Agos’tan Nazan Özcan yazdı;
6-7 Aralık’ta İstanbul’da yapılan “Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı”nın “Çatışma Çözümlerinde Deneyimler” isimli ikinci oturumunda “Bask Deneyimi”, “İrlanda Barış Süreci Deneyimi”, “Katalonya İspanya Müzakeresi: Asimetrik Çatışmalardan Dersler”, “Güney Afrika Örneğinde Barış Hukukunun İnşasında Liderliğin Rolü” gibi ilgi çekici, ilham verici ve öğretici başlıklarda Türkiye’ye örnek olacak sunumlar yapıldı.
Konuşmacıların özellikle vurgu yaptığı noktaların başında sabırlı olmak, kararlı olmak, her şeyi net konuşmak, vazgeçmemek ve en karanlık anda bile umudu diri tutmak yer aldı. Türk-Kürt çözüm sürecinin henüz bir yılını doldurduğu düşünülürse, önümüzde bazen geri bazen hızla ileri giden, bazen sert bazen karşılıklı jestlerle yumuşayan ve kesinlikle uzun bir barış yolu var.
İRLANDA DENEYİMİ
İrlandalı vekil ve Sinn Fein Ulusal Başkanı Declan Kearney
“Silahlı mücadele sürerken bile arka kanal iletişim hep vardı. 80’lerin sonunda Sinn Fein içinde barış stratejisi inşa edilmeye başlandı. Kapsayıcılık ilkesi o dönemin en kritik dersidir. Uluslararası etkinin sürecin başlatılmasında olumlu etkisi oldu. ‘Hayırlı Cuma’ anlaşması yapıldıktan sonra AB’nin de önemli desteği oldu. Fakat 27 yıl oldu, işimiz bitmiş değil. Tüm bunlara rağmen, yeni bir siyasi güç oluşturuldu. Buradaki en önemli şeylerden biri İrlanda’daki çatışmaların son bulması için demokratik bir yol oluşturulmasıydı. ‘Hayırlı Cuma’nın bağlayıcı olması, uygulanması için kararlı olduk. Sonrasında tutsakları serbest bırakma uygulaması da başlatıldı. Politik reform ihtiyacı bağımız bir komisyonla ele alındı. Devletin polis gücü tasfiye edildi ve yeni bir kolluk gücü kuruldu. ‘Hayırlı Cuma’ anlaşması güç çatışmasını çözerek, kuzey ve güneyli yöneticileri bir araya getirdi. Silah ve mühimmatlar için komisyon kuruldu ancak silahsızlanma uzun bir süre aldı. Tüm bunlar çok kapsamlıydı ve değişkenlerle doluydu. Ciddi sorunlar da yaşadık. Ama pozitif anlamda da önemli bir yol kat ettik. Şunu bilmeliyiz: ‘Hayırlı Cuma’ anlaşmasının üzerinden 27 yıl geçmiş olmasına rağmen tamamen uygulanmış değil. Dolayısıyla İrlanda sorunu halen çözülmemiştir. Gene de en önemlisi müzakerenin her zaman kendi değerlerimizle yapılmasıdır. Müzakere süreçleri tamamen kapsayıcı olmalı, tüm konular açıkça konuşulmalı, her iki taraf da masaya iyi niyetle gelmeli, güven birlikte inşa edilmeli, alınan kararlar uygulanmalı, açıkça tanınmış hedefler esas olmalıdır. Sivil toplum ve halk sürece dahil edilmelidir.”
KATALONYA DENEYİMİ
Eski Katalonya Başbakanı Pere Aragonès Garcia
“Katalonya ciddi kimlik ve özgürlük mücadelesi verdi. Daha önceki yüzyıllarda özerkliğine kavuştu. 2017’de ise bağımsızlık referandumu yapıldı. İspanyol hükümeti, özerkliği kabul etmedi, askıya aldı ve baskı başladı. Hükümetimizin liderleri tutsak edildi, sürgün edildi. Siyasetçilere ve herkese soruşturmalar, davalar açıldı. 2019’da İspanyol mahkemeleri liderlerin serbest kalmamasına ve ceza almasına karar verdi. Ardından eylemler başladı. Biz de 2019 Kasım’da bir görüşme başlattık. Ben Katalonya’nın tam bağımsızlığını istiyorum, sizin de çözüm istediğinizi biliyorum, hangimiz kazanacak önce bilmiyorum. Ama sonuçta demokratik bir yere ulaşacağımızı düşünüyorum. Görüşmelerden sonra hükümetteki Sosyalist Parti’yle bir anlaşmaya varıldı. Anlaşmada önce siyasi çatışma yok sayıldı, müzakere kabul edildi. Önce siyasi tutsakların serbest bırakılmasını ve bazı konuların suç olmaktan çıkarılmasını talep ettik. Katalan dilinin resmi dil olmasını istedik ve nihayetinde bu kabul edildi. Ve 2024’te af kanununu tartıştık. Şu an affın tamamen uygulandığını söyleyemeyiz. Müzakere sürecinde uzun dönemli bir vizyona ihtiyaç var. Yüzlerce yıllık bir çatışma birkaç yılda çözeceğiniz bir şey değil. Doğru kelimeleri bulmanın önemi var. Müzakere sürecinde kimse kaybedenmiş gibi gözükmek istemez. Anlatınız hedef olarak karşı tarafı küçük görürse yol kat edemezsiniz. O yüzden süreçte farklı kelimeler buluyorduk. Tabii ki en önemlisi de halkınızla yaptığınız sözleşmedir. Liderlik ve kapsayıcılık kavramları önemlidir. Liderlik çok önemli, elinize bir fırsat geçer ve bu fırsat sadece çok kısa sürede oradadır. Risk almalı ve onu kullanmalısınız.”
BASK DENEYİMİ
Bask Meclisi vekili ve Bildu Uluslararası İlişkiler Koordinatörü Igor Zulaika
“Bask sürecinde 14 yıldır bir ileri bir geri adımlar atarak ilerlemeye çalışıyoruz. 14 yıl önce hükümette bir değişiklik oldu, sürece başladık. Ancak siyasi mahpuslara baskılar başladı, onları bize karşı rehine olarak kullandılar. Sözler tutulmuyordu, vaatler sürekli unutuluyor ya da erteleniyordu. Yasal değişikliklere ihtiyacımız olduğunu sürekli söyledik. Siyasi karar veriyorlar ama adım atmayı zorlaştırıyorlardı. Daha sonra silahsızlanma sürecinde, altı kişi silahlarıyla gelip teslim oldu ancak bunlar tutuklandı. Bask halkı çok destek oldu ve onların desteğiyle ilerledik. Daha sonra ETA dağıldı. Siyasi bir örgüt kurmak istedik. Çünkü müzakere masasında sadece silahlı gücün olması iyi bir yöntem değil. Siyasi rehinelerin kullanılması da öyle... Yasal düzenlemelerin yapılması şart. Sabır, müzakere süreçlerinde çok önemli, hatta sabır süreçlerin en önemli kısmı olabiliyor, çünkü seneleri alabilir. Süreç istediğimiz kadar hızlı ilerlemiyor. Yani süreç başlayınca nihayete ermiş olmuyor, bitmiyor, tamamlanmıyor, sürekli bir şekilde o süreci canlı tutmanız gerekiyor. Sorunların tek tek ele alınması ve onlarla yüzleşmek gerekiyor. Herkes farklı bir korku yaşıyor evet. Hayatını kaybedenler unutulmamalı evet ama halkımız da daha iyi bir gelecek hak ediyor.”
GÜNEY AFRİKA DENEYİMİ
Eski senatör, avukat ve Parlamento Anayasa Komitesi Başkanı Mohamed Bhabha
“1990’da görüşmeler başladığında, Güney Afrika’da yeni bir strateji geliştirdik. Bu düşmanla yaşama stratejisiydi. Apartheid rejiminde bizim etnik kimliğimiz aşağı görülürdü. Dolayısıyla bir Anayasa inşa etmek gerekiyordu. Bu Anayasa herkese saygıyı önemsemeliydi. Tabii ki yavaş ilerliyorduk. Anayasa yaptık, ‘Güney Afrikalı’ kimliğinin ortak olduğu. Gerçekten zor ve yavaş ilerleyen bir süreçti. Geriye dönüp baktığımızda, gözden hiç kaçırmadığımız şey, kaynakların eşit bölüşülmesiydi. Mandela, ‘Kendini gücün istismarından koruyan bir devlet kurmalıyız’ demişti. Ayrıca böyle süreçlerde intikam peşinde olunmaması gerekiyor. Tarafsız bir adaletle yönetilmeli süreç taraflarca. Çünkü çatışmanın olduğu yerlerde çok kısa yoldan çözüme gidilmek isteniyor. Ama sürecin güvenliği sağlanmazsa, kurumsallaşma da çözüm olmayabilir. Burada hukukun üstünlüğü çok önemli. Konuşmalar, tartışmalar hep bu çerçevede yapılıyordu. Ama hukuk dışı görüşmeler de vardı, eğer bunlardan biri olmasaydı, bir kaos olurdu. Var olan kanunlar ayrımcılık yapıyordu, diyalog sürecinde bu kanunlardan kurtulmaya çalıştık. Küçüktü belki yapılanlar ama dünyayı bir anda değiştiremezdik.
Bizim ilk öğrendiğimiz şeylerden biri de düşmanımızı tanımak ve anlamaktı. Ben gençken, bana zulmeden kişi ve kişiler, aslında kendileri de İngilizlerin soykırımının kurbanıydı ve şimdi bunu bize uyguluyordu. Ama bir şey daha öğrendik: Düşman homojen değildir. Aralarında farklı düşünen insanlar vardı. Onlarla ortak bir merkez oluşturup uçtakileri de oraya çekebiliyorsunuz. En zoru buydu ama yaptık. Romantize etmeye de gerek yok, bunların parası Amerika’dan geliyordu. Önemli bir şey daha: Halkınızı küçük görmeyin, sıkıştığınızda, onların arasına karışın, çözümün devamlılığı böyle geliyor.
Kapalı kapılar ardında yapılan görüşmeler de küçük görülmemeli. Bazıları o dönem ‘Mandela bizi sattı’ dedi. Ama sizin değerleriniz ve iradeniz sağlamsa, her şey ilerliyor. Konuşurken dilimize dikkat ediyorduk. ‘Siz de böyle düşünmüyor musunuz?’ gibi formüle ediyorduk soruları. Gençtik, sabırsızlanıyorduk ama geleceği de düşünüyorduk.
Ve nihayet terörist listesinden çıkarıldıktan sonra, gerçekten, eşit olarak konuşmaya başladık. İşte anayasal düzenlemelerin yapılması, bu nedenle önemli. Bizi yasal olarak tanıdıklarında işler daha kolaylaştı. Bazen görüşmelerde her şey çok iç karartıcı olabiliyor ama o durumda bile yepyeni imkânlar doğuruyor. Hem de hiç beklemediğiniz anda. O an, işte, hazır olmalısınız.
Hindistan Anayasasını yazanlar bizimle üç ders paylaşmıştı, sizinle de paylaşmak isterim: Özgür basınınız olsun, bağımsız yargınız olsun ve umut etmekten asla vazgeçmeyin. Çünkü o gün gelecek.”
Kaynak: agos.com.tr

