Bugün İbn-i Haldun kim, piskopos kim?

Evrim düşmanlığı bizde1970’li yıllarda doğmuş. Daha geriye giderseniz evrim düşmanlığı yok. Hatta Müslüman düşünürler, Hrıstiyanlardan ayrılıyor ve kilise evrime hücum ederken bizimkiler Darwin’den asırlar önce evrimi anlatıyor...

Bugün İbn-i Haldun kim, piskopos kim?

Karar.com'dan İskender Öksüz yazdı;

Evrimle dinin Türkiye’de de kavga edeceğini, ettiğini 1980’lere kadar bilmiyordum. Tahmin de etmezdim. Sonra bu cehaletimi sebebini keşfettim. Türkiye’de evrim düşmanlığı pek yeniymiş; 1970’li yıllarda doğmuş. Daha geriye giderseniz evrim düşmanlığı yok. Hatta Müslüman düşünürler, Hrıstiyanlardan ayrılıyor ve kilise evrime hücum ederken bizimkiler Darwin’den asırlar önce evrimi anlatıyor... Bu da bir “tarihselcilik” örneği. Asırlar boyu ak dediğimize, yirminci asrın sonuna doğru kara demeye başlamışız.

CAHİZ’DEN İBN-İ HALDUN’A, İBRAHİM HAKKI’YA

Bakınız 14. asrın dehası İbn-i Haldun, Mukaddime’de ne diyor:

“Mahlûkat dünyasına bakmalıyız. Madenlerle başladı ve dâhiyane ve tedrici bir tarzda bitki ve hayvanlara doğru gelişti. Madenlerin son safhası bitkilerin otlar ve tohumsuz bitkiler gibi ilk safhaları­na bağlanır. Bitkilerin son aşamaları, mesela hurmalar ve üzüm­ler, hayvanların ilk aşamalarına, sadece dokunma becerisi olan salyangoz ve kabuklu deniz hayvanlarına bağlanır. Bu mahlûkat hakkında kullandığımız “bağlanır” kelimesi, her grubun son saf­hasının bir sonraki grubun ilk safhası hâline gelmeğe hazır olduğu manasındadır. Sonra hayvanlar dünyası genişler, türleri sayısız hâle gelir ve tedrici bir yaratılış sürecinin sonu, düşünebilen, fi­kir yürütebilen insana uzanır. Bu yüksek insan aşamasına algı ve zekâya sahip fakat henüz gerçek fikretme ve düşünme seviye­sine erişmemiş maymunların dünyasından ulaşılır. Bu noktada, maymunların dünyasından sonra, insanın ilk safhasına ulaşırız. Fizikî gözlemlerimizin sınırı bu kadardır.”

Dört asır sonra, 1757’de Erzurumlu İbrahim Hakkı da şöyle yazıyor:

“Hak Taâlâ’nın tesiriyle ... önce madenler hasıl olup, ondan bitkiler peyda olup, ondan hayvanlar vücuda gelmiştir. Hayvan kemali­ni buldukta; insan ortaya çıkmıştır. Bu dört bileşik cismin bileşik aracısı da vardır... Madenler ile bitkiler arasında aracı mercandır... Bitkiler ile hayvanlar arasında aracı hurma ağacıdır... Hayvanlar ile insan arasında aracıların en belirgini maymundur. Zira ki, cümle azası, kıl ve kuyruğundan başka, dışı ve içi insana benzer.”

Haldun ve İbrahim Hakkı yalnız değildir. İbn Miskeveyh, Hü­seyin al-Jisr, Cahiz; hepsi aynı şeyleri yazarlar. Evrim Müslüman dünyada genel kabul görür; 1970’e kadar. 1970’e kadar diye nasıl tarih veriyorum? Bu tarihe kadar yukarıdaki paragraf Marifetname’de yer alırken bu tarihte sansürleniyor. İlk yayımından tam 213 yıl sonra!

O SIRADA HRİSTİYAN DÜNYASINDA

Hrıstiyanların evrim anlayışı tam ters bir seyir izliyor. Dileyen 30 Haziran 1860 Oxford’undaki eğlenceli ağız dalaşlarını okuyabilirler: Piskopos Wilberforce, bilim insanı Thomas Huxley’e sorar, “Ana tarafından mı, baba tarafından mı maymundan geliyorsunuz?”

