendini feshetmesi.
Bu öneriyi getirirken Cemaatin bir terör örgütü olduğu varsayımından hareket etmiyor. Gerçi bu varsayımlık bir konu değil; zira Türkiye’de Cemaat mensupları “terör örgütü üyesi” muamelesi görüyor ve ağır cezalara maruz kalıyor. Bu durumun da hukukî değil siyasî tutum olduğunu, dolayısıyla çarenin de siyasî bir çözüm olması gerektiğini söylüyor. Çözüm: Devlet ile uzlaşarak cemaatin kendini feshetmesi.
PKK’nın kendini feshetmesi, bu öneri için yanlış bir benzetmeye konu olmuş. Sadece terör örgütleri değil partiler de, dernekler de, vakıflar da kendini feshederek faaliyetlerine son verebilirler. “Fesih” kelimesi, doğrudan “terör örgütü” çağrışımı yapmamalı.
“Devlet ne der?”
Bacık’ın önerisinin zayıf halkası, “devlet” adı verilen, hikmetinden sual olunmaz bir muhatabın bu fesih sürecinde taraf olması. Yazıda Cemaat kelimesi ile neredeyse aynı sayıda “devlet” kelimesi geçiyor. Devletin muhatap olduğu fesih süreci bir varsayım ve bu varsayım doğru değil.
Ben söyleyeyim: Fesih, devletin işine gelir, ama hükümete yaramaz.
Nitekim Ruşen Çakır’ın takıldığı nokta da burası olmuş ve “devlet ister mi?” sorusunun peşine düşmüş. Gerçi Çakır “devlet”i, Erdoğan-Bahçeli ikilisine indirgeyerek cevabı arıyor. Gördüğü iki önemli engel, devletin kurumsal yapısına ait değil: Birincisi, Erdoğan’ın düşman ihtiyacı, öbürü ise iktidara yakın diğer cemaat ve tarikatların böyle bir barışa karşı çıkma potansiyelleri. Genel belirleyici faktör iktidar hesapları ve çıkar dengeleri.
İçeridekiler-dışarıdakiler
Benim hiç bilmediğim, gözleme imkânı bulamadığım ana dinamik, Türkiye’de yaşayan Cemaat sempatizanları ile ABD ve Avrupa başta olmak üzere bütün dünyaya yayılmış diaspora arasındaki öncelikler sıralaması. İçeridekiler ağır baskı altındalar, dışarıdakilerin ise nispeten tuzları kuru. Gökhan Bacık’ın dışarıdaki “abiler”e karşı bastıramadığı öfkesi yazısına yansımış.
Sosyolojik olarak püriten ahlakının bir araya getirdiği müteşebbislerin başarılı olacağı açıktır. Cemaatin insan sermayesi son derece kaliteli. İyi yetişmiş, ticari olarak ufku geniş insanlar. Fesih, onların içinde yer aldığı networkun parçalanması anlamına gelecek. Aynı network çok geniş bir nüfusa geçim kaynağı olmuştur. Bir çıkar hesabına indirgemiyorum, ancak içeride KHK gibi bir derdin altında ezilen insanlarla dışarıdakilerin aynı kefeye konamayacağı açık.
Cemaat mensuplarını rahatsız edecek bir benzerlik daha. PKK’nın fesih sürecine en fazla karşı çıkanlar Avrupa’daki Kürt diasporası.
“Dışarıdakiler yapmaz, ama hiç olmazsa içeridekiler yapsın” hükmü de tutarlı değil. Örgütlü yapı devam ettiği sürece fesih gerçekleşmiş olmaz.
Sonuç olarak kuvvetle vurgulayalım. “Cemaat kendini feshetsin” önerisi, bir terör örgütü olmaktan vazgeçsin anlamına gelmiyor. Örgütlü, hiyerarşik ve disiplinli yapının ortadan kalkması ve bunun usulünce ilanı yeterli. Faydası ne? Faydası, Türkiye’de yaşayan Cemaat mensuplarının boyunlarını sıkan ipin biraz gevşemesi. Hepsi o kadar.
Bu bir öneri sadece. Son derece iyi niyetli bir öneri üstelik.
Cemaat mensubu olmayan, ama onları hasbî şekilde anlamaya çalışan bir aydın olarak şunu söyleyebilirim. Türkiye’de yaşayan ve ekmeklerine kan doğranan Cemaat mensuplarının biraz adalet ve huzur bulmalarını sağlamak üzere daha iyi bir öneriniz var mı?
Duygusal tepkileri var.
Cemaatin hayli eleştirel bir analizini yapıyor. Çokça içeriden.
Cemaatin, 1960larda Fethullah Gülen’in fikirleri ile meydana getirdiği örgütlenme biçimi lağvedilmelidir.
Kaynak: medyascope.tv