Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

BUGÜN BİR POGROMUN “ACI VE HÜZÜN DOLU” YILDÖNÜMÜ…6-7 EYLÜL OLAYLARI...

Sait Alioğlu’nun, halkı Türkleştirme ve gayr-i Müslim azınlığı sindirme adına, ırkçı ve şoven bir mantıkla sergilenen 6-7 Eylül (1955) olaylarına yönelik yazısını, günün anlam ve önemine binaen “yeniden” yayınlıyoruz…

BUGÜN BİR POGROMUN “ACI VE HÜZÜN DOLU” YILDÖNÜMÜ…6-7 EYLÜL OLAYLARI...

"Bombalanma bahane, yağma şahane..."

6-7 Eylül Olayları İstanbul'da yaşayan Rum azınlığa karşı 6-7 Eylül 1955'te gerçekleşen organize toplu bir saldırı olarak bilinmektedir.. Gladio'nun Türk kolu olan Seferberlik Taktik Kurulu'nun yanı sıra Kontrgerilla tarafından planlanarak desteklendi. Bu konuda, MİT'in selefi olduğu bilinen Milli Emniyet Hizmetleri'nin de olayların planlanmasında etkisi ve 'katkısı' olduğu birçok belgede geçmektedir.

En başta, bu saldırıda hedef noktası İstanbul Rumlarının özel mülkleri, Ortodoks kiliseleri ve mezarlıklar olunca, ister istemez, saldırganlarda, kendini olayların akışına kaptırıp Rum azınlıktan aslında ne olduğu belli olmayan bir intikamını alınmak istendiğini içeren vahşi bir ruh halini görebilirdik.

Tarihin utanç sayfası! 6-7 Eylül olayları, neler oldu?

Tarihte bugün, "6- 7" Eylül olayları olarak kayda geçmiş 1955 yılında gayri müslimlere yapılan zulüm ve talan, 59 yıl sonra (2014 Yılı) bile utançla hatırlanıyor. İstanbul'da özellikle Beyoğlu ve Büyükada'da yaşayan azınlıklara yönelik katliam ve yağma hareketinin olduğu günler" olarak tarihe düşen 6-7 Eylül olaylarının bugün 59. yıl(2014 Yılı) dönümü. 

Tiyatro sanatçısı Toto karaca(Cem Karaca'nın annesi) fotoğraf sanatçısı Ara Güler gibi isimlerin de çıkan olaylardan zarar gördüğü o günlerde, Atatürk'ün Selanik'teki evinin bombalandığı şeklinde yalan iddialar ve haberler yayılmak suretiyle, halk galeyana getirilmiş, başta Rumlar olmak üzere gayri müslimlerin evleri ve iş yerleri yağmalanmıştı. Bunlar içerisinde, futbolun ordinaryusu olarak bilinen, Fenerbahçe'nin ve Türk milli takımının as oyuncularından olan Lefter'de o zulümden nasibini almıştı. Lefter şunları söylüyordu; "Harçlık verdiğim çocuklar evime saldırdı. Çocuklarıma zarar vermelerinden korktum." 

Bir ajitatif haber; "Atamızın Evi Bomba ile Hasara uğradı"(*)               

Kıbrıs Türklerine yapılan baskılar, 1955 yılında Türkiye kamuoyunun gündeminde baş köşeye oturmuştur. O dönem Türkiye'de en çok satan gazete olan Hürriyet'in başlığında İstanbul'daki Rum azınlığın aralarında bağış toplayarak Kıbrıs Rumlarının ENOSİS çetelerine gönderdiğini yazıyordu. Dışişleri yetkilileri Londra'da Kıbrıs temaslarına devam ederken, Atatürk'ün Selanik'teki evinde bir bomba patlamasıyla ilgili haber, önce 6 Eylül 1955 günü saat 13.00 haberlerinde radyoda yayımlandı. 

Atatürk'ün Selanik'teki evine bomba attığı iddia edilen Selanik Üniversitesi Siyasal Bilgileri öğrencisi Oktay Engin daha sonra gıyabında mahkûm edilmiştir. Oktay Engin, 22 Şubat 1992 - 18 Eylül 1993 tarihleri arasında Nevşehir Valiliği'ne getirilmiştir. Bunun üzerine, “Atamızın evi bombalandı” manşetiyle ikinci baskı yapan Mithat Perin'in sahibi, Gökşin Sipahioğlu'nun yazı işleri müdürü olduğu DP yanlısı İstanbul Ekspres gazetesi genelde tirajı 20.000 civarında olduğu halde 6 Eylül'de 290.000 basmış ve o dönemde kurulmuş olan “Kıbrıs Türk’tür” Derneği üyelerince bütün İstanbul'da satılmaya ve halkı galeyana getirmek üzere kullanılmaya başlandı.

Adı geçen gazetenin, aynı günkü baskısında Kıbrıs Türk’tür Derneği genel sekreteri Kamil Önal "Mukaddesata el uzatanlara bunu çok pahalıya ödeteceğiz, ödeteceğimizi alenen söylemekte de bir mahzur görmüyoruz" diye beyanat vermişti.

Bu beyanat sonrası, Kıbrıs Türk’tür Cemiyeti'nin önayak olması ve diğer gençlik örgütleri, meslek kuruluşları, DP teşkilatı, bazı resmi ve gayri resmî makamların telkin ve teşvikiyle yerel kalabalıklar ve şehre dışarıdan getirilmiş olan kitlelerce 6 Eylül akşamı Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir yağma ve yıkım eylemi gerçekleştirilmişti.

İlk saldırı saat 19.00 sıralarında Şişli'deki Haylayf Pastanesi'ne yapıldı. Ardından büyüyen kalabalık Kumkapı, Samatya, Yedikule, Beyoğlu'na geçerek gayrimüslimlerin toplu olarak yaşadığı birçok semtte önce Rumların, ardından da Ermeni, Yahudi ve hatta yanlışlıkla bazı Türklerin dükkânlarına saldırarak yağmaya başladı. İstanbul'daki Rum azınlığın ev, işyeri ve ibadet yerlerine yönelik bu saldırılarda emniyet pasif bir tutum sergiledi. Rum vatandaşların adresleri hakkında önceden bilgi sahibi olan, yirmi-otuz kişilik organize birliklerin kent içindeki ulaşımı özel arabalar, taksi ve kamyonların yanı sıra otobüs, vapur gibi araçlar yardımıyla sağlandı. 7 Eylül sabahına kadar süren saldırılarda aralarında kilise ve havraların da bulunduğu 5.000'den fazla taşınmaz tahrip edildi ve milyonlarca dolarlık mal sokaklara saçılıp, yağmalandı.

İstanbul'un her yerinde yağmalar aynı yöntemle yapıldı. Dükkânlara saldıranlar önce vitrinleri taşlayarak kırdılar ya da demir parmaklıkları kaynak makineleri ve tel makasları yardımıyla açtılar, ardından içerideki alet ve makineleri dışarı çıkararak paramparça ettiler.

 

Yazının tümünü okumak için tıklayınız…



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER