Bozuk düzeni ayakta tutan dindarlar

Abdülaziz Kıranşal yazdı;

Bozuk düzeni ayakta tutan dindarlar

Bir bozuk düzen düşünün ki:

Evlenmek isteyen gençlerini faizli düğün kredisine mahkûm ediyor, okumak isteyen gençlerini faizli burslara mahkûm ediyor, ticaret yapmak isteyen tüccarını faizli borca mahkûm ediyor, ev almak isteyen babayı faizli ev kredisine, mobilya almak isteyen anneyi faizli mobilya kredisine mahkûm ediyor, çalışanlarını promosyonlarla, faizli bireysel emeklilik sitemiyle faize teşvik ediyor. Ve bu düzende yaşayan dindarlar da sadece faiz oranlarına itiraz ediyorlarsa, faizsiz bir ekonomi ideallerini toptan kaybetmişlerse, bu dindarlar, bu bozuk düzeni ayakta tutan dindarlara dönüşmüş demektir.

 

Bir bozuk düzen düşünün ki:

TV’lerinde yayınladığı yüz diziden doksan dokuzu ahlaksızlık kusuyor, boşanmayı, aldatmayı, haramı, içkiyi, kumarı, şiddeti ahlaksızlığı teşvik ediyor. Haber programlarında yalan ve iftiraya müsaade ediyor. Yarışma, evlilik ve magazin programlarıyla toplumu çökertiyor. Ve bu düzende yaşayan dindarlar da her akşam bu dizileri ve programları heyecanla takip ediyor, ailesini de sadece İslami düğünlerle ayakta tutabileceğini zannediyorsa, bu dindarlar, bu bozuk düzeni ayakta tutan dindarlara dönüşmüş demektir.

 

Bir bozuk düzen düşünün ki:

Kendi halkının kadınlarını genelevlerde vesikayla köle olarak çalıştırıyor, onların kazandığı paradan vergi alıyor, bu sektörü ve kazancı kanunla koruma altına alıyor. Zinaya düşmeyeyim, flörte bulaşmayayım diye evlenen gençleri erken yaşta evlendin diye çoluk çocuk sahibi olmalarına rağmen yıllarca sürecek hapis cezalarına mahkûm ediyor. Ve bu düzende yaşayan dindarlar da ahlaktan ve namustan bahsederken tüm bu olup bitenleri hiç gündemlerine bile almıyorlarsa, bu dindarlar, bu bozuk düzeni ayakta tutan dindarlara dönüşmüş demektir.

 

Bir bozuk düzen düşün ki:

Haksızlık ve adaletsizlik normalleşmiş, kul hakkı yemek normalleşmiş, rüşvet, torpil, iltimas normalleşmiş, adam kayırmak, adam harcamak normalleşmiş. Ve bu düzende yaşayan dindarlar da tüm bunları birer ahlaksızlık olarak görmüyor, ahlaksızlığı sadece cinsel ahlaksızlıkla sınırlandırıyorlarsa, bu dindarlar, bu bozuk düzeni ayakta tutan dindarlara dönüşmüş demektir.

 

Bir bozuk düzen düşünün ki:

Allah’ın büyük bir nimet olarak verdiği tüm doğal güzelliklerini, sahillerini ve mekânlarını yabancı turistler daha rahat günah işlesin, daha çok içki tüketsin ve daha fazla dolar bıraksın diye içkili turistik mekânlarla, eğlence kulüpleriyle, tesislerle donatıp haramı, günahı ve çıplaklığı teşvik ediyor. Buradan elde ettiği gelire de milli gelir adını veriyor. Ve bu düzende yaşayan dindarlar da tüm bu olup bitenleri bir ekonomi ve bütçe meselesi olarak görüp sessiz kalıyorlarsa, bu dindarlar, bu bozuk düzeni ayakta tutan dindarlara dönüşmüş demektir.

 

Bir bozuk düzen düşünün ki:

Kumarı bir sektör haline getiriyor, her şehre at yarışı pistleri kuruyor, her hafta toto-loto çekilişi yapıyor, kumara Milli Piyango adını veriyor, ilmi kurumların inşaatına bile kumar sektörünü sponsor yapıyor, kazı kazanıyla, iddiasıyla, bahisiyle, sanal kumarıyla, yılbaşı çekilişleriyle gençlerin kumara ulaşabileceği bütün yolları meşrulaştırıp, kolaylaştırıyor, reklamını yapıyor. İçkinin satılmasını serbest bırakıyor, fabrikalarını açıyor. Ve bu düzende yaşayan dindarlar da kumar gelirlerinden hayır ve hasenat yapılıp yapılamayacağını tartışıyorlarsa, bu dindarlar, bu bozuk düzeni ayakta tutan dindarlara dönüşmüş demektir.

 

Bu tezgâh eğridir:

Kim ne derse desin bu tezgâh eğridir. Eğri tezgâhtan doğru ürün çıkmaz. Zehir üreten bir fabrikayı kim işletirse işletsin o fabrika zehir üretmeye devam eder. Mesele fabrikanın sistemini, ayarlarını, tezgâhını ve makinelerini değiştirebilmektir.

Ellerindeki güce, kuvvete ve imkânlara rağmen, fabrikanın tezgâhını ve bozuk düzeni değiştirmeyi düşünmeyen işletmeciler sakallı da olsalar, başörtülü de olsalar, namazlı da olsalar, dindar da olsalar zehir üreten bir fabrika yine zehir üretmeye devam eder. O dindarlar da bu bozuk düzeni ayakta tutan dindarlara dönüşürler.