Huxley, “Tanrı’nın bahşettiği yeteneğini gerçeği gizlemek için kullanan bir adamın soyundan gelmektense, maymunu tercih ederim.” Papalık 20. asra kadar direniyor. Darwin’in çağdaşı bir bilim insanı, John William Draper, Hristiyan dini ile bilimi barıştırmak için 1874 tarihli, “Bilimle Din Arasında­ki Çatışma” kitabında Katolik Kilisesi’ni, “insanın daha aşağı formlardan evrimini veya uzun bir zaman içinde tedrici gelişimini anlatan Muhammedî evrim teorisini” reddettiği için tenkid ediyor. Bu eser 1313 (1897) tarihinde “Niza-yi ilim ve din” adıyla Türkçe’ye çevrildi. Tercümeyi yapan Ahmet Midhat Efendi bu kitapla, İslâm’ın bilime uygun, diğer dinlerin ise bilimle nizalı olduğunu göstermeyi arzu et­mektedir ki bu hüküm pek de yanlış değildir.

Batı’da sonunda gerçek inkâr edilmez şekilde ortaya çıkıp kamu malı olunca 1950 yılında Papa 12. Pius, çark ediyor: Biz, insanların ruhuyla ilgiliyiz. Etin nerden geldiği, nasıl evrildiği bizim ilgi alanımızın dışındadır.

O tarihe kadar kilise evrime karşıdır. Papa’nın barış ilanından 10 yıl sonra, 1960’ta, geçen yazımda bahsettiğim, Rüzgârın Mirası, ABD’de “İncil’e aykırı bir şey öğretilemez” diyen eyalet kanununu evrimi öğreterek ihlal ettiği gerekçesiyle yargılanan bir lise öğretmenini anlatır. Oyuncu kadrosuna bakınız: Spencer Tracy, Frederic March, Gene Kelly ve yönetmen Stanley Kramer! Nerede bir sinema kulübü kurulsa Rüzgârın Mirası, Potemkin Zırhlısı ve Bir Millet Doğuyor’un yanında yer alır. YouTube’da bulup seyredin. Alt yazılısı da var.

BİZİM PİSKOPOSLAR

Papazlar teslim olunca iş amatörlere kaldı. “Dünya düzdür.”, “Uzaylılar beni kaçırdı.”, “Covid diye bir şey yoktur.”, “Aşı ile Bill Gates bize çip takacak.” gibi saçmalıkların yaratıcıları ve takipçileri, evrim düşmanı oluverdiler ve bizimkiler de hemen yön değiştirip o cepheye geçti.

Batı, Hrıstiyanlıkla evrimi barıştırdı ve kavga bitti. Bizimkiler, tam tersini yaptılar, evrime dost Müslüman geleneğini âcilen terk edip Hrıstiyanlığın eski tutumunu benimsediler. Bize Yahudilikten gelen fikirlere İsrailiyat denir. Şimdiki evrim düşmanlığına da Hrıstiyaniyat dense yeridir.

Tekrar olacak ama Erzurumlu İbrahim Hakkı ile bitireyim:

“Bu gibi şeylerin din meselelerinden olduğunu sa­nan kimse dine zarar vermiş olur. Çünkü anlatılan hususların meydana geldiğini aritmetik ve geometri delilleri gösterir. Bunları bilen kimseye, ‘bu şeriata aykırıdır’ dense o kimse bildiğinden değil şeriattan şüphelenir. Akla uygun olmayan bir tarzda şeriata yardım etmek isteyen kişinin zararı, akla uygun bir şekilde şeriata hücum eden kişinin zararından çoktur. Nitekim ‘Akıllı düşman, cahil dosttan hayırlıdır’”.

Soru: 1970’e kadar evrimle bir problemi olmayan, Müslüman fikir dünyasının dev isimleri evrimi anlatır ve kimse itiraz etmezken, bugünkü hâl nedir? Yukarıda saydığım Haldun, Cahiz ve diğerleri kâfir miydi, aptal mı? Siz onlardan daha iyi Müslüman mısınız?