Tarih: 10.07.2025 18:15

“Bu Konu Siyasidir” Demek Ne Anlama Gelir?

Facebook Twitter Linked-in

Toplumların siyasetle kurduğu ilişki, sadece devletle olan temaslarla sınırlı değildir; siyaset, aslında toplumsal yaşamın dokusuna işlemiş bir iktidar ve etki alanıdır. Sosyoloji ve özellikle siyaset sosyolojisi, siyasetin yalnızca parlamentolarda, sandıklarda veya siyasi partilerde değil; ailede, okulda, işyerinde, hatta gündelik ilişkilerde de var olduğunu kabul eder. Michel Foucault’nun da işaret ettiği gibi, iktidar ilişkileri toplumun her hücresinde işler hâlde bulunur. Bu bağlamda, sosyoloji açısından her konu potansiyel olarak siyasidir; çünkü her toplumsal ilişki aynı zamanda bir iktidar ilişkisidir.

Ne var ki Türkiye’de “bu konu siyasidir” şeklindeki ifade, bu geniş ve yapısal anlamdan çok daha dar ve araçsal bir anlam taşır. Türkiye’de bir konunun “siyasi” olarak etiketlenmesi, çoğu zaman onun iktidar mücadelesiyle olan doğrudan bağını vurgulamak için kullanılır. Örneğin, bir yasa değişikliği, bir bürokrat ataması, bir sosyal politika ya da kültürel bir tartışma “siyasi” olarak nitelendiğinde, genellikle şu soru merkezdedir: “Bu karar, mevcut iktidar bloğuna ya da muhalefete ne kazandırır ya da ne kaybettirir?” Böylece siyaset, kamusal yararı önceleyen bir faaliyet olmaktan çok, oy hesabı, güç dengesi, prestij savaşı ve stratejik kâr-zarar hesabı çerçevesinde anlaşılmaktadır.

Bu türden bir siyaset anlayışı, Weberyen anlamda rasyonel-hukuki siyasetle değil, pragmatik ve çıkar temelli bir siyasetle ilgilidir. “Bu konu siyasi” denildiğinde, konunun teknik ya da insani bir boyutu değil, politik maliyeti ve stratejik değeri öne çıkar. Bu da Türkiye’de siyasetin duygusal, kimliksel ve partizan zeminlerde yoğunlaşmasına neden olur. Toplumsal sorunlar, örneğin kadın cinayetleri, eğitim reformu, sağlık hizmetleri ya da çevre politikaları, geniş bir toplumsal mutabakatla ele alınması gereken meseleler olmaktan çıkar; hangi grubun bu konudan kazanç ya da kayıp sağlayacağı üzerinden tartışılır hâle gelir.

Türkiye’de “siyasidir” etiketi, çoğu zaman bir uyarı ya da geri çekilme işaretidir. Bu ifade, kimi zaman bir meseleyi teknik ve objektif zemininden çıkarmak için, kimi zaman da tartışmanın taraflarını kutuplaştırmak için kullanılır. “Siyasi” olan, bir tür riskli alandır; orada söylenen sözün faturası olabilir. Bu nedenle birçok kamu görevlisi, akademisyen veya gazeteci, “ben bu konuya girmeyeyim, çünkü çok siyasi” diyerek geri durmayı tercih eder. Siyaset, burada toplumsal sorumluluk alanı değil; tehdit, ayrışma ve ceza alanı olarak algılanır.

Oysa siyaset sosyolojisinin önerdiği bakış açısı, siyaseti hayatın her alanında var olan meşru ve kaçınılmaz bir güç ilişkisi olarak tanımlar. Bu anlayışta, eğitim politikası da siyasidir, müfredatın içeriği de; kadın-erkek ilişkileri de siyasidir, camideki vaaz da. Ancak bu siyasilik, illa ki partisel ya da kutuplaştırıcı olmak zorunda değildir. Tam tersine, siyaseti genişletmek, yurttaşlık bilincini, katılım hakkını, kamu yararını ve hesap verebilirliği artırmak anlamına gelir.

Türkiye’de ise siyasetin bu geniş anlamı zayıflamış, dar bir iktidar ve oy hesapları arenasına indirgenmiştir. Bu indirgeme, toplumun siyasete olan güvenini de zedelemekte, “siyasi” olanın kirli, şaibeli ya da tehlikeli bir alan olarak algılanmasına neden olmaktadır. Oysa siyaset, toplumsal sorunların çözümüne dair meşru yolların ve karar alma süreçlerinin bir bütünüdür. Bu yönüyle siyaset, yalnızca siyasetçilere değil; her yurttaşa ait bir alandır.

Sonuç olarak, Türkiye’de “bu konu siyasi” denildiğinde, söylenen şey teknikten ya da kamudan çok uzak, iktidar kazancı odaklı bir algının dışavurumudur. Sosyolojik açıdan ise bu yaklaşım siyaseti olması gereken geniş katılımcı bir alan olmaktan çıkarıp yalnızca çıkar hesaplarının ve kutuplaşmaların arenası hâline getirir. Bu çelişki, Türkiye’de siyasetin hem varlığıyla her şeyi belirlemesi hem de itibarsızlaştırılmasıyla her şeyden dışlanması gibi paradoksal bir durumu doğurmaktadır. Oysa toplumsal bilinç, siyaseti yeniden ortak iyinin arandığı bir alan olarak kurmadıkça, “bu konu siyasi” ifadesi, toplumun sorunlarıyla yüzleşmek yerine onlardan kaçmanın bahanesi olmaya devam edecektir.

 

Kaynak: farklı bakış




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —