Bosna Hersek seçimlerinde ne oldu? Savaşta dökülen kanlar boşa mı gitti?

Bosna Hersek seçim sonuçları ile gücün yozlaştırdığı statükocu aktörlerin ebedi olmadığının ve değişimin mümkün olduğunun görülmesine rağmen bu sürecin hiç de kolay olmayacağı anlaşılıyor.

Bosna Hersek seçimlerinde ne oldu? Savaşta dökülen kanlar boşa mı gitti?

Bosna asıllı akademisyen Burak Yalım’ın “konu ile ilgili” analizi…

Bosna Hersek halkı 2 Ekim Pazar günü, 1992-95 savaşının bitişinden bu yana gerçekleştirilen 8. seçim için sandığa gitti ve Cumhurbaşkanlığı Konseyi’nin Boşnak üyeliğine oyların %57,2’sini alan Sosyal Demokrat Parti üyesi ve muhalefetin ortak adayı Denis Beçiroviç seçildi. Beçiroviç’in zaferini önemli kılan, rakibinin Bosna Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı merhum Alija İzetbegoviç’in oğlu Bakir İzetbegoviç olması ve Türkiye’den baktığımızda ise muhalefetin ortak adayı olarak zafere ulaşmasıydı.

Elbette Türkiye’den bakıyor olmanın kendine özgü çıkarımları da oldu. Mesela İzetbegoviç’in kaybetmesini Türkiye’deki iktidara olan öfkesinden ötürü Bosna Hersek’te AKP’nin desteklediği dinci-yobaz aday ve partisi kaybetti diye okuyanlar da vardı. Aslında bu yaklaşıma yabancı değiliz ve hatta tam karşı cephede olan ve İslamcı olduğunu iddia ederek sabahtan akşama Bosna ve Alija hakkında methiyeler düzenlerin de Alija İzetbegoviç’e dair okumalarının kendi doğrularını ispat şeklinde olduğunu da farklı vesilelerde gördük. Dolayısıyla Bosna Hersek seçim sonuçları üzerine bu okumayı yapanın da İzetbegoviç ailesine dair gerçek bir fikri olduğunu söylemek zor. Bosna Hersek’teki seçimleri Bakir İzetbegoviç’in kaybetmesine rağmen partisi kaybetmiş değil ve hatta  İzetbegoviç’in lideri olduğu Demokratik Eylem Partisi (SDA) seçimden yine en güçlü parti olarak çıktı.

Açıkçası Bosna Hersek’teki seçim sonuçlarına dair Türkiye’nin ilgi seviyesinin de yandaşlık ve karşıtlıktan öteye geçebildiğini söylemek zor. Bosna Hersek seçimler öncesinde ve hatta Mart 2022’den beri Sırp Cumhuriyeti entitesinin ayrılıkçı tehditleri, Yüksek Temsilcinin seçim yasasında yapmayı öngördüğü değişiklikler gibi konularla İngiltere, ABD, Almanya gibi ülkelerde gündemde olmasına rağmen Türkiye’de pek konuşulmadı. Fakat muhalefetin sosyal demokrat partili ortak adayının Boşnak üyeliğe seçilmesi ve Bosna Hersek’e dair en çok bildiğimiz soy isim olan İzetbegoviç’i mağlup etmesi ister istemez dikkatleri Bosna Hersek seçimlerine çevirdi diyebiliriz.

Bosna Hersek seçim sonuçlarının ne ifade ettiğini bir nebze olsun anlayabilmek için ülkenin yönetim sistemine ilişkin bir giriş yapmamız gerekiyor. Aksi takdirde yine Türkiye sosyal medyasında yer alan yorumlarda olduğu gibi Boşnakların ülkelerine ihanet ettiği, savaşta dökülen kanların boşa gittiği, yerli ve milli olmayanların seçimi kazandığı hissine kapılmak da olası. 

Bosna Hersek’te 1995 yılında savaşı sonlandıran Dayton Barış Anlaşması (DBA) ile kurulan sistemin kabaca dört kademeli olduğunu söyleyebiliriz. Bunlar devlet, entite, kanton düzeyleri ve belediyelerdir. Tüm bu kademelerin üzerinde ise DBA’nın sivil uygulamalarını denetleyerek uygulanmasını sağlayan, uluslararası toplum tarafından atanan ve seçilmiş yöneticileri görevden alabilecek kadar güçlü yetkilere sahip Yüksek Temsilcilik bulunmaktadır.

