Bir vicdani retçinin anıları (1)

Kafamı yastığa koyar koymaz sızmışım. Bir ara bir sesle uyandım. Karşı ranzada Silvanlı vardı. Ranzada bağdaş kurmuş, kucağındaki büyük boy Kur’an-ı Kerimi mırıldanarak okuyordu. Hem Kürt hem hırsız hem de dini bütün…

Bir vicdani retçinin anıları (1)

Gazeteci yazar Ali Fikri Işık Analiz Etti...

7 Haziran 2012’de Diyarbakır’da sabaha karşı bir otelde gözaltına alındığımda, meselenin askerlikle ilgili olduğundan emindim. Çünkü 1980 yılından o güne kadar hakkımda açılan siyasi davaların hepsi ceza ile sonuçlanmış ve her biri tek tek infaz edilmişti. Geriye, askerlik meselesinden başka “takıntım” kalmamıştı. Önce polis karakoluna götürüldüm, orada, askeriyenin beni istediği ortaya çıktı. Hiç zaman kaybetmeden 7. Kolorduya teslim edildim. Şu ünlü İrlandalı muhalifin hikayesini bilirsiniz  İrlandalı, bir sandalla Amerika kıyılarına ulaşmış ve kıyıda gördüğü insanlara seslenmiş, “Hey orası Amerika mı?” “Evet” demişler. “Peki orada devlet var mı?” “Evet” demişler. “Eğer devlet varsa ben muhalifim” demiş. Askerliğin olduğu yerde ben de bir muhalifim.

Hiç vakit kaybetmeden askeri mahkemeye çıkarıldım. Askeri hâkim, “yol tutuklamasını” yapacağını söyledi. Esas tutuklama kararını Edirne askeri mahkemesi vermiş. Doğrusu Edirne lafı benim için de sürprizdi. Bildiğim kadarıyla Edirne’yle hiç işim olmamıştı. Askeri hâkim bu açıklamayı yaptıktan sonra kimlik bilgilerimi beyan etmemi istedi. “Bir sorunumuz var” dedim. “Bu dava da kendimi anadilimden başka bir dille ifade etmeyeceğim. Eğer bu duruşmanın ilerlemesini istiyorsanız, bir tercüman çağırmak zorundasınız. Ben bir vicdani retçiyim ve bu vaziyetimi anadilimle savunmak istiyorum.”

Tam da bu anda o zaman Diyarbakır Baro Başkanı olan Mehmet Emin Aktar mahkeme salonuna girdi. Askeri hâkim durumu ona özetledi. Mehmet Emin Aktar “Eğer sizin içinde uygunsa, ben tercümanlık yaparım” dedi. Hâkim kabul etti. Hâkim, kimlik bilgilerinden sonra duruşmayı bitirmek istedi. Ama ben bu duruşmada vicdani retçi olduğumu ve hiçbir şart altında askerlik yapmayacağımı kayıtlara geçirmek istiyordum. Hâkim “Bunu Edirne’de söylersin, ben sadece yol tutuklaması yapıyorum” dedi. Mehmet Emin Aktar’a baktım, “Burada gerekli değil” dedi.

Böylece ifade işini hal ettik ve hemen Diyarbakır askeri cezaevine gönderildim. Askeri cezaevinde teslim tesellüm belgeleri imzalandıktan sonra, beni uygun koğuşa götüren subaya bu cezaevinde sayım kuralının dışında hiçbir kurala uymayacağımı söyledim. Oralı olmadı bile, sadece “Çok geç kaldın, geçen hafta bu cezaevinde bir isyan yaşandı. Mahkumlar her tarafı ateşe verdi” dedi kaygısızca. “Nasıl istiyorsan öyle yap, henüz yeni idare atanmadı” dedi.

Gittiğim koğuşta sekiz genç Kürt asker vardı. Her sekizi de hırsızlık ve gasp suçlamasıyla tutuklanmıştı. İlginç bir ayrıntı daha her birinin ailesinden birileri ya cezaevlerinde mahkûm ya da aranıyor olmasıydı. Tek tek isimlerini buraya yazmam doğru olmaz ama aralarında en genç ve en kısa boylusunu nedense kendime daha yakın buldum. Adını sordum, adını söyledi. Nereli olduğunu sordum, “Aslen Silvanlıyım ama Batman’a göç etmişiz” dedi. Mesleğini sordum “Askıcıyım” dedi.  “Nasıl yani, bildiğimiz tekstil atölyelerinde mi çalışıyorsun” dedim. Herkes güldü. Ben de gülümsedim. Sonra biri “dayı” dedi. “O askı bu askı değil” dedi. “Peki ne” dedim. İşinin detaylarına hâkim bir uzman gibi, tane tane anlattı. “Bazen soyulmaya uygun evler zemin katların üstündeki katlar olabiliyor. Eğer ev üçüncü dördüncü kattaysa, işte o zaman bir askıcıya ihtiyaç olur.” Bu bilgi benim içinde yeni bir bilgiydi. Hırsızlığın bir meslek olduğunu biliyordum ama kendi içinde uzmanlık gerektiren departmanlara ayrıldığını ilk kez duyuyordum.

Gece bana yatacağım ranzayı gösterdiler. Ranzaya yerleştim. Zor bir gün geçirmiştim. Sabah erken gözaltına alındığım için çok yorgun hissediyordum. Kafamı yastığa koyar koymaz sızmışım. Bir ara bir sesle uyandım. Karşı ranzada Silvanlı vardı. Ranzada bağdaş kurmuş, kucağındaki büyük boy Kur’an-ı Kerimi mırıldanarak okuyordu. Hem Kürt hem hırsız hem de dini bütün…

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.