Bosna Hersek’te devlet düzeyinde yönetimin önemli unsuru üç anayasal halkın temsilcilerinden (Boşnak-Hırvat-Sırp) seçilen, temsilin 8 ayda bir rotasyonla gerçekleştiği, temsil ve dış politika konularında aktif, kararların oy birliğiyle alınabildiği Cumhurbaşkanlığı Konseyidir. Cumhurbaşkanlığı Konseyinin Sırp üyesi Republika Srpska – Sırp Cumhuriyeti (RS) entitesinde, Hırvat ve Boşnak üyeleri ise Boşnak-Hırvat Federasyonu (FBİH) entitesinde doğrudan halk oyu ile seçilir. 

Devlet düzeyinde Bakanlar Konseyi Başkanı Cumhurbaşkanlığı konseyince önerilir ve temsilciler meclisi tarafından onaylanır. Temsilciler Meclisi üçte ikisinin FBİH’de ve üçte birinin RS’de halk tarafından seçildiği toplam 42 üyeden oluşur. Ayrıca entite meclisleri tarafından seçilen ve üyesi sayısı 15 olan Halklar Meclisi bulunmaktadır ve burada da üç halk eşit olarak temsil edilmektedir. 

Bir alt düzey olarak tanımlayabileceğimiz entite düzeyindeki yönetim ise ülke topraklarının %51’ini oluşturan Boşnak ve Hırvatların yoğun yaşadığı Boşnak-Hırvat Federasyonu (FBİH), toprakların %49’unu kapsayan ve Sırpların yoğun yaşadığı Republika Srpska (RS) entitelerinden oluşmaktadır. Her bir entitenin de kendi başbakanı, bakanlar kurulu, parlamentosu bulunmaktadır. Savunma, güvenlik, yargı, vergi vb. konularda yetkiler devlet düzeyine aktarılmış olsa da entiteler önemli birimler olarak varlığına devam etmektedir.

Kantonlar ise FBİH’e özgüdür ve Boşnak-Hırvat Federasyonu toplam 10 kantondan oluşmaktadır. Kantonlarda da Başbakan, Bakanlar ve parlamentolar mevcuttur. Belediyeler ise Bosna Hersek yönetim sisteminin bir başka düzeyidir, FBİH’te 79, RS’de 64 adet belediye bulunmaktadır.

2 Ekim’de gerçekleştirilen devlet, entite ve kanton düzeylerindeki genel seçimlere katılım oranı %50’de kaldı. Merkez Seçim Komisyonu henüz kesin seçim sonuçlarını ilan etmemiş olsa da komisyonun verilerine göre ülkede yaklaşık 3.4 milyon seçmenin olduğunu; seçimlere 72 siyasi parti, 38 koalisyon ve 17 bağımsız adayın katıldığını; listelerde 7 bin 257 adayın yer aldığını ve kullanılan en az 220 bin oyun geçersiz sayıldığını söyleyebiliriz.

Seçimlerde Cumhurbaşkanlığı Konseyinin Boşnak üyeliğine Sosyal Demokrat Partili (SDP) ve 11 siyasi partinin desteğini alarak ortak aday olan Denis Beçiroviç, Sırp üyeliğe Bosna Hersek’te Sırpları temsilen 2006’dan beri iktidarını sürdüren ve ayrılıkçı söylemleri ile bilinen Milorad Dodik’in liderliğini yaptığı Bağımsız Sosyal Demokratlar Birliği (SNSD) Partisinin adayı Zeljka Cvijanoviç ve Hırvat üyeliğe ise bir önceki dönemde de aynı görevi yürüten Demokratik Cephe (DF) lideri ve eski SDP üyesi Zeljko Komsiç seçildi.

Cumhurbaşkanlığı Konseyi ülkeyi en üst düzeyde temsil ettiği için seçimlerde herkes bu konseyin üyeliklerini kimlerin kazanacağına odaklanmıştı. Türkiye’den baktığımızda ise özellikle CB Konseyinin Boşnak üyesinin kim olacağı merak konusuydu zira Cumhurbaşkanı Erdoğan Eylül başında Bosna Hersek’e ziyaret gerçekleştirmiş ve açık şekilde Alija İzetbegoviç’in oğlu ve SDA’nın adayı Bakir İzetbegoviç’e desteğini belirtmişti. Ancak seçimi Bakir İzetbegoviç’e yaklaşık 100 bin oy fark atan Denis Beçiroviç kazandı. Beçiroviç bu pozisyona 2018 yılında da aday olmuş ancak 16 bin oy farkla SDA’nın adayı Sefik Caferoviç’e karşı kaybetmişti. 2018 seçimlerinde SDA’nın adayı Sefik Caferovic’ti çünkü 2010 ve 2014 seçimlerinde arka arkaya iki sefer Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyeliğini kazanan Bakir İzetbegoviç anayasal olarak üçüncü defa aday olamadığı için bir bakıma Caferoviç emanetçi olarak aday gösterilmiş ve kazanmıştı. 2020 yılında gerçekleşen yerel seçimlerde ise Sarajevo başta olmak üzere SDA 7 belediyeyi kaybederken Beçiroviç’in üyesi olduğu Sosyal Demokrat Parti (SDP) kazandığı belediye sayısını iki arttırmıştı. Yerel seçimlerdeki bu sonuç aslında bugünün habercisiydi. Belki de bu öngörü ile Bakir İzetbegoviç daha önce hiç olmadığı kadar aktif bir seçim kampanyası yürüterek ülkenin dört bir yanında seçmenlerle buluşmalar gerçekleştirdi. Fakat bu kalabalık buluşmalara rağmen -partisi SDA seçimlerden güçlü çıksa da- İzetbegoviç tarihi bir yenilgi aldı.

Partiye ve liderine verilen oyların arsındaki bu farklılık SDA Genel Başkanı Bakir İzetbegoviç’in önümüzdeki yıl yapılacak parti kongresinde işinin hiç kolay olmayacağını gösteriyor. Çünkü SDA seçmeni partinin liderine oy vermezken partisini sahiplendi. SDA seçmeni ve geniş manada Boşnakların, -Bakir İzetbegoviç’in eşi Sebija İzetbegoviç’in de daha çok görünür olmasıyla birlikte- partinin her geçen gün aileyle daha fazla anılmasına güçlü bir itirazda bulunduğunu söyleyebiliriz. Özellikle Sebija İzetbegoviç’in Sarajevo Kanton meclisi adayı olarak seçim çalışmaları esnasında yaptığı bir konuşmada SDA’dan ayrılarak yeni siyasi parti kuranlar hakkında kullandığı ifadelere (<eğer kazanırlarsa bizleri toplu mezarlara sürükleyecekler>) seçmenin tepki verdiği düşünülebilir.

Sebija İzetbegoviç’in böyle suçladığı eski SDA’lıların 2018 ve 2021 yıllarında kurdukları siyasi partilerin ortak adaya desteği Beçiroviç’in seçimi kazanmasında büyük rol oynadı. Çünkü 2018 seçimlerinde 196 bin civarında oy alan Beçiroviç bu seçimlerde oyunu neredeyse 100 bin arttırdı, ancak partisi SDP’nin oyları tam aksine geriledi. Diğer yandan 2018 yılında SDA’dan ayrılan Elmedin Konakoviç liderliğinde kurulan Halk ve Adalet Partisi ile SDA’nın eski belediye başkanı İbrahim Hacıbayriç ve yine Eski SDA’lı Nermin Ogreşeviç’in 2021’de güçlerini birleştirerek kurduğu Halkların Avrupa Birliği Partisi’nin parlamento seçimlerinde aldığı oyların toplamı yaklaşık 100 bin oldu. Elbette tüm eski SDA’lılar Beçiroviç’e oy vermemiş olabilir ancak SDA’dan kopan politikacıların partilerinin ortak adayı desteklemesi Beçiroviç’in kazanmasında büyük rol oynadı. Dolayısıyla Bosna’da Sosyal Demokratların Siyasal İslamcı SDA’yı mağlup ettiği tezi pek de doğru değil. Aksine Sosyal Demokratlar, SDA’yı ailesi ve dar bir çevre ile yöneten Bakir İzetbegoviç’e kızarak partiden ayrılan eski SDA’lıların desteğiyle seçimi kazanabildiler.

Yüksek Temsilci Christian Schmidt’in seçimlere büyük gölge düşüren tasarrufu

CB Konseyinin Boşnak ve Hırvat üyeliklerini etnik kimlikler yerine Bosnalılığa vurgu yapan reformcu aktörlerin kazanması acaba Bosna Hersek’te yeni bir dönem mi başlıyor sorusunu gündeme getirip heyecan oluştururken sandıkların kapanması ile birlikte Yüksek Temsilci Christian Schmidt’in seçim kanununda değişiklikler yapması seçimlere büyük gölge düşürdü. Seçim Yasası değişikliği çok uzun süredir Bosna Hersek’in gündemindeydi ve yaz aylarında bu değişikliğe karşı Bosnalılar Yüksek Temsilcilik ofisinin önünde protesto gösterileri düzenlemişti. Yüksek Temsilci tarafından işlevsellik paketi olarak adlandırılan değişiklikler Bosna Hersek’in FBİH entitesini kapsıyor. Yüksek Temsilcilik Ofisi’nden yapılan açıklamada, kararların hükümeti kurma sürecini kolaylaştırmak ve yasama ve yargı mekanizmalarının kötüye kullanılmasını engellemek hedefiyle alındığı savunuldu.

 

Devamı >